Aklı başında, saygın bir marangoz yıllar içinde tavır değiştirir. Bakkaldaki tüm içkileri alır, sokaktaki düşmüş kadınları evine kapatır. Evden, kırılan şişelerle kavga sesleri eksik olmaz. Mahallelinin sabrı taşmıştır ve çok kızdıkları marangozun cenazesini kaldırmayacakları konusunda söz birliği ederler.
Yıllar geçer, 4. Murat yine tebdil-i kıyafet gezerken deniz kıyısındaki kayalıkların üstünde bizim marangozun cansız bedenini görür ve kayığına aldırır. Sorar soruşturur, evini bulur. Kapıyı çalar, marangozun karısı açar. Karşısında padişahı ve eşinin cansız bedenini görünce ağmaya başlar ve, 'Merak etme hanım, cenazemi halk kaldırmazsa padişah kaldırır demişti. Ne ulu adammış ki; dediği çıktı' der. Padişah, durumu anlamaya çalışır. Kadın başlar anlatmaya; "İçenlerin haline üzülür, içkileri toplar, düşmüş kadınları da günaha girmesinler diye eve kapatırdı. Duyulan sesler, içki isteyen; ama şişeleri yere çaldığı için içki bulamayan kadınların haykırışıydı. Ahali bunu yanlış yorumladı ve 'biz bu fena adamın cenazesini kaldırmayız' dedi." demiş.
Zor konuları açıklarken 'mesel getirmek' kültürümüzde var. Sorulan soruyu doğrudan cevaplamak istemiyor ve karşınızdakinin kavrayış derinliğine bırakmak istiyorsanız yine aynı tekniği kullanıyorsunuz. Sinpaş Yönetim Kurulu Murahhas Üyesi ve İnşaat Mühendisi Avni Çelik ile daha önce hiç karşılaşmamıştım. Söyleşi yapmak için araştırma yaptığımda da kendisi hakkında kayda değer bir bilgiye ulaşamadım. Bunu söyleşimizin başında dile getirdiğimde bu örneği aktardı.
Üç kuşaktır tüccar olan bir ailenin inşaat mühendisi oğlu olarak iş hayatına başlar Avni Çelik. Aslında okul yıllarında vermiştir kararını; yol, köprü, baraj yapmayacaktır. O, ev inşa edecek, daha doğrusu 'yuva' yapacaktır. Bu kararında Türkiye adına duyduğu kaygılar etkin olur. Çelik, bu yaklaşımını 68 kuşağı olmasına bağlıyor:
"O çalkantılı dönem bize mücadele ruhu kazandırdı. 'Bu durumdan nasıl çıkılır?' soruları bizim kuşağa çare arama felsefesini öğretti."
Ankara'da başlamış iş hayatı, sonra da işin başkenti İstanbul'a gelmiş. Avni Çelik, ekip çalışmasına da, profesyonelliğe de yürekten inanıyor ve bu inancını şöyle dile getiriyor:
"Babamın 11 kardeşi ve benim de 61 yeğenim var. Kurumun içinde soyadı Çelik olanlar var; ama bunların hepsi profesyonel. Görevi yerine getirmeyen bir Çelik'i bir gün kaldırıp yere koydular. Profesyonellik anlayışımla yakınlarıma para verebilirim; ama iş asla."
Her ev alan beni görmek istiyor
'Mevki, güç ve iktidar geçicidir' diyenlerden. Hayata böyle bakınca da işine de, iş yapış biçimine de yansıyor bu düşüncesi ve, "Sinpaş'ın başında bir profesyonel olarak duruyorum, patron olarak değil. Sonuçta bir teknisyen olarak çalışıyorum. Bugün bulunduğum konumu bıraksam bırakırım; çünkü gözümü arkada bırakmayan bir kadrom var" diyor.
Bir dönemler her buzdolabı alanın Vehbi Koç'u görmek istediğini duymuştum. Ev alanlar da Avni Çelik'i görmek istiyorlarmış. Oysaki hizmeti alacakları ve sürekli iletişimde bulunacakları profesyoneller hazır kadro bekliyor. Öyle ki üç bin kişinin 'ev üretmek' üzere çalıştığı bu organizasyonda hemen her şey kurumsallaşmış.
Avni Çelik, binalarının tasarımlarına ilişkin yaklaşımlarından şu şekilde söz ediyor: "Bir projeyi kurgularken mimarlarıma, 'Siz isterseniz buradakileri gırtlak gırtlağa kavga ettirirsiniz. İsterseniz barış içerisinde yaşatırsınız. Bu nedenle de projeyi kurgularken bir senaryo oluşturun. Bu evin içine girip yaşayın. Mutluysanız, bunu inşa edin' derim."
Rüzgârın yönüne bile bakıyoruz
Sinpaş'ta daha baştan birlikte yaşamanın getirdiği zorluklar da öngörülmüş:
"Otoparkı zemin katın önüne yerleştirirseniz gece otoparka gelen araçların farı, uyuyan komşuların gözünün içine girerse ne olur? Adam pencereyi açar, sinirlidir, 'Neden beni rahatsız ettin?' der. Ama adam haklıdır. Arabayı çeken adam da, 'Burası açık alan' der, o da haklıdır. İşte mimari kurgunun yaptığını, siz alın değerlendirin."
İşine tüm ayrıntılarıyla bakan Avni Çelik, inşaat sektörüne giren; ama işi inşaat olmayanlara da bir mesaj veriyor. "Bence mimarlar da kendi arasında ihtisaslaşmalı. Aynen kulak, burun, boğaz doktorunun ortopedide uzmanlaşamayacağı gibi. Ama maalesef mühendislik ve mimarlık nosyonunu her yere kondurabilirsiniz. Bu, çok yanlış bir yaklaşım. Bize bir proje için geliyorlar ve şurada arsamız var, hemen ne yapabilirsiniz diyorlar. Biz bir arsayı aldığımız zaman üstünde uzun bir süre duruyoruz. Rüzgâr nasıl esiyor, güneş nereden bakıyor, acaba yolun gürültüsünü alır mıyız bakıyoruz."
Konuşma Seranit'e gelince, başından beri gösterdiği sükuneti bir yana bırakıyor ve heyecanlanıyor; "Seranit performansı, ürünlerinin kalitesiyle sektörünün yıldızıdır. Tevazu göstermesem dünyada ilk diyeceğim. İlk kez camı seramiğe biz aktardık. Fabrika daha ilk baştan çok kapsamlı kuruldu. Açılışına İtalya ticaret bakanı geldi ve dedi ki: 'Bu fabrika, sadece Türkiye için değil, dünyada da örnek gösterilecek bir tesis.' Bence ortaya konulan bütün bu değerler Sinpaş'ın, Seranit'in değil, Türkiye'nin değerleri. Önümüzdeki günlerde halka açılacağız. Halka açılırken, bunları alıp mezara götürmediğimizi göstermek istiyoruz. Bu değerleri ve birikimi bizden sonraki nesillere aktaracağız." ifadelerini kullanıyor.
Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı (GYO) haline geldiniz. Bu anlamda Türkiye'de yeterince GYO sayısı var mı? Artmalı mı?
"GYO'nun bu ülke için çok değerli bir şey olduğunu bilmek lazım. Neden? Çünkü biz GYO sayesinde çok sayıda konut üreteceğiz. Bu, ülkenin kanayan bir yarası. Bu ortaklıklar önce konut sorununa çözümdür, sonrasında da ciddi bir istihdam meydana getirir. İnşaat sektöründe yabancı yatırımı Türkiye'ye getirebilirsek, şimdi saydıklarımın dışında sabit bir yatırımı da Türkiye'ye getirmiş olacağız. Eğer yabancıya konut satabilirsek, bunun taşını, toprağını, alnının terini burada muhafaza ederek yurtdışına satmış olacağız ve bir değeri daha Türkiye'ye getirmiş olacağız."
Avni Çelik, pek çok inşaat firması konuya sıcak bakarken TOKİ'ye karşı verdiği beyanatlarla basında yer almıştı. Peki neden TOKİ'nin varlığına tepki göstermişti? "Neden karşı çıkıyorsunuz?' dediler. Bu kadar özelleşmenin olduğu bir dönemde, devletin bu kadar yetişmiş işgücü, bu kadar firma varken, konut yapımına soyunması doğru değil. Sadece bu noktada söyledim. Bütün yapılanları özel sektör de yapabilir. Haksız bir rekabet oluşturuluyor." açıklamasını getiriyor.
Hitler'in mimarının oğlu ile çalıştık
İnançlı bir insan Avni Çelik. Acaba binalarını tasarlarken inançları ne denli etkin olmuştur? Tersten bakarsak Sinpaş'ın sakinleri daha çok muhafazakâr insanlar mıdır?
"Bizim dinimiz hoşgörü dini. Bu hoşgörü içinde Allah'ın tahammül ettiği insana, insan hayli hayli tahammül etmelidir. Nitekim bizim tarihimiz bunun güzel örnekleriyle dolu. En başından başlarsak Allah Resulü mescidinde Hıristiyanların ayin yapmasına izin vermiştir. Fatih, İstanbul'u aldığı gün tebliğ etmiştir: Dininiz sizindir. Ayet-i kerimede, 'Senin dinin sana, benim dinim banadır' der. O yüzden bunun dışındaki değerlendirmelerin hepsini bağnaz buluyorum. Ticaretin içine dinimizi sokmayız. Yapılarımızın hiçbirine dini ya da etnik bir kimliği yüklemeyiz."
Sinpaş, hem modern hem de geleneksel mimarinin örneklerini taşıyan pek çok projeyi hayata geçirdi. Şirketin murahhas azası Avni Çelik, yurtdışına sıklıkla çıkıyor ve kültürel mimariyi inceliyor. Taşkent'e yaptığı gezi sonrasında edindiği izlenimlerin ardından şu tespiti yapıyor: "Dünyanın her yerine gidiyorum ve şununla da iftihar ediyorum. Biz Osmanlı'nın mirasçısıyız. Bir imparatorluk kültürü var içimizde. İçimizde Laz, Kürt, Ermeni ve Arap da var. Bütün etnik ve dini kökenleri bağrımıza basmışız. Ama şu anda kamplaşma oluyor ve ben bunu anlamakta güçlük çekiyorum."
Tarihten esinlenen projeleriniz var dediğimizde; "Tarih çok kıymetli ve mimarlık için de bir esin kaynağıdır. Mimari kültürümüzden birtakım parçaları aldığımız doğru. Bosphorus projemizde oldukça özel bir yaklaşım sergiledik. Hitler'in mimarının oğlu Albert Speer ile çalıştık." karşılığını veriyor.
Dünyanın ilk 5 mimarından Greeks'in kitaplığında Mimar Sinan'ın eseri var
Batı'nın pek çok yönden kültürümüzü tehdit ettiği tartışılıyorken mimarimiz bundan nasıl etkileniyor? Avni Çelik, ülkemizin en büyük inşaat kuruluşlarından birinin başındaki kişi olarak konuyu nasıl değerlendiriyor?
"Batıdan alacağımız değil, batıya vereceğimiz çok şey var. Çünkü bizim kültürümüz imparatorluk tarafından beslenmiş. Batı'dan konutun mimari kültürü adına bir şey aldığımızı söyleyemem; ama teknolojisini aldık. Biz başta konut yaparken mutfağa iki tane priz koyardık. Şimdi on üç priz koyuyoruz. Bir yıl kadar önce Haydarpaşa projesiyle ilgilendik ve dünyanın ilk 5 mimarından Michael Greeks ile çalıştık. Greeks, ülkesine gittiğimde beni evinde ağırladı ve kütüphanesinden bir kitap çıkardı. Kitap, Mimar Sinan hakkındaydı. Şimdi insan nasıl Batı kültüründen şunu aldım, bunu aldım der? Bu zenginliğimizi bir kenara bırakamayız."
Yabancı sermayenin son dönemdeki akışına ilişkin görüşünü soruyorum, cevabı; "Bu toprağın insanına iş olanağı sağlayan, bu ülkede üretilen ürünü kullanan ve istikrara katkıda bulunan yabancı sermayeye olumlu bakıyorum." şeklinde oluyor."
Cumhurbaşkanlığı seçimi, erken seçim kararı derken iş dünyası bundan nasıl etkilenecek?" sorumuza sağduyusuyla karşılık veriyor ve aynı sağduyuyu politikacılara da öneriyor:
"Doğrusu işadamları olarak siyaset konuşmayı sevmeyiz. Ama siyaset kurumundan beklentilerimiz var. Siyaset işimiz değil; ama siyasetin Türk iş ailesine vermesi gerekenler var. Bizler de uzlaşın, birleşin deriz. Yoksa mehter takımı gibi bir ileri iki geri gideriz. Sonra da bu ülkeyi mahvederiz. Herkesin vatansever bir gömleği olmalı. Kamu görevini üstlendiği zaman kişisel kaygılarını bırakıp bu ülkeye hizmet etmeli. Bu necip millet, kendisine hizmet edeni bağrına basmıştır. Sayın Başbakan'ımızın da kendisine sunulan cumhurbaşkanlığını bir başkasına sunması bana çok erdemli bir davranış olarak geldi. Ne yazık ki, geçmişte iki tane başbakan bu erdemi göstermemişti."
Son söz
Şimdi gelelim yazımın başında Avni Çelik'in verdiği 'mesel'e. Benim keyifle yaptığım bu sohbetin sonunda vardığım çıkarım; Avni Çelik, şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da kim olduğunu ve neler yaptığını hiçbir zaman açıktan söylemeyecek. Çünkü işini konuşurken bile söyleşi boyunca 'ben' yerine sürekli 'biz' demeyi tercih etti. Varsın kendinden söz etmesin, yaptığı projelerle hepimiz tarafından zaten anılacak.
|