BR> Bir Namazlık Saltanat
Dr. Ayhan Paksoy’un
“Depreme dayanıklı binaları nasıl yaparız?” sorusu ile başlayan
toplantıda, yöneltilen sorunun cevapları bilinse de, uygulamanın bu yönde
gerçekleşmediği bir kez daha dile getirildi. Depreme karşı yapılması
gerekenlerin yavaş yavaş kanıksanmaya başladığını söyleyen Paksoy, hükümetin
yaptırdığı çalışmaların sayıca çok fazla olmasa da son bir yılda 21 ilde yapılan
yapı denetiminin, 81 ile çıkarılarak zorunlu hale getirildiğini belirtti.
Paksoy, binalarda yapı denetiminin çok önemli olduğunu, ancak bağımsız bir
denetim sağlanamadığı takdirde sağlıklı bir iş yapılmasının mümkün olmadığına
dikkat çekti.
Paksoy toplantının asıl protesto konusunu oluşturan
‘G İşareti Yönetmeliği’ne ilişkin olarak ise, THBB ile
Bayındırlık ve İskan Bakanlığı’nın ortak çalışmaları sonucunda, Bakanlığın
yayınladığı yönergede 1 Temmuz 2010 tarihinden itibaren G Belgesinin mecburi
hale getirildiği bilgisini verdi. Bu tarihe kadar, deprem ülkesi olmamıza
rağmen, depremin en önemli suçlusunu üretmenin herhangi bir lisans
gerektirmediğinin altını çizdi. 1 Temmuz 2010 tarihinde beton
kalitesini denetlenebilir hale getiren yönergenin, bir ay gibi kısa bir süre
içerisinde tekrar Bayındırlık ve İskan Bakanlığı tarafından sulandırıldığını
katılımcılara duyurdu. Paksoy, devletin kendini özel sektörden ayırarak özel
sektöre yapı denetimini zorunlu kıldığını; kendi ürettiği yapıların denetim
sistemini ise kendi iç dünyasında gerçekleştirdiğini belirtti. Türk
Standartları Enstitüsü’nün (TSE) yetkilendirmesi sonucunda, belgenin
sorgu sual olmadan verildiğini vurgulayan Ayhan Paksoy, parayı TSE’ye
yolladığınız takdirde, belgenin evinize kadar getirilip teslim edildiğini
belirtti. 17 Ağustos Marmara Depreminde ortaya çıkan 20.000 can kaybının
yetmediğini sözlerine ekleyen Paksoy, TSE’nin sulandırmasıyla birlikte eski
günlerin de gerisine gidildiğini söyledi.
|