Ankara O Yıllarda Çok Güzeldi
O yıllarda, Ankara güzeldi, gerçekten çok güzeldi. Şairin dediği gibi, "İstanbul'a dönüşü için" değil, düzgün, temiz, seviyeli ve yaşanılır bir şehir olması nedeniyle ANKARA çok güzeldi.
1950 ve 1960'lı yıllarda Yenişehir'e çıkmak bir zevkti. En kaliteli mağazalar, en güzel lokantalar, tıpkı Paris'teki gibi dışarı açılmış küçük bahçeli pastaneler ve birbirinden güzel filmlerin gösterildiği sinemalar hep Yenişehir'deydi.
Yenişehir'de üç sinema vardı. Ankara Sineması Sıhhiye'de, Ulus Sineması Kızılay'da, Büyük Sinema ise ikisinin tam ortasında idi. Ankara sineması üç kattı. Ulus Sineması köhne görünüşlüydü.
Her Ankaralı, Piknik'te yemek yemeyi severdi. Yemekler güzeldi, ortam güzeldi, Piknik çok güzeldi... Hini hacette kolu ele çevirin Semtler arasında temiz otobüsler işlerdi. Bir de "boynuzlu" dediğimiz, troleybüsler vardı. Arada bir boynuzları tellerden çıkardı. Şoför (herhalde şoför demek gerek) iner, onu takardı. Etrafındakiler onu yönlendirirlerdi. Öğrencilerin abonmanları vardı. Gerçekten öğrenciler için iyi bir uygulamaydı. Ucuzdu. Otobüslerin arka kapılarının üzerinde "Hini hacette kolu ele çevirin" diye bir yazı olurdu. Ben her otobüse bindiğimde bu yazıyı okur, içimden gülerdim. "Hini hacette..." bana komik gelirdi. Anafartalar Caddesi 1950'li yılların en güzel ve en gözde caddesi idi. Doktor muayenehaneleri, adliye binası, büyük bankaların şubeleri, kuyumcular, avukat tabelaları, Eyüp Sabri Kolonyaları ve Akalın Pastanesi hep bu caddenin üzerinde idi. Fok dondurması ve prenses pastası Dini bayramlardan önce Eyüp Sabri Kolonyası almak için uzun kuyruklar beklemek gerekirdi. Akalın Pastanesi'nin iki önemli ürünü vardı. Fok dondurması ve prenses pastası. Tüm Ankaralılar bu iki ürünü bu pastaneden alırlardı. İnanılmaz ölçüde lezzetli şeylerdi. Ben de çok severdim. Bugün, prenses pastasını pek göremiyorum. Onlar bizim gençliğimizin ağız tatları idiler. Yavaş yavaş yok oldular. Biz de unuttuk. Yazık oldu. Ulus Meydanı bile temiz ve kaliteliydi. Çarşıda bir "Uğrak" vardı, uğranmadan geçilmeyen... Harika tostlar yapardı. Bana göre Ankaralılar tostu Uğrak sayesinde öğrenmişlerdi. Daha sonraları köfteli sandviçler yapmaya başladılar. Her maça gidişimizde bu sandviçleri elimize alır, inanılmaz bir iştahla yerdik. Maça gitmek ayrı bir keyifti.
Çarşının içinde baklavacı Hacıbaba vardı. Gaziantep'ten gelmişti. Maça giderken bir porsiyon baklava yerdik. Daha fazla yiyemezdik, çünkü paramız yetmezdi. Her dini bayram arifesinde sıraya girer, Hacıbaba'dan baklava alırdık. Hemen karşısında bir kuruyemişçi vardı. Kuruyemişlerin taze kokusu tüm çarşıyı tutardı. O yıllarda Ulus da güzeldi. Ulus da temizdi... Uğrak, sanki Ulus'un bir başka simgesiydi. Şimdi o da yok... Bugünkü Kurtuluş Parkı'nın olduğu yer, geniş ve düz bir alandı. Hamamönü'ndeki evimizde otururken orada top oynardık. Bu alanda seçim zamanları, partiler miting yaparlardı. Seçimler öncesi, İsmet İnönü'nün, Celal Bayar'ın, Adnan Menderes'in ve Osman Bölükbaşı'nın konuşmalarını dinlemiştim. En çok Osman Bölükbaşı'nın konuşmasını dinlemeyi severdik. Çok hoş ve komik konuşurdu. Bol bol gülerdik. Konuşmasının sonunda "Buraya geliyorsunuz, beni dinleyip alkışlıyorsunuz, sonra gidip oylarınızı başkalarına veriyorsunuz" derdi... Biz gene onu gülerek alkışlardık. Gerçekten de öyleydi, oylarımızı ona vermezdik. Bu liderler, aramızdan geçip, orada kurulan küçük tahta bir kürsüde konuşurlardı. Miting alanında ne üstümüz aranırdı, ne de coplu polisler bizi dağıtmaya çalışırlardı. Güzeldi, o yıllar gerçekten güzeldi... Gençlik Parkı, Ankara'nın eğlence merkeziydi. Ben, meşhur Muammer Karaca'nın "Cibali Karakolu" isimli oyununu Gençlik Parkı içindeki açık hava tiyatrosunda seyretmiştim. O gece ne kadar çok gülmüştük. Parkın içindeki lunapark çok nezih ve eğlenceli bir yerdi. Lunaparka gitmek için birkaç gün öncesinden plânlar yapardık. Gençlik Parkı'nın en önemli özelliği, kuşkusuz büyük, daha doğrusu, muhteşem havuzu idi. Havuzun kenarlarında çay bahçeleri vardı. Yaz akşamları havuza yakın bölümde yer bulmak ne kadar zordu. Ailecek akşam kahvaltılarını, daha doğrusu annemin evde yaptığı kuru köfte ve börekleri, demli nefis çayla yemek çok güzel olurdu. O yıllarda Gençlik Parkı çok nezihti, çok güzeldi. İnsanlar saygılı, insanlar kibar, insanlar temizdi. Yenimahalle'de memurlar otururdu Yenimahalle, gerçekten de yeni kurulmuştu. Biz de Hamamönü'nden Yenimahalle'ye taşınmıştık. Hamamönü'ndeki o eski Ankara evinden sonra Yenimahalle'deki üç odalı küçük ev bize saray gibi gelmişti. Yenimahalle'de oturanların çoğu memurdu. Her sabah şehre görevlerine giderlerdi. Bir komşumuz "Gündüz saatlerinde tüm Yenimahalle'yi üç kişi soyabilir. Çünkü bütün erkekler Ankara'dalar" derdi. Gülerdik. Pazar sabahları hemen hemen her evde, içi evde hazırlanmış pide yenilirdi. Tadı bir yana, kokusu bile çok güzeldi. Yenimahalle gerçekten de yepyeni, nezih ve çok güzel bir semtti. O yıllarda, Ankara güzeldi, gerçekten çok güzeldi. Şairin dediği gibi, "İstanbul'a dönüşü için" değil, düzgün, temiz, seviyeli ve yaşanılır bir şehir olması nedeniyle ANKARA çok güzeldi. Ben Ankara'yı o yıllarda sevdim... İşin acı tarafı, Ve ilginç yanı, HÂLÂ DA SEVİYORUM! Dr. Orhan GIRGIN / Ufuk Üniversitesi |
-
..şimdi her yer, kirli,saygısız,kötü niyetli insanlarla dolu.şehirli, görgülü,temiz giyimli insanlar nerelere gittiler acaba?.. YANITLA
-
Ankara'nın yok edilen mimari mirasını ve mekanlarını çok canlı anlatmışsınız. Size teşekkür ederim.. Cumhuriyet’in Mimari Mirası’nın halen sürmekte olan yok olma sürecini durdurabilmek ve koruma altına alabilmek amacı ile aşağıdaki önlemler alınmalı ve gerekli çalışmalar yapılmalıdır: 1. Ülke çapında Cumhuriyet’in Mimari Mirası tek yapı ve çevresel örneklerinin ve kentsel çevrelerinin üniversiteler, odalar, sivil toplum kuruluşları tarafından saptanması ve belgelenmesi gerekmektedir. 2. Gerekli yasal düzenlemeler yapılarak, korunması gerekli taşınmaz kültür varlıkları kapsamına “Cumhuriyet’in Mimari Mirası”, “Cumhuriyet Kentsel Siti” , “Endüstri Mirası” vb. kavram ve tanımlar ilave edilmelidir. 3. Tek yapı, doku ve çevre ölçeklerinde saptama ve belgeleme çalışmaları sürerken var olan ve Cumhuriyet’in mimari mirasını tehdit eden imar planları “Koruma Amaçlı” olarak yeniden ele alınmalı ve gerekirse yürürlükleri durdurularak iptal edilmelidir. 4. Üst ölçeklerden (1/100 000, 1/25 000), uygulama ölçeğine kadar (1/1000) giden tüm plan düzeylerinde “Cumhuriyet’in Mimari Mirası” nın korunması ve geliştirilmesine yönelik stratejiler, politikalar ve plan kararları alınmalıdır. 5. Hızlı gelişen kentlerde tarihsel çekirdeği korumak amacı ile kent merkezini dışa yönlendirici ve dağıtıcı (desantralizasyon) politikalar uygulanmalı ve Cumhuriyet Dönemi yapılaşmış kesimi üzerindeki baskıların azaltılması hedeflenmelidir. 6. Koruma kararlarının uygulanması amacı ile tıpkı kentsel sit alanlarına yönelik olarak alınan parasal ve örgütsel öneriler “Cumhuriyet Kentsel Sit” i denilebilecek alanlarda da alınmalıdır. Mehmet Tunçer YANITLA