1950’den Önce ve Sonra Yabancı Mimarlar
/P> Türkiye nereden yönetiliyor? Aslında hepimiz huzursuzuz... 1920’lerden beri gereksinme ile birlikte yaşamımıza giren yabancı mimarlar, “Devlet, Efendimiz” iken Ankara’da etkin oldular. Şimdi “Sermaye, Efendimiz” olunca, Türkiye’nin kalbi İstanbul’da atmaya başladı ve damarlarımızda yabancı sermaye ile bilgi, bize can ve yön veriyor. Piyasa, İstanbul, Özal, Friedman... Globalleşme düzeni içinde işler biraz
karışık! Artık telefonu açıp, konuyu kapatacak bir Tevfik İleri yok ve telefonun
arkasından bir düzine proje yarışması çıkmayacak! Zengin ülkeler veresiye mal
verip, iş yaparak, marka satarak sizi (bizi) mutlu kılıyor ve günümüzü gün
ediyoruz. Para varsa yabancı sporcu, hamburger, film, üst-baş, aklınıza ne
gelirse; yabancı yosmalara kadar... Bavul ticaretini tek yönlü sanmayın.
Çantaların içinde yalnız ucuz mallar değil, dolar da gidiyor. Durum, kimin ne
kazandığı anlaşılamayacak kadar karışık. Ama yeniçağda Batılı’nın bilançosu
hiçbir zaman zararla kapanmamıştır. Hitler gibi hasta yaratıklar dışında, o
toplumlar her zaman işini bilirler. Biz Batı dünyasının bir parçası ve bu nitelik içinde, kimliği olan bir ulus
olmayı başaramadık. Kendisine biçilen rolü tartışmasız kabul eden bir tür koloni
toplumu niteliğini seçtik. Beyaz adamın her dediği doğru, her yaptığı güzel vb.
Ölçüt onlar... Durum böyle olunca, İstanbul’un ağalarının onlara koşmaları
doğal! Bunun artması da beklenmelidir!
|