Gazi Üniversitesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü öğretim elemanlarının Tübitak ile ortaklaşa yaptığı araştırma, düşünüldüğünün aksine Ankara kent merkezinin ticari anlamda ölmediğini gösterdi. Dr. Özge Ercoşkun ile Dr. Burcu Özüduru’nun yaptığı 'Alışveriş Mekanlarındaki Değişimin Sosyal Sürdürülebilirliğe Etkisi' başlıklı TÜBİTAK projesinde, Tunalı Hilmi, Sakarya, Mithatpaşa, Anafartalar Caddeleri ile Atatürk, GMK Bulvarları gibi alışveriş caddelerinin (AVC), özellikle eğlence, alışveriş, yeme-içme aktiviteleri için Ankara’da hızla artan AVM sayısına karşın halen yoğun bir şekilde kullanılmakta olduğu tespit edildi. Araştırmanın en önemli bulgularından biri de, AVC’lerin yerelleşmekte olduğu; diğer bir deyişle, uzak semtlerden (Çayyolu, Eryaman ve Sincan gibi) değil, yakın semtlerden (Küçükesat, Ayrancı, Kavaklıdere, Kurtuluş gibi) kullanıcı çekmekte oldukları.
Proje, Ankara’nın Merkezi İş Alanı (MİA) sınırları içinde bulunan 11 alışveriş caddesini (AVC) sosyal sürdürülebilirlik açısından kapsamlı bir şekilde ele alıyor. Şubat 2010- Şubat 2011 ayları arasında gerçekleştirilen araştırma, Atatürk ve Gazi Mustafa Kemal Bulvarları ile Mithatpaşa, Ziya Gökalp, Meşrutiyet, Sakarya, İzmir, Necatibey, Tunalı Hilmi, Arjantin ve Anafartalar caddelerini kapsıyor.
Araştırmanın önsözünde, Ankara’daki alışveriş merkezlerinin (AVM) hızlı artışının, kentsel perakende sistemini, özellikle kent merkezlerinin kimliğini veren, kamusal alanlarla bütünleşmiş, sosyal etkileşimin odağı olan alışveriş caddelerinin (AVC’ler) yapısını değiştirmekte olduğu; literatürde, bu değişimin boyutlarına dair tahminler olduğu, ancak henüz bilimsel bulgularla açıklanmadığı savunuluyor ve şöyle deniliyor:
"Özellikle, Türkiye’nin kişi başına düşen en fazla AVM alanı olan Ankara’da bu tür bir çalışma yapılmamıştır. Bu projede ise, AVC’lerin mevcut durumları literatürdeki çeşitli yöntemlerle Ankara özelinde analiz edilmektedir. Bu kapsamda, öncelikle seçilen AVC’lerde arazi kullanımı, emlak değerleri ve klon kent analizleri yapılmış, daha sonra, AVC kullanıcıları ve esnafla anket yapılarak, AVC’lerin kullanım şekli ve talepler hakkında bilgi edinilmiştir.
Ayrıca, AVC’lerde sosyal sürdürülebilirlik analizi ve bu alanlara yönelik kentsel rehber hazırlanmıştır. Böylece, hem AVC’lerin mevcut durumunu özetlenmiş, hem de bu AVC’lerin yenilenip, canlandırılarak daha etkin bir şekilde kullanılması amacıyla önerilebilecek fiziksel, sosyal, ekonomik ve ekolojik düzenlemeleri ve stratejileri ortaya konmuştur. Bu projenin çıktıları, kamu ve özel sektör yöneticileri ile sivil toplum örgütleri tarafından AVC’lere yönelik kentsel yenileme ve canlandırma uygulamalarında kullanılabilir".
Araştırmanın detayları için Dr. Özge Y. Ercoşkun ve Dr. Burcu Özüduru'ya kulak veriyoruz. Proje nasıl ortaya çıktı?
ÖzgeE: Ankara’da bir AVM patlaması yaşandı. Biz de, TÜBİTAK’a bir araştırma önerisi verelim dedik.
BurcuÖ: Ankara, kişi başına düşen AVM metrekaresi açısından Türkiye’de birinci sırada yer alıyor. Aslında, AVM’ler üzerine 2008’de başlayan ve 2011’de tamamlanan başka bir araştırmamız vardı. Biz o proje üzerinde çalışırken 28 AVM vardı; bu yaz açılan iki yeni AVM ile bu sayı 30’a çıktı. Evet, İstanbul’da da çok AVM var; ama bunu kişi başına oranladığınız zaman Ankara kadar görünmüyor. Özge de daha çok sürdürülebilirlik üzerine çalışıyordu. Birlikte, AVM’ler, sürdürülebilirlik açısından kente etkileri, nasıl değiştirdiği, kent merkezi ve buralardaki alışveriş caddelerine yansımaları üzerine bir şeyler yapmak istedik.
ÖzgeE: Aslında bir takım kişisel deneyimler de tetikleyici oldu. O zaman Burcu Çayyolu’nda oturuyordu ve o bölgede çok fazla AVM açılmaya başlanmıştı. “Ben, Kızılay’a gitmeye gerek duymuyorum” diyen insanlar fazlalaşmıştı; hem eğlenmek hem de alışveriş yapmak için AVM’lere giden insanlar artmıştı. Bir yandan da basında, internet mecralarında, ilçe belediyelerinin ve meslek odalarının “Ankara’nın kent merkezi ölüyor” şeklinde açıklamaları yer alıyordu.
BurcuÖ: Bununla ilgili yapılan başka araştırmalar da var sanırım. Hatta geçen gün Mimarlar Derneği’nde bununla ilgili bir toplantı vardı; ama sunulan veriler çok da elle tutulabilir değildi.
ÖzgeE: Biz de bunu bilimsel bir araştırma konusu yapalım, test edelim, Ankara’nın kent merkezindeki alışveriş caddeleri gerçekten ölüyor mu görelim istedik. TÜBİTAK’a bir öneri yazdık ve onlar da hızlı destek projesi anlamında kabul etti; belli bir bütçe verdi. Bir yıllık bir projeydi; Şubat ayında teslim ettik ve Haziran’da da kabul edildi.
Araştırma için seçilen caddelerin konumu Araştırmayı nasıl kurguladınız, bu kapsamda neler yapıldı?
ÖzgeE: Bu, sosyal bir araştırma olduğu için anket bazlı bir çalışma olacaktı.
BurcuÖ: Bu noktada iş paketlerinden bahsedebiliriz. İlk önce anket yapalım diye konuştuk. Onun dışında, ne kadar ticaret birimi olduğunu ve bunların doluluk boşluk oranlarını görmek için arazi kullanım çalışması yapalım dedik. O sırada Özge yurt dışında gerçekleştirilmiş bir sosyal sürdürülebilirlik çalışmasının analiz şeklini gördü ve biz de bir sosyal sürdürülebilirlik analizi yapmaya karar verdik. Bir de, yerel yönetimlere yönelik bir rehber hazırlayalım istedik.
ÖzgeE: Anket çalışmasının kapsamını, hem alışveriş caddelerinin kullanıcılarla, hem bu caddelerdeki esnafla, hem de önemli, kilit pozisyonlardaki kişilerle derin görüşmeler yapacak şekilde oluşturduk. Bu çerçevede 1000 kadar anket yapıldı.
Söz konusu alışveriş caddelerini nasıl belirlediniz?
ÖzgeE: Ankara nazım planına Ankara’nın merkezi iş alanı neresidir diye baktık ve bu alanın tamamını kapsamak istedik; en can alıcı caddeleri seçtik. Bunlar, Ulus’ta Anafartalar Caddesi, Kızılay’da Atatürk ve Gazi Mustafa Kemal Bulvarları ve bu bulvarların etrafındaki yedi önemli alışveriş caddesi, Kavaklıdere’de Tunalı Hilmi Caddesi ve onun devamındaki Arjantin Caddesi. Bahçelievler 7. Cadde gibi bazı tali semt merkezlerinin de popüler alışveriş caddeleri var; ama bunlar merkezi iş alanın içinde yer almıyorlar, semt merkezi olarak görülüyorlar. Bu nedenle onları araştırmanın dışında tuttuk.
BurcuÖ: Kullanıcı seçimini de bu caddelerin uzunlukları ve yoğunluklarına göre yaptık. Bilimsel temellere dayanan bir örnekleme olması için, belirlediğimiz kotaların tamamlanmasını gözettik.
ÖzgeE: Derin görüşme yaptığımız kişiler, belediyelerin şube müdürleriydi. 1000 kişilik anket profilinde de 200 kadar esnaf, 800 de kullanıcı ile görüşüldü. Tabii buradan belli bir nüfusun yüzdesi olarak bir örneklem çıkarılamaz. Ama nerelerden geldikleri, yaş ve gelir grupları gibi verileri çıkarabildik. Ayrıca neden AVM’lere gitmedikleri ve caddeleri tercih ettikleri yönünde bir kıyaslama da yapmaya çalıştık.
BurcuÖ: Görüşeceğimiz esnafı da Ankara Ticaret Odası’ndan aldığımız bilgilere göre belirledik. Her esnafla görüşmek imkansızdı; ama sektör bazında kotalar oluşturduk.
ÖzgeE: Burada çok önemli bir nokta var; Ankara Ticaret Odası’nın ya da Esnaf Sanatkarlar Konfederasyonu’nun elinde konumsal bir veri tabanı yok.
BurcuÖ: Belediyelerin de yok.
ÖzgeE: Örneğin, Atatürk Bulvarı’nda zemin katlardaki ticari birimler nedir, neyin ticaretini yapmaktadırlar diye baktığınızda, konumsal bir veriye ulaşamıyorsunuz. Excel formatında bazı adres bilgileri var, ama onlar da güncel değil. Bu nedenle birebir saha çalışması yaparak, bunları tek tek tespit etmeye karar verdik. Harita üzerinde, coğrafi bilgi sistemi programlarının da yardımıyla dükkanların isimlerini, türlerini işledik. Zaman alan bir süreçti. Orada hem faaliyet alanına, hem de dükkanın isminin Türkçe olup olmadığına baktık; çünkü sosyal sürdürülebilirlik kapsamında kimlik çalışması da yapmaya çalışıyorduk. Ayrıca, Ankara’nın yerel bir mağazası mı, yoksa ulusal bir marka mı ya da uluslar arası yabancı bir marka mı diye de not düştük. Elde ettiğiniz verilerde nasıl bir profille karşılaştınız?
BurcuÖ: İlginç bir şekilde özellikle gençlerin, öğrencilerin, Ankara kent merkezini yoğun biçimde kullandıklarını gördük. Özellikle 18 – 24 yaş aralığı öne çıktı; ayrıca orta gelir grubu da yüksek çıktı. Burada altı çizilmesi gereken nokta, alışveriş caddelerinin ölmediği; ancak bir ayrışmanın olduğu.
ÖzgeE: Alt – orta sınıf, bazı emekliler, ama daha çok gençler, arkadaşlarıyla buluşma ve daha çok eğlence amaçlı olarak caddeleri tercih ediyorlar. Alışveriş de, özellikle giyim konfeksiyon sektörü, oldukça yüksek tercih sebebi olarak görünüyor. İzmir ve Sakarya Caddeleri gibi düzenlenmiş yaya bölgeleri çok kullanılıyor; buraların memnuniyet düzeyi yüksek. En büyük problemler, otopark sorunu ve trafik yoğunluğu. Hep sözü edilmesine rağmen sadece yayalar için düzenlenmiş bir meydanın olmaması, geçişlerin hep trafik kavşakları üzerinden yapılması gibi kamusal mekanlarla ilgili sıkıntılar var. Bunların hepsi fiziksel düzenleme, bakım ihtiyacına işaret ediyor. Kullanıcılar, daha fazla yeşil alan ve kent mobilyası istiyor.
Esnaf tarafında ise, ‘kriz nedeniyle kapatıyorum’, ‘yerimi değiştiriyorum’ gibi şeylerle karşılaşmadık. Herkes bir şekilde direnip, yoluna devam etmek istiyor açıkçası. Ama elbette onların da bazı sıkıntıları var.
Katılımcılara yöneltilecek soruların kapsamı nasıl belirlendi?
BurcuÖ: Burada biraz teoriden destek aldık; sürdürülebilirlik denilince aklımıza ne geliyor diye düşündük. Bunun, esnaf ve kullanıcı olarak iki boyutlu düşünülmesi gerektiği çıktı karşımıza. Esnafa, sosyal sürdürülebilirlik anlamında ne sorabileceğimiz üzerine düşündük. Örneğin bir alışveriş caddesinde esnafların eski olması, oraya kimlik veren bir olgu. Bu da kaç yıldır o caddede oldukları gibi soruları doğurdu.
ÖzgeE: Müşterileriniz neden sizi tercih ediyor; fiyat mı uygun, tanıdık mısınız, güler yüzlü müsünüz gibi sosyal ilişkilere yönelik sorular önem kazandı. Dükkanın yeri, yaya trafiğiyle uyumluluğu, mal indirme bindirme noktaları, otopark gibi konular da soruldu. Benim de özel ilgi alanım olan ekoloji üzerine de sorular sorduk. Çünkü özellikle Amerika’da ve Avustralya’da 2007’den sonra böyle cadde yenilemelerinde ekolojik boyut da belirleyici olmaya başladı. Kendi enerjisini sağlayan mekanlar, ambalajlara dikkat eden bazı çevreci tedbirler söz konusu. Biz de örneğin sıcak su ihtiyaçlarını güneş kolektöründen sağlayıp sağlamadıkları, naylon poşet kullanıp kullanmadıkları, beyaz eşyaların enerji grupları gibi sorular sorduk.
BurcuÖ: Esnafın, AVM’ler hakkındaki düşüncelerini, işlerini nasıl etkilediğini, ne hissettiklerini de öğrenmeye çalıştık.
ÖzgeE: Ulaşım ve elektrik giderlerini, gelecekten beklentilerini de sorduk. Özellikle esnaf için o caddede fiziksel bir düzenleme, yenileme yapıldığında onların katkıları, beklentileri ne olur; kredi teşvikleri olsa neler yaparsınız; AVM’lerle ilgili bir takım kısıtlayıcı şeylere gerek duyar mısınız gibi sorular soruldu.
BurcuÖ: Kullanıcı açısından ise öncelikle sosyoekonomik özelliklerinin bir değerlendirmesini yaptık. Sonra alışveriş caddelerini nasıl kullandıklarını anlamaya çalıştık. Ayrıca AVM tercihlerinde belirleyici olan unsurların ne olduğunu öğrenmek istedik. Alışveriş caddelerine gelen insanlar, metro bağlantısı da olduğu için Akköprü’deki AnkaMall’u kullanmayı tercih ediyorlar. AnkaMall, sonrasında birçok AVM yapılmasına rağmen, hala büyük ilgi görüyor.
Foto: Anafartalar Caddesi'nde bina cepheleri ve tabelalar Bir ‘Alışveriş Caddesi’ tanımı var mı? Ankara’daki caddeler buna ne kadar uyuyor?
ÖzgeE: Kimlikli yapılara sahip, bakımlı, rahat bir yaya trafiğinin olduğu ve vitrinlerin açık, kolayca algılanabildiği, yerel özelliklerin görülebildiği, hem yerel halka hem de turistlere hitap eden farklı iş kollarında yerel mağazaların olduğu, uygun mevsimlerde bir takım açık hava etkinliklerinin yapıldığı caddeler olmalı. Ankara’da şu anda bu özellikleri taşıyan bir yer yok. Ama izleyebildiğim kadarıyla, İstanbul’da Abdi İpekçi Caddesi’nde böyle bir şey yapmaya çalışıyorlar.
BurcuÖ: Klon kent çalışması yaptık. Yine yurtdışında yapılmış bir çalışmanın benzer bir analizini Anafartalar Caddesi, Kızılay’a uyarladık. Çok ilginç, Anafartalar Caddesi daha kimlikli bir yer çıktı; ancak diğer caddelerin de kimliklerini çok kaybetmemiş oldukları ortaya çıktı.
ÖzgeE: Bu, gerçekten ilginç bir çalışma… İngiltere’de başlayan ve oradan da Avrupa’ya yayılan bir endişe var. “Küreselleşmeyle birlikte zincir mağazalar her tarafı sarıyor; tek tip, monoton bir kitle ortaya çıkarılmaya çalışılıyor” gibi bir tespit yapmışlar. Sokağa çıkarak kaç yerel, kaç ulusal, kaç uluslar arası zincir mağaza olduğunu araştırmışlar ve bir puanlama çalışmasıyla bunları toplam dükkan sayısına bölmüşler. Böylece kimliği ya da kimliksizliği ortaya çıkarmaya çalışmışlar. Biz de aynı yöntemi kendi alan çalışmamıza uyguladık; Kızılay, Ulus ve Kavaklıdere’de durumun nasıl olduğuna baktık. Biraz güvenlik sorunları olsa da ve bakımsız görünse de, en kimlikli yer olarak Anafartalar Caddesi çıktı. Ama Ankara genelinde de Avrupa’da yaşanan sıkıntının hala çok fazla yaşanmadığı, yerel mağazaların hala var olduklarını, var olmaya çalıştıklarını gördük. Bu da ilginç bir bulgu olarak çıktı. Mağaza isimlerinde de hala Türkçe isimlerin çoğunlukta olduğunu öğrendik.
Caddelerdeki esnafın AVM’lere bakışı nedir? Bir düzenleme yapılmasını istiyorlar mı?
ÖzgeE: Hepsi AVM’lere yönelik kısıtlayıcı bazı düzenlemeler getirilmesini destekliyorlar tabii.
BurcuÖ: Kısıtlama istiyorlar; çünkü örneğin kendinin Pazar günü dükkanını açmadığını, saat 19:00’da kapatmak durumunda olduğunu söylüyor. Gerçekten de AVM’ler için bazı kısıtlamalar getirilmeli. Alışveriş merkezleri çalışmamızda da gördük; yurtdışındaki AVM’lerde çeşitli önlemlerle küçük esnafın korunması söz konusu. Küçük esnaf, kendi başına ayakta durmaya çalışan, konumlandığı caddeye kimlik katan ve belki de sisteme de karşı çıkmaya çalışan insanlar. Merkezi ve yerel yönetimlerin de bu çabayı görerek, bir yanıt vermesi, esnafı teşvik etmesi gerekiyor. Yasal düzenlemeler konusunda yol alınamamasının en büyük sebebi, AVM yöneticileri ve bu sektörde büyük miktarda paranın ve gücün dönüyor olması. Artık AVM’lerin, günümüzün fabrikaları olduğunu söyleyebiliriz. Sabahtan gece 10:00’lara kadar insan çalıştırıyorlar ve bu insanların bayramları, hafta sonları yok. Aslında yeni bir işçi tanımlaması var. Biz, alışveriş caddeleri ölmüyor sonucuna ulaştık, ama tabiî ki düzenlemeler yapılmasına gerek var. Hem fiziksel, hem sosyal hem de ekonomik anlamda bir takım kaynakların aktarılması gerekiyor. Esnaf da bunun en önemli parçası; çünkü aslında caddeleri yaşatanlar onlar.
Kızılay'ın sosyal sürdürülebilirlik analizi
Özellikle Kızılay’da devam eden bir işporta tartışması var. Bu anlamda herhangi bir çıktısı oldu mu araştırmanın?
ÖzgeE: Hayır, o marjinal sektöre girmedik, ama gelişmeleri de izlemeye çalıştık. Çünkü Yüksel Caddesi Konur ve Karanfil Sokak çalışmasıyla ilgili Çankaya Belediyesi’nden ilgili başkan yardımcısıyla görüşmüştük. Gayet zor bir şekilde fiziksel bir düzenleme, yenileme çalışması yapmaya çalıştılar. Bu çabalar, orayı daha fazla kullandırabilmek arzusunu taşıyordu. Akşamları, orası sergiler nedeniyle geçilmez bir hal alıyordu. Orada bir esnaf örgütlenmesi yapmaya, bir dernek kurmaya çalıştılar, ama sonuç alamadılar sanırım. Bir örgütlenme olabilseydi, sadece belediyenin mücadelesi değil, o esnaf birliğinin de taraf olduğu bir girişim olabilirdi.
Yeniden Canlandırma Rehberi
ÖzgeE: Son olarak da ‘yeniden canlandırma rehberi’ başlığı altında bir rehber çalışma önerdik. Şehir planlama ve kentsel tasarım anlamında, başta Büyükşehir Belediyesi olmak üzere, ilgili ilçe belediyelerini de yönlendirebilecek bir çalışma oldu.
BurcuÖ: Böyle bir rehber de yok; kimse böyle bir işe girmiyor.
ÖzgeE: Oysaki yurtdışında gerek halkı bilgilendirmek, gerekse belediyelerin yapacağı çalışmalara katkı koymak açısından oldukça yaygın bir uygulama. Neden gerekli? En başta insanları harekete geçirmek ve organize olmalarını sağlamak için gerekli. Her şeyi belediyeden beklememeli; örneğin caddede bir yenileme yapılacaksa, orada bir üst komite oluşturulması ve caddenin kilit esnaflarının bu komitede yer alması ve uzlaşması; sosyal boyutta canlandırmalar için meydan, yeşil alan, aydınlatma düzenlemeleri gibi çeşitli kamusal düzenlemelerin yapılması düşünülmeli. Türkiye’de halkın da içinde aktif rol aldığı bir yeniden canlandırma örneği yok ne yazık ki… Rehberde, “Arjantin Caddesi özelinde küçük bir caddede ekolojik yenileme yapılsa ne olur” diye bir öneri de ortaya attık. Örneğin cephelerde peyzaj ögeleri kullanılarak yapılacak düzenlemeler, güneş enerjili aydınlatmalar, ayrıştırılabilecek çöpler gibi. Tunalı Hilmi Caddesi’nde sosyal anlamda neler olabilir diye düşündük; çünkü oranın sokak sanatçılarıyla vs farklı bir havası var, Kuğulu Park’ın özel bir konumu var.
Tunalı Hilmi Caddesi'nin sosyal sürdürülebilirlik analizi
BurcuÖ: Tunalı, aslında İstiklal Caddesi gibi olabilir; keşke trafiğe kapatılabilse.
ÖzgeE: Eskiden hafta sonları trafiğe kapatılıyormuş, ama sonra bu düzenlemeden vazgeçilmiş. Ama bir canlandırma yapılsa daha iyi olabilir. Cephelerde bazı temizlikler yapılması gerekiyor.
BurcuÖ: Belediyenin yeni bir düzenlemesi var; yolun kenarına park eden herkesten para alıyor. Ancak duraklamak isteyenler, bu park etmiş araçların yanında ikinci sırayı oluşturuyor. Yolcu almak isteyen taksiciler de üçüncü sırayı oluşturuyorlar. Böylece yol bir anda kilitleniyor. Orası yayalaştırıldığı takdirde, esnaf ciddi biçimde rahat edecek. Kavaklıderem Derneği de bu yönde adım atılması için uğraşıyor; ama belediyenin hep bir karşıt görüşü var.
Foto: Tunalı Hilmi Caddesi Yerel yönetimlerden nasıl tepkiler aldınız? Söylem ve pratik birbiriyle ne kadar örtüşüyor?
BurcuÖ: Hem Büyükşehir Belediyesi’nden hem de ilçe belediyelerinden yetkililerle konuştuk. Büyükşehir Belediyesi’nin bakış açısı çok nötr; Daha çok fiziksel konularla örneğin cephelerle ilgileniyorlar.
ÖzgeE: “Esnafla, insanlarla bir araya gelmek yerine yerel otorite olarak daha çok kendi düzenlemelerini yapmak istiyorlar.
BurcuÖ: İlçe belediyeleri bu anlamda daha aktifler. Özellikle Çankaya Belediyesi’nin Konur ve Karanfil Sokaklarda fiziksel yenileme anlamında önemlibir uygulaması var.
ÖzgeE: Orada da şöyle bir sorun var; Büyükşehir Belediyesi bütün caddelere hakim durumda, ilçe belediyelerine ara sokaklar düşüyor. Oysa asıl ticari yapılar caddeler üzerinde. İlçe belediyeleri bir şeyler yapmak istiyorlar, ama bu anlamda yetersiz kalıyorlar. Sivil toplum kuruluşları da bu anlamda çok etkin değiller. Kavaklıderem Derneği aktif bir örnekti.
BurcuÖ: Onlar olmasaydı, bugün Kuğulu Park yoktu. Ciddi bir mücadele verdiler; ama o kadar çok mücadele etmişler ki yorulmuşlar. Çünkü derneğin esas üyeleri esnaf ve gerçekten kamusal alanın niteliklerini bilen, bir şeyler vermeye çalışan bir esnaf. Ama söylediğim gibi, bir noktadan sonra yorulmuşlar.
Foto: Kızılay
Ankara, aynı zamanda merkezin de uydu kentlere kaymasıyla tartışılıyor. Çalışmada bu yönde bir bulgu oldu mu?
BurcuÖ: Kullanıcılara, nerede oturup çalıştıklarını da sorduk. Çoğu alışveriş caddelerinin yakın bölgesinde yaşıyor ve çalışıyor. Öyle görünüyor ki, AVM kullanıcıları çoğunlukla uydu kent olarak nitelendirilebilecek yerlerde yaşayanlardan oluşuyor.
ÖzgeE: Eskiden, Ankara’nın yerlisi diyebileceğimiz kişiler, Kavaklıdere, Çankaya, Ayrancı gibi eski semtlerde yaşıyorlardı. Ancak eskiyen binalar, trafik sorunu, dışarıda yapılan binaların daha ferah ve büyük olması gibi nedenlerle taşındılar; sosyoekonomik yapı değişti, bir takım kapalı siteler dediğimiz yapılar ortaya çıktı. Elbette AVM’ler de sosyoekonomik duruma göre yer seçiyorlar.
BurcuÖ: Aslında başta bahsettiğimiz sosyal ayrımcılık böyle oluşuyor. Uydu kentlerdekiler AVM’leri kullanıyorlar ve arabayla hareket ediyorlar. Ankara’nın batısı, uydu kentlerin konumlandığı bölge.
ÖzgeE: Evet, böyle bir ayrım yapılabilir herhalde. Ankara, topoğrafik olarak ancak batıya doğru yayılabiliyor. Ulus – Kızılay merkez olmak üzere, kent, Eskişehir yolu boyunca Temelli’ye doğru 30 kilometre öteye gitmiş durumda. TOKİ’nin, büyük inşaat şirketlerinin yeni projeleri var. Bakanlıklar da o tarafa doğru gidiyor.
BurcuÖ: Yeni AVM’ler de oralarda açılıyor zaten.
Son söz?
ÖzgeE: Böyle kentsel tasarım rehberleriyle yönlendirilecek, herkesle uzlaşılacak alışveriş caddelerini yenileme projelerinin acilen üretilmesi ve kent merkezlerinin daha da canlı bir hale getirilmesi olabilir.
|