carkent veya Beykoz Konakları’nda evim yok. Yakınlarımın da yok. Bu inşaatlarda yüzde 6’lık inşaat izninin aşılıp aşılmadığını da bilmiyorum. Onun için kimin haklı olduğu konusunda bir kanaatim yok.
Ancak, bildiğim bir tek şey var. "Özel mülkiyet" üzerine 20. yüzyılda sürdürülen kavga, özel mülkiyetin korunması gerektiğine inananların lehine sonuçlanmıştır.
Bugün dünyada özel mülkiyeti reddeden çok az sayıda siyasi parti kalmıştır. Ancak anlaşılan "kırmızı" olmasa da "yeşil"e meftun bir komünist parti de Adalet ve Kalkınma Partisi’dir.
Zira partinin Orman Bakanı, açıkça özel mülkiyet düşmanlığı yapmakta, ama partide kendisine itiraz eden bir Allah’ın kulu bulunmamaktadır.
Osman Pepe’nin web sitesine göre Acarkent’te olanlar şu şekilde özetlenebilir:
1) Özel orman üzerine kurulu Acarkent’in arazisinin devletleştirme işlemi, Danıştay 6. Dairesi’nin daha 25.06.1949’da kesinleşen E:46/3425, K:48/1524 sayılı kararıyla iptal edilmiştir. Arazi, Danıştay kararı ile 1945’ten beri özel mülkiyettir.
2) Orman Kanunu’nun 52. ve 17. maddelerine göre Orman Bakanlığı’nın 1987’de verdiği kesin inşaat izniyle inşaatlar başlamıştır. Bakanlığın kesin izninde 117 adet A tipi villa, 835 adet B tipi villa, 500 adet C tipi villa inşaatı vardır. Kanuna göre, Bakanlık iznine konu olan yerde imar planı yapma yetkisi belediyelere aitttir. İstanbul Büyükşehir ve Beykoz Belediyeleri, Acarkent’e ait imar planlarını 1988’de tasdik edip kesinleştirmişledir.
3) 1988’de Acarkent’te kat irtifakı kurulmuş, inşaat projeleri tasdik edilerek yapı ruhsatları verilmiş, inşaatlara başlanmıştır. Orman Bakanlığı bir vesile ile 26.10.1993 tarihli yazısıyla yapı ruhsatı verme veya iptal etme yetkisinin belediyelerde olduğunu Beykoz Belediyesi’ne bildirmiştir. Belediye’nin verdiği inşaat ruhsatları uyarınca, inşaatlar tamamlanmış, iskán ruhsatları verilmiş, 1998’de kat mülkiyetine geçilmiş, yapımı planlanan, Bakanlıkça onaylanan 1452 ev şahıslara tapuyla satılmıştır.
Beykoz Konakları’nın durumu da Acarkent’e benzemektedir.
Pepe’nin web sitesinin ilgili bölümünün sonunda aynen şu ifade yer almaktadır:
"Acarkent ve Beykoz Konakları daha önceden başlamış ve bitmiş çalışmalar olup, gerek Belediye’nin gerekse Orman Bakanlığı’nın kusurları bulunmaktadır."
Pepe bu iddiasında yerden göğe kadar haklı olabilir.
Ancak, bu iddia bakanlık ve belediye ile ilgilidir.
Bakanın orada tapu sahibi olan insanlarla ilgili bir iddiası olamaz!
Ama ne yapılıyor?
Gariptir ki, Osman Pepe tarafından kusurlu olduğu da iddia edilen Orman Bakanlığı, tapuya güvenerek ev alan ve bakanlıkta var olduğu iddia edilen kusurlarla herhangi bir ilgisi bulunmayan şahısların tapularını iptal ettirmeye çalışmaktadır.
Bunun için bakanlık, tapu sahipleri aleyhine iptal davası açmıştır!
Taşınmaz mal mülkiyetinin kaynağı olan tapu sicili, devletin en önemli güvenilirlik belgesidir. Medeni Kanun’un 1007. maddesi, "Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan devlet sorumludur" hükmünü taşımakta, 1023. maddesi de tapu siciline güvenerek ayni hak kazananın korunacağını hükme bağlamaktadır.
Beni esas ilgilendiren, özel mülkiyet hakkının korunmasıdır.
Bakan bu hakka karşı çıkmaktadır!
|