2010, İstanbul için Sonuç Değil; Başlangıç
İstanbul'u Avrupa'ya ve dünyaya tüm yönleriyle anlatabilmenin en iyi fırsatı olan 'İstanbul 2010: Avrupa Kültür Başkenti' için devlet kurumları ve sivil toplum el ele verirken; İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne bağlı Kültür AŞ de bu yolda çok önemli adımlar atıyor. "2010'u bir sonuç değil, başlangıç olarak görüyoruz." diyen Kültür AŞ Genel Müdürü
"İstanbul, Avrupa'nın kültür başkentidir" sözünü resmen ifade edebilmek için 13 ay kaldı. İstanbul'u Avrupa'ya ve dünyaya tüm yönleriyle anlatabilmenin en iyi fırsatı olan 'İstanbul 2010: Avrupa Kültür Başkenti' için devlet kurumları ve sivil toplum el ele verirken; İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne bağlı Kültür AŞ de bu yolda çok önemli adımlar atıyor. "2010'u bir sonuç değil, başlangıç olarak görüyoruz." diyen Kültür AŞ Genel Müdürü Nevzat Bayhan, başlattıkları bu atılımı sürdürülebilir hale getireceklerini vurguluyor. Kültür AŞ'nin 2010 Avrupa Kültür Başkenti İstanbul için hazırladığı projeler arasında en heyecan verici olanı Panoramik Müze. Türkiye'nin ilk panoramik müzesi, ziyaretçilerine İstanbul'un fethini adeta tüm gerçekliğiyle yeniden yaşatacak. 360 derecelik bir görüntü içinde, 3 boyutlu objelerle insanı 1453 yılına taşıyan müze, 35 bin metrekarelik bir alana inşa edildi. Bunun 650 metrekarelik alanı, şehir kuşatıldığında kullanılan topların imitasyonlarına ayrıldı. Bu bölgenin arkasında kalan 2.350 metrekarelik alanda ise fetih anında, savaş meydanını izlemekle kalmıyor, Edirnekapı'dan Ayasofya'ya kadar uzanan İstanbul silüeti, Fatih'in askerlerinin surları geçişine sahne oluyor. Topkapı Müzesi'ndeki minyatürlerden esinlenerek çizilen 10 bin civarındaki figürle adeta görsel bir şölen yaşatan Panoramik Müze'nin konumlandığı toplamda 340 dönümlük alanın bir park haline getirilmesi de; fetih meydanına, itibarının iade edilmesi anlamına geliyor. Daha önce Topkapı Otogarı ve bitpazarı olarak kullanılan alanda bugün bir amfi tiyatro, Türk dünyası kültür mahallesi, Osmanlı evleri yükseliyor. Kültür AŞ'nin yönetim merkezi de olan bölgede, Mimar Sinan'ın yaptığı cami de hak ettiği güzelliğe kavuştu. Hızla göç alan İstanbul'da çok kültürlü yapı, bir kültür politikası oluşturma düşüncesini de olumsuz etkiliyor. Büyükşehir sınırları değiştikten sonra Silivri'den Pendik'e kadar tüm ilçelerin sorumluluk alanlarına girdiğini kaydeden Bayhan, "Hangi semtin ne tür etkinlikleri talep ettiğini, alan çalışmalarıyla tespit ediyoruz." diyor. Ancak, şehre göç ile gelenlerin çoğunluğunun kültürel bir talepte bulunmadığı; en azından böyle bir önceliği olmadığını Bayhan da itiraf ediyor. "Göçmenler, şehre adapte olmak için köydeki sadelik ve canlılıklarından vazgeçiyor. Ancak şehirde yaşama kültürü de belli bir birikim gerektiriyor. Göç eden insanlar bir süre sonra köyün sadeliğini kaybediyor. Şehrin aristokrat yapısını da yakalayamıyor. Böylece varoş kültürü ortaya çıkıyor." diyen Kültür AŞ Genel Müdürü, bu durumun kaçınılmaz olduğunun altını çiziyor. Dünyanın en zengin etnik ve dinsel mekânı olduğunu söylediği İstanbul'da, Kuzguncuk örneğini veren Bayhan şunları söylüyor: "Kuzguncuk'a gidiyorsunuz, aynı bahçeye cami ve kilisenin kapıları açılıyor. Bu durumdan oradaki cemaat rahatsız olmuyor. İşte 1453 ruhu bu. Fatih'in fermanı, küresel barışın adeta bir simgesi. Şehir 29 Mayıs'ta fethediliyor, 30 Mayıs'ta askerler şehirden çekiliyor. İstanbul'a hem kadı hem de belediye başkanı atanıyor. Sivil otorite zaferin ardından hemen İstanbul'u yönetmeye başlıyor. O yüzden halen Hıristiyanları, Rumları görebiliyoruz İstanbul'da. Yahudiler sığınacak nokta olarak İstanbul'u tercih ediyor. Bu şehre gelen geri gitmek istemiyor." |