BR>Birinci güne oranla
daha teknik sunumlara sahne olan toplantının ikinci gününün en dikkat çekici
sunumlarından biri “Lagacy, Equaly and Design” başlıklı oturumda konuşan ABD’den
Marcel Diallo idi. Diallo, Amerika’daki soylulaştırma (gentrification)
projelerini ve bunlardan etkilenen zencileri anlattı. Ekolojinin ve
sürdürülebilirliğin önemli olduğunu dile getiren Diallo, ikinci el mobilya,
ikinci el kıyafet ve ikinci el araba kullanan “sınıf dışı” bu insanların içinde
bulunduğunu eşitsizliğe vurgu yaparak sürdürülebilirliğin ve ekolojinin yanı
sıra kent yaşamındaki eşitliğin de altını çizdi.
“Sürdürülebilirliği
Geliştirme Laboratuvarı”
Ecocity 2011 Direktörü Luc Roubin tarihi bir
kent olan Montreal’in sürdürülebilirlik anlayışı ve Montreal’deki
“Sürdürülebilirliği Geliştirme Laboratuvarı” üzerine konuştu.
Su, ulaşım
ve enerji gibi konuları içeren mahalle sürdürülebilirlik planının çıkarılması
sürecince “Sürdürülebilirliği Geliştirme Laboratuvarı”nda farklı disiplinlerden
pek çok uzmanın çalıştığını söyleyen Roubin, bu plan kapsamından kentin kalbinde
araba kullanılmasını önlemek için “BIXI” projesinin hayata geçirildiğini dile
getirdi. Roubin, bir yılda 400 bisiklet istasyonu, 5000 bisiklet, 10.000 üye ve
1 milyon yolculuk sayısına ulaştıklarını belirterek, herkesi bu projeye katmayı
başladıklarını ifade etti.
Önce ulaşım, sonra kentsel tasarım
Toplantının
ilgi çeken sunumlarından bir diğeri de Kanada’dan Vacouver Kenti Planlama
Direktörü Brent Toderian’ın konuşması oldu. Toderian sürdürülebilir kentlerin
tasarım problemi üzerine konuştu. Konuşmasına Vacouver kentindeki şehircilik
anlayışını anlatarak başlayan Toderian, amaçlarının sürdürülebilir ve
yaşanabilir bir kent yaratmak olduğunu dile getirdi.
Toderian,
yaşanabilir bir Vacouver yaratmak için öncelikle ulaşıma odaklandıklarını
anlatarak kentte, birincil olarak en sürdürülebilir ulaşım biçimi olan
yürüyüşün, ikinci olarak bisikletin, daha sonra toplu taşıma araçlarının ve en
son olarak da kişisel araçların tercih edildiğini belirtti.
Toderian,
yaşanabilir bir kent için ikinci olarak kent tasarımına öncelik verdiklerini
belirterek iş yerlerini, kamusal alanları, yürüyüş yollarını, meydanları,
plajları, parkları sürdürülebilir bir biçimde tasarladıklarından söz
etti.
Toderian ayrıca kentsel planlama yöntemleri bilimsel bir biçimde
kullanıldığı takdirde kentlerin olumlu bir değişim geçireceğini de sözlerine
ekledi.
İklim değişiyor, kentler değişiyor...
“Sürdürülebilir Kent Tasarımı ve Planlama” başlıklı oturumda konuşan
Freiburg Kenti Planlama Direktörü Dr. Wulf Daseking “Dünya değişiyor, ikilim
değişikliğinin yanı sıra kentler de değişiyor. Artık kentlerin ortasında
gökdelenler, çevresinde ise gecekondular var” diyerek başladığı sunumunda
içlerinde pilot bir “pasif ev” çalışmasının da bulunduğu Almanya’daki ekolojik
projelerden örnekler verdi.
Yüksek
Şehir Plancısı Bayındırlık ve İskan Bakanlığı Teknik Araştırma ve Uygulama Genel
Müdürlüğü’nden Y. Şehir Plancısı Gamze Özer bakanlığın sürdürülebilirlik
çalışmalarından söz etti. Türkiye’nin henüz dünyada öneklerinin gördüğümüz
projeleri yapabilecek durumda olmadığını, fakat bunlar için alt yapı çalışmaları
yaptığını söyleyen Özer, Bakanlık tarafından yürütülen çalışmaların bir kısmını
şöyle sıraladı:
“Kırsal alanda yöresel mimarinin geliştirilmesi,
sürdürülebilir projeler için alt yapı çalışmalarının geliştirilmesi, iklim
değişikliği ile mücadele etmek için binalardan kaynaklanan emisyonların
artırılması, iklim değişikliği afet planının çıkarılması için iklim değişikliği
eylem planının hazırlanması ve Sürdürülebilir Kentsel Geliştirme Strateji
Dokümanı ve Eylem Planı hazırlanması...”
“Ekolojik Mimarlık ve Kentsel Tasarım”
İlki
birinci gün gerçekleştirilen “Ekolojik Mimarlık ve Kentsel Tasarım” oturumunun
ikincisinin ilk konuşmacısı Ecocity Builders Başkanı Richard Registar idi.
Register keyifli sunumuna 1951 yılında çekilmiş olan ve Stephan Sommers
tarafından yeniden çekileceği bildirilen bilim kuru filimi “When Worlds Collide”
filminin afişini göstererek başladı. “Big bang” den başlayarak kısaca evrimi
anlatan Register, “Evrimden öğrendiğimize gören ‘küçük’ iyidir. Dolayısıyla
kentleri bu kadar büyük inşa etmek evrimin ruhuna aykırıdır” dedi. Register
ekolojik şehirlerin evrim ile çelişmediğine dikkat çekerek içlerinden Ken
Yeang’ın projelerinin de bulunduğu ekolojik kent projelerinden örnekler
verdi.
İstanbul
Teknik Üniversitesi’nden (İTÜ) Prof. Dr. Nuran Zeren Gülersoy “akıllı dünya
içindeki eko-şehirler”den söz etti. “Ecocity” ve “Smartcity/Akıllı kent”
kavramları üzerine konuşan Gülersoy, bu iki kavramında ortak noktalarının
sürdürülebilir gelişme ve bilgi teknolojileri olduğunu söyledi. Gülersoy
kentlerin bin yıllardır içinde daha konforlu yaşam çevrelerinin arandığı alanlar
olduğunu dile getirdi. Ekolojik kentlerin özelliklerini “bozulmuş alanları
iyileştirmek, dengeli kentsel gelişime sahip olmak, kompakt bir kent yaratmak,
sağlıklı ve güvenli bir çevre oluşturmak, sosyal adaleti yüceltmek, tarihe ve
kültüre hak ettiği değeri vermek” şeklinde tanımlayan Gülersoy, akıllı kentler
hakkında şunları söyledi:
“Akıllı kentlerin en önemli özellikleri
ekonomik kalkınma, yüksek ekonomik gelir ve akıllı bir yönetim. Bunların yanı
sıra ise bu kentlerin özellikleri içinde akıllı iletişim, akıllı yaşam, akıllı
ulaşım ve akıllı toplum kavramları da yer alıyor.”
İTÜ’den Prof. Dr.
Zerrin Yılmaz ise binaların enerji verimli tasarlanmasının sürdürülebilirlik
konusundaki önemini anlatarak “sürdürülebilirlik” kavramının sadece mimarların
değil tüm disiplinlerin sorunu olduğunu ifade etti.
Enerji ihtiyacının
yüzde 70’ini dışarıdan karşılayan Türkiye’de enerjinin yarısını binaların
tükettiğini hatırlatan Yılmaz enerji etkin bina tasarımının önemine vurgu yaptı.
Yılmaz şunları söyledi:
“Enerji etkin bina, yenilenebilir enerji
kaynaklarının uygun yollarla kullanılarak oluşturulan bir pasif sisteme sahip
olmalı ve enerji verimliliği binanın bütün alt sistemleri için geçerli olmalı.
Enerji etkin binalar için yer seçimi çok önemlidir, eğer yerinizi doğru
seçmezseniz enerji etkin olma şansınızı baştan kaybedersiniz. Bunların dışında
kentin dokusu, binanın yönü ve formu, bina kabuğu, güneş kontrolü ve doğal
ventilasyon çok önemlidir.”
Türkiye’deki her bölgenin iklimine uygun olarak binlerce
yıllık tecrübeler sonucunda yöresel malzemeler kullanılarak yapı ustaları
tarafından yapılan enerji etkin ve sürdürülebilir yapı geleneğinden söz eden
Yılmaz, bu geleneklerin kaydedilmesinin de enerji kaybına yol açtığını sözlerine
ekledi.
|