Haliç-Kemerburgaz Dekovil...
Haliç Dayanışması'nın İtirazı Var!
Haliçport'un Planları Askıya Çıktı
"Haliç Tersaneleri için Proje...
Galata Kulesi Çevresi "Çaycı" Yapıldı
İstanbul'a Yeni Bir Proje...
'Haliç Tersanelerinde Neler Oluyor?'
O Yasa Uygulandığında Kıyamet Kopacak!
Seçim Sonuçları Projeleri...
Haliç Tersaneleri’nde Kırmızı Çizgi!
Haliç Dayanışması'ndan Han...
Haliç Dayanışması'ndan Tersane-i...
558 Yıllık Endüstrinin Hikayesi:...
Haliç Port’a İptal Davası Açıldı
Haliç Yat Limanı İhalesi Sonuçlandı!
Haliç Yat Limanı İhalesinde...
Haliç Tersanesi'ne 3 Teklif
Haliç Tersanesi'ne Yat Limanı...
“Aklı Başında Hiçbir Mimar Bu Projeye Talip Olmamalı!”
Haliç Tersaneleri’nin geleceği hala belirsizliğini koruyor. Haliç Dayanışması’ndan Doç. Dr. Gül Köksal, “Her ne kadar ne olup bittiğini tahmin etsek de, bilgi edinme hakkına rağmen, devletin bir bakanlığının bunu şeffaf bir biçimde kamuoyuna sunmaması yeterince rahatsız edici bir tutum” diyor.
1
Bir de şu var; Beyoğlu Belediyesi kim bilir hangi ofise hazırlattığı Okmeydanı Kentsel Dönüşüm Projesi’nde Aynalıkavak Kasrı’nı da kaldırıp Okmeydanı’nı Haliç kıyısı ile buluşturuyor, bakın bu gizli değil ama Belediye’nin web sayfasında var. Şimdi Tersaneleri projelendiren müellifin projesi, müellifin izni olmadan bu veya benzeri şekilde müdahale görürse ne yapacak müellif? Açık niyet göstermiş Belediye, neden olmasın? Demirören öyle olmadı mı? İlgili kurul bunu onaylamadı mı? Sonra müellifi -tesadüf yine Han Tümertekin’in adı geçmişti- hukuki gizlilik anlaşması bahanesi ile açıklama dahi yapamayacak, -ortalığı karıştıran bir iki kişi çıkmaz ise-. Bu hukuki anlaşmalar neden sadece işverenleri koruyor, mimarları hiç korumuyor mu dersek, bunun sorumlusu da meslek odası mı salt? Bütün olan bitenden gerçekten mağdur olan ise, bu uğurda gözünü yitiren, gaz yiyen, dayak atılan, gözaltına-hapse alınan kişiler. İyi eğitim alan, tasarım dehası mimarlarımızın yaptıkları işlerle gurur duyup duymadıklarını merak ediyorum. Bir yandan da Türkiye’nin “star” mimarlarının babalarının bıraktıkları eserler ile mimar oğullarının bıraktıkları eserleri yan yana koyduğumuzda kapitalizmin 1980’lerden sonra bu ülkede tek kuşakta amacına ulaştığını, hatta zafer kazandığını görüyorum. Yaşasın erk, eril güç! Böyle konuşuyorum ama bakalım benim de çocuğumun içinde yer aldığı 2000’lerin kuşağı ne tür bir miras bırakacak dünyaya. Ve biz o zaman kime, ne anlatacağız, nasıl baş edeceğiz/yol alacağız yaşıyor olursak? Haliç Tersaneleri’ne yapılacak olan müdahale Tarihi Yarımada’yı, Galata’yı, Şişhane’yi, Taksim’i de etkileyecek; yani İstanbul’u etkileyecek bir müdahale olacak. Buradaki dönüşüm ne gibi sorunlar, sonuçlar doğurur İstanbul için? Resme daha geniş bir açıdan bakarsak Haliç Tersaneleri’ne yapılacak olan müdahale sözü geçen yerleri etkileyeceği gibi, söz konusu yerlerdeki tasarruflar da Haliç Tersaneleri’nin dönüşümünü zorunlu kıldı. İstanbul yaklaşık son 10 yılda çok ciddi, hızlı ve geri dönüşü olmayacak bir biçimde dönüşüyor. Haliç de bundan nasibini almış durumda. Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi’nin yayını olan mimar.ist dergisinin 42. sayısında Haliç’teki dönüşümü tüm yönleriyle -nasıl, neye, nereye- irdeleyen bir dosya hazırlamıştık (2011 yılı, kış sayısı). Üzerinden 3 yıl geçmiş. Haritaların üzerine Haliç’te tamamlanmış olan ve süren projeleri işlemiş, bunlar hakkında meslek insanlarından görüş almıştık. Resim tamamlandıkça artık kentin kendine özgü değerleri, nitelikleri hakkında yerinde (in situ) konuşma imkânımız kalmayacak gibi. Kentliye rağmen yapılan bu dönüşüm projelerinin en önemli sorunu hızı. 6 asırlık bir Tersaneler bütününün önemli bir bölümünün dönüşümü için tanınan süre uygulama dâhil 4 yıl. Nedir bu acele? Aklı başında hiçbir mimarın bu koşuldaki bir işe talip olmaması lazım ama oluyorlar işte, hatta birbirleri ile yarışıyorlar! Ne için, daha çok kazanmak, daha fazla ün, ofislerin daha tanınır olması… İyi de neye yarar bu kazanç; birey ve yakın çevresinden gayrı? Venedik Tersanesi’nin dönüşümü yıllar aldığı gibi, hala tartışılan bir konu. Ancak bizim ülkemizin mimarları bir yandan Venedik Tersanesi’nde bienal tasarlarken, bir yandan çağdaşı bir alanı hızlıca “şekillendirmekten” çekinmiyor. Dediğim gibi Tersaneler 2 kilometrelik kıyı şeridinde, çok büyük bir alan, tüm alanı sadece gezmek bile bir gün alıyor. Daha alanı tanıyıp, araştırıp, kavramak var üstüne. Hakkında Deniz Müzesi Arşivi’nde binlerce belge var, Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde öyle. Osmanlı İmparatorluğu’nun denizcilik tarihinin yazıldığı yer, üstüne Cumhuriyet dönemi teknolojisinin üretim alanı. Dönüşümün hıza bağlı diğer bir sorunu da, o denli kökten ki, geriye özgün bir şey kalmıyor, dolayısıyla neredeyse dönüşümün geri dönüşümü de mümkün değil. Karşı Kıyıdan Tersane-i Amire Dayanışma’nın basın açıklamasında Robert Park’tan bir alıntı vardı ve bu alıntının sonunda Park’ın şu sorusu dikkat çekiyordu: “Kendimizi ve şehirlerimizi şekillendirmek, insan hakları içinde en değerli, fakat bir o kadar da ihmal edilmiş olanıdır. Öyleyse bu hakkı en iyi biçimde nasıl kullanabiliriz?” İstanbul İl Dernekler Müdürlüğü’nden yapılan açıklamaya göre bundan sonra akademi, enstitü, oda, kurum, platform, konsey gibi kelimeler dernek isimlerinde kullanılamayacak. Kent ve kent hakkı için mücadele veren bu derneklere, örgütlenmelere de engel olunursa nasıl korunacak bu hak? Bu yasakla ilgili neler düşünüyorsunuz? İktidarlar asırlardır muhalefete engel olmaya çalışmıştır, daha da olacaktır. Aynı şekilde yasaklar hep vardı, artık daha da fazla olacak, bu açık. Nitekim her gün bir yenisini duyuyor, okuyoruz. Ama hak arayışına engel olmak mümkün değil. Aksine yasaklar özgürlük talebini kamçılayacak elbette. Dibe battıkça, bunun yaygın etkisi de artacak. Önümüzdeki günlerde yaşayarak göreceğiz hep beraber. Ancak umarım iktidara hizmet eden, inanmadığı şeyleri icra eden ya da bunu düşünmeye vakti olmayan kişiler de bir an önce özgürlüklerinin kısıtlandığının farkına varırlar. Çağrı metnimizde alıntı yaptığımız Harvey’in “Asi Kentler” kitabını özellikle de mimarların okumalarını öneririm. Kafa açan bir kitap. İnşaat projeleri yargıya rağmen durdurulamıyor; birçok örnek var; bu konuda neler söylemek istersiniz? Bu durumda verilen mücadelelerden sonuç alınabilmesi mümkün mü/nasıl mümkün kılınabilir? Elbet bir gün duracak. Daha ne kadar, nereye kadar kapitalizm kenti yeniden ve yeniden inşa edecek, insanlar buna hizmet edecek bilinçli ya da bilinç dışı? Bir gün dibe çökeceğiz bu gidişle. Şu an kazanımımız/farkında olanımızın sayısı/gücümüz az olabilir, ama böyle sürmeyecek! Zaten bu inançla mücadele ediyoruz. Yoksa yeni bir güne başlamanın imkânı yok bu ülkede/dünyada. Depresyondan başımızı kaldıramamamız lazım. Bunu tek başına var edemeyeceğimiz açık, zaten tek başına olmanın anlamının olmadığı da. Tam da bu nedenle dayanışıyoruz. Haliç Dayanışması olarak Haliç ve Haliç Tersaneleri’nde olan biteni dert edinen kişiler/kurumlar olarak yan yana geldik. Kendi içimizde de çok farklı görüşler, inançlar var. Ancak birbirimizden öğreniyoruz, hiçbir şeyin tek boyutu olmadığını görüyoruz ve yan yana olduğumuz için kendimizi daha güçlü hissediyoruz. Özetle Dayanışma metnimizde de geçtiği gibi, “ülkesine, kentine, mahallesine, doğaya ve çevreye sahip çıkan; tarihi-kültürel mirasın korunması ve geleceğe taşınması konusunda duyarlı tüm kişi, kurum, kuruluş, sendika, meslek örgütü vs. ile siyasi partileri bir kez daha Haliç Dayanışması’na çağırıyoruz. Gelin Haliç Tersaneleri bütünlüğünün korunması ve yaşatılması süreci ile birlikte sadece kentsel bir alanı değil, kendimizi de yeniden inşa edelim”. İletişim için: halicdayanismasi@gmail.com |
-
"Siz adam olmaz" sene 1961 haziran ayının 20 leri, bir Alman Mühendis Haliç tersanesine gelmiş, 1951 yılında tersanenin modernizasyonu için kendisine yaptırılan projenin akıbetini merak ettiğinden gelmiş ve bakmıştı ki; her şey 1951 deki gibi aynen yerinde duruyor. Projesine el değmemiş; tersanenin müdürü "CEMALETTİN EREN" bey ile bu diyaloğu yaşamakta idi. Sorduğu sorulara aldığı cevap "MEVZUAT MÜSAİT DEĞİLDİ" olunca bu ifadeyi defaat ile kullanmıştı. Bizim yetkililer neden deyince, "ÇÜNKİ MEVZUAT MÜSAİT DEĞİLDİR" deyivermişti... hem de Öz TÜRKÇE... MÜHENDİS SADECE PROJE YAPMAMIŞ TÜRKÇE DE ÖĞRENMİŞTİ... YANITLA