İstanbul 'En İyi Yatırım Pazarları'...
Körfez Ülkelerinin Yabancı...
İstanbul Çerçevesinde Hukuk,...
“Bazı Müteahhitlerin Tehditlerine...
TOKİ, Konut Alıcılarına Dolandırıcılık...
"Afet ve Dönüşüm Kıskacında...
Türkiye'de Kentliler Kentsel...
'Kentsel Dönüşüm'de Avrupa'daki...
Yeni Binalarda Standartlara...
Faiz Desteği Sağlanacak Toplam...
Hollandalı Belediye Başkanları...
6 Milyon Binanın Atığı Ne Olacak?
Maxwan’dan Leiden Merkez İstasyonu...
Bir Ekonomik Dönüşüm Modeli:...
"Önümüzdeki Süreç, Şehirlerimizin...
6 Bin 500 Konutun Yenileneceği...
Kentsel Dönüşüm için Yıkılacak...
Türkiye Konut Fiyat Endeksi...
Konut Konferansı 2012, "Değişim/Dönüşüm”ü...
" Yalnızca İmarı Yükselterek Kentsel Dönüşüm Yapamazsınız"
Konut Konferansı 2012’nin moderatörlüğünü yapacak olan, önemli küresel gayrimenkul danışmanlıklarından biri olan DTZ’nin Türkiye bürosu yönetici ortağı ve ULI Türkiye Yönetim Komitesi Başkan Yardımcısı Firuz Soyuer ile Türkiye’deki konut ve gayrimenkul gündemi bağlamında, kentsel dönüşüm, mütekabiliyet ve sosyal konut üzerine bir söyleşi yaptık.
Kentsel Dönüşüm Yasası’na ilişkin ne söyleyebilirsiniz, değerlendirmeniz nedir? Sizce yasa, istenilen “Kentsel Dönüşüm” için yeterli mi; sakıncaları, revize edilmesi gereken yerleri var mı? Kentsel dönüşümün ana fikri normalde geri kalmış, çöküntü alanları ya da en yüksek kullanımını çoktan yitirmiş, kent için sorun yaratan bölgelerin dönüştürülmesidir. Kentsel Dönüşümü yalnızca afete karşı önlem ya da eski yapı stoğunun yenilenmesi olarak düşünmemek lazım. Bu nedenle yalnızca mülkiyet çevresinde ya da özel sektörle çözülebilecek bir şey olduğunu düşünmüyorum. Başka bir deyişle ideal modeli, yasa koyucunun kuralları koyduğu, ötekilerin ise bunları uyguladığı bir mekanizma olarak görmemek lazım. Burada biraz kamu-özel ortaklığını benimsemek gerekiyor. Bu konuda bence eksiklikler var. Çünkü kamu, özellikle yerel yönetim bu tip çalışmaya hâlâ hazır değil. Böyle bir alışkanlık yok. Bu alışkanlığın olmaması nedeniyle de sürekli bir “rant paylaşımı” görüntüsü var. Peki kimler rant paylaşanlar? Aslında çok komik geliyor belki ama; rantı paylaşanlar üç parçaya bölünüyor, mülk sahipleri, yerel yönetim ve yüklenici ya da geliştirici. Bunlara baktığınız zaman geliştirici içlerinde en masumu gibi görünüyor çünkü onun kâr etmeyi amaçlaması doğal. Öteki iki tanesi ise bu işten, normalde var olmayan ya da olmaması gerektiği kadar kazanç elde etmeyi düşünüyor. Bu durumda kazanç beklentilerinin çok yüksek olması önemli bir sorun. Başka bir deyişle tarafların konuya yaklaşımlarında temel bir sorun var. Oysa amaç, en başta sözünü ettiğimiz alanların kente yeniden kazandırılması, hem düzgün işlevlerle, hem değer artışıyla, hem de bu değer artışının adil paylaşımıyla. Bu adalet de mutlaka oradaki insanlar (buna mülk sahiplerine ek olarak kiracılar gibi mülk sahibi olmayan kullanıcıları da dahil etmek gerekir), yerel yönetim ve geliştirici arasında sağlanması gerekiyor. Ancak herkesin ortak paydasında bir kentsel dönüşüm söz konusu olabilir. Konutu yıkılacak mülk sahipleri hattâ kiracıların mağdur olmamaları için destekler verileceği dile getiriliyor. Ancak bu boyutta bir dönüşüm düşünüldüğünde yeni konutlardaki olası fiyat artışlarının bu alanlarda bir soylulaşmaya yol açması bir yana bu değer artışlarının paylaşımı da başka bir sorun. Yine Türkiye’deki var olan yaklaşım üzerinden bu konuya ilişkin neler söyleyebilirsiniz? Bu, alanın büyüklüğüne ya da dönüşümü hangi ölçekte ele aldığınıza göre değişiyor. Mahalle bazında, ada bazında ya da parsel bazında mı düşünüyorsunuz? Eğer parsel bazında düşünüyorsanız, o zaman olay sadece mülkiyet paylaşımına dönüşüyor. Bu da bir kentsel dönüşüm değil sadece bir kentsel felakete dönüşecek bir imar artışı. Bu da artışın değer olarak geliştiriciye gitmesi, geri kalanının da ötekiler tarafından paylaşılması sonucunu doğuruyor. Bunun istenen bir durum olmaması lazım. Sözünü ettiğim gibi, konunun biraz rant paylaşımından ya da kavgasından çıkartılıp kente ne katkı sağlanacak ve bu katkıdan insanlar nasıl yararlanacak diye düşünülmesi lazım. Bu kısımda eksiğimiz olduğuna inanıyorum. Bu bağlamda çıkarılan yasa da yeterli değil, sözünü ettiğimiz yüksek beklentileri ise yasa zaten karşılayacak durumda değil. Yasaya ek olarak yapılan düzenlemeler bu durumu pek de değiştirmiş değil. Bugüne dek konut ya da gayrimenkul talebinin karşılanması daha çok yeni (çoğunluk kent çeperinde gelişme alanlarında) konut projeleri ile karşılanıyordu. Ancak Kentsel Dönüşüm çıkan yasayla da birlikte mevcut alanların yeniden yapımı ile arzın buralarda da yapılaşmasını gündeme getirdi. Bu durum şimdiye dek güvenlikli siteler + AVM ağırlığında sürdürülen konut üretimine farklı bir biçim verebilir mi? Yeni gelişme ve mevcut dokunun dönüşümü konut üretimi bakımından ne gibi ayırt edici özelliklere sahip? Burada önemli nokta şu, mevcut dokuda yenilemenin ya da kentsel dönüşümün önündeki en büyük engel şimdiye dek mülkiyet sorunlarıydı. Örneğin kentin en değerli alt yapısına sahip yerleri bu durumu açıkça ortaya koyar. Bugün baktığınızda metronun geçtiği ilk hat olarak Taksim, Mecidiyeköy en önemli bölge olmasına karşın bina stoğuna baktığınızda 35-40 yaşında yapılar görürsünüz. Kesinlikle standardın altında ve depreme dayanıklılıkları da bilinmiyor. Donatı ve kamusal alan açısından da bunu söyleyebiliriz. Öte yandan kentin en değerli yeri. Bunların şimdiye dek dönüştürülememesinin nedeni de bugüne kadar mülkiyet sorunlarıydı.
|