Şirketlere danışmanlık hizmeti veren Roland
Berger Strategy Consultants firmasının Afrika konulu
son araştırması oldukça cazip bir tablo sunuyor. Araştırmaya göre tarihî
fırsatlar sunan, geleceğin en dinamik büyüme alanına sahip bir bölge olarak
Afrika ülkeleri nihayet dünya sahnesine çıkacak. Araştırmada Afrika’nın ekonomik
potansiyeli, bugünün dev ekonomileri Çin ve Hindistan’ın yirmi yıl önceki
durumuna benzetiliyor, giderek büyüyen orta sınıfın dev bir tüketici piyasası
oluşturduğu belirtiliyor. Deutsche Welle Türkçe'nin Adrian
Kriesch imzalı haberine göre araştırmanın yazarlarından
Christian Wessels, Afrika’nın uluslararası şirketler için
kaçırılmaması gereken bir fırsat olduğunu vurguluyor:
“Afrika’daki gerçekler, dışarıda, Batı dünyasında kısmen hâlâ geçerli olan
algının çok ötesinde. Bunda, Afrikalılar’ın kendi gelecekleri için kolları
sıvamalarının ve pek çok alanda şaşırtıcı büyük başarılar sağlamalarının payı
var. Gelecekte hammadde sektörü, ekonomik büyümenin sadece bir bölümünü
oluşturacak. Bu, dikkat çekici. Hammadde büyük rol oynamaya devam edecek, ama
payı göreceli olacak. Özellikle de tüketim malları sanayisi, malî sektör ya da
konut inşası ve diğer altyapı projeleri alanlarında.”
Enerji ve teknoloji atılımı
Araştırmaya göre on yıllardır çoğu hükümet tarafından ihmal edilen enerji
sektörü, ekonomik büyümeyi tetikleyecek. Enerji sektörü ve teknoloji alanlarında
önümüzdeki beş yıl içinde büyük ilerlemeler kaydedilmesi bekleniyor. Afrika
Birliği’nin hayata geçirdiği, Afrika’nın Kalkınması İçin Yeni Ortaklık
(NEPAD) girişiminin enerji programı yöneticisi Musad El
Mısıri, bu öngörü ışığında bölgesel enerji projelerini hayata geçirmeye
çalışıyor:
“Afrika’da nüfus ile birlikte güvenilir enerji teminine talep de artıyor .
Sanayi gelişiyor. Aynı zamanda gelişmiş ülkelerin Afrika’nın kaynaklarına olan
ihtiyaç ve talebi de büyüyor. Tüm bunlar enerji sektörünü geliştirmek için
baskıyı artırıyor. Afrika halkı da bu konuları ele almaları için hükümetlerine
yoğun baskı uyguluyor.”
Afrika’da pek çok hükümet bu talepler doğrultusunda adımlar atmaya başladı.
El Mısıri, Uganda ya da Etiyopya'daki yeni hidroelektrik santralleri gibi dev
projelerin buna örnek olduğunu belirtiyor. Ancak Afrika ülkelerinin çoğunda
enerji sevkiyatı konusu hâlâ felaket durumda. Kırsal kesimde on Afrikalıdan
sadece birinin elektriğe erişimi var. Kıtadaki başkentlerin çoğunda elektrik
sevkiyatı düzensiz ve bu da şirketlerin büyümesini engelleyen önemli bir
faktör.
"Herşey toz pembe değil"
Hamburg merkezli Alman Küresel ve Bölgesel Araştırmalar Enstitüsü'nün
(GIGA) Afrika bölümünden araştırmacı Robert Kappel ise
şu anki ve gelecekteki durumu değerlendirirken temkini elden bırakmamak
gerektiği görüşünde. Kappel, Afrika'yı toz pembe gösteren araştırmalara da
eleştirel yaklaşıyor:
“Bunlar, yatırımcıları Afrika'ya çekmek için çıkarılan sonuçlar. Ama
gerçekleri de görmemiz gerekiyor. Afrika'nın yavaş yavaş dünya pazarlarından
uzaklaştığını, sanayide neredeyse hiçbir rol oynamadığını görmemiz gerekiyor.
Dünyada sanayi ihraç mallarının sadece binde 5'i Afrika'dan geliyor. Bu da son
20 yılda yarı yarıya azalma olduğu anlamına geliyor. Her şey toz pembeymiş gibi
yapılmamalı ve daha gerçekçi bir tabloya ulaşabilmek için sorunlar da dile
getirilmeli.”
Kappel'a göre, Afrika ekonomisinin en büyük sorunu, sanayi ve tarımda yeterli
dinamizme sahip olmaması. Mevcut güçlü büyüme oranları ise, Dünya Bankası
raporlarının da doğruladığı üzere, hâlâ hammaddeye dayanıyor. Afrika
ekonomisinin büyüdüğü bir gerçek. Ancak bu büyümenin halka pek yansımadığı, tam
tersine kıtanın geniş kesimlerinde yoksulluğun giderek arttığı da bir diğer
gerçek.
|