“TBMM İnsan Hakları Komisyonu Başkanı ve AKP Milletvekili Zafer Üskül, belediye başkan adaylarından insan haklarını gözetmelerini istedi...” (ANKA-11 Şubat 2009) Haberin devamında ne göreyim? Son yıllardaki, insanı değil, rantı gözeten imar politikalarına yönelik ne kadar eleştirimiz varsa, tümüne “katılan” bay Üskül diyor ki: “Adaylar bunlardan vazgeçsin...” Örneğin başta Ankara’yı yöneten Melih Gökçek olmak üzere, ondan esinlenen birçok AKP’li başkanın, yaya alanlarını çoğaltmak yerine otomobile sevdalı “bat-çık kavşaklar”la kentlerimizi delik deşik etmelerine karşı şunu söylüyor:
“Toplu taşım, özel arabalar, yayalar ve bisikletliler gibi tüm yol kullanıcıları arasında, birbirinin hareket kabiliyetini kısıtlamayan uyumlu bir düzen sağlayın...”
Bu görüş, aynı katlı kavşakların iptal edildiği yargı kararlarının da gerekçesi... Gökçek’in ise mahkemeleri dinlemeyerek uygulamalarına devam etmesi herkesi çileden çıkartırken; hatta Başbakan da yargıyla ve bilimle bu inatlaşmaya, “aferin” dercesine açılış törenlerine katılırken; Üskül’ün kendi partisine ses çıkarmadan sadece adaylara nasihat etmesi acaba ne anlama geliyor?
Tarih, mimari ve TOKİ
Habere göre Bay Üskül, “mimari” için de uyarılarda bulunuyor: “Tarihi yapı mirasının duyarlı bir biçimde restorasyonu ve nitelikli çağdaş mimarinin uygulanmasıyla, uyumlu ve güzel fiziksel mekânların yaratılması...”
Tarihi mimarinin restorasyonunda uzmanları isyan ettiren duyarsız ve tahrip edici örneklerin çoğunu Vakıflar Genel Müdürlüğü yaratıyor. Bilinçsiz ve denetimsiz uygulamalarla süregelen bu katliamı durduracak yasal düzenleme ise “restorasyon pazarının yeteneksiz yüklenicileri”ni kollama adına yıllardır gerçekleşemiyor.
Kimliksiz bir “sözde çağdaş” mimarinin, tarihsel zenginliğimizden asla esinlenilmeden, “Anadolu’ya yabancı”, kişiliksiz ve tekdüze beton kütleler şeklinde yurt düzeyinde yaygınlaşmasının şampiyonu da TOKİ... Başbakanlık’a bağlı ve Başbakan’ın da gözdesi olan bu kurumun yeşil alanlara ve tarım arazilerine, şehircilik ilkelerini hiçe sayan yoğunluklarda ve üstelik “İngilizce” isimlerle “rant siloları” dikmesine, acaba Üskül ne diyor? Örneğin yine TOKİ’yi böylesine çirkinliklerin imar imparatoru kılan mimarlık düşmanı yasada oyu var mı, yok mu?
İnsan Hakları Komisyonu Başkanı profesörün, Avrupa Konseyi’nin “Yerel Yönetimler Deklarasyonu”na Türkiye’den belediyelerin imza atmadığını eleştirmesine ise bilmem ki ne demeli? Benzer sayısız sözleşmeyi “hükümet”ler imzaladı da ne oldu?
Örneğin arkeolojik mirasın korunmasındaki imzalar, Allianoi antik kentinin DSİ barajında boğulması kararını durdurdu mu? “Türkiye’de ne yazık ki çevreyi kirletenlere ‘çevre ödülü’ veriliyor” diyen Üskül, hiç değilse bu açık kültür katliamına karşı çıkıp, kendini “en çevreci” ilan eden DSİ’nin AKP’li kurmaylarını eleştir(ebil)di mi? Tarihi kurtarmak isteyen arkeologlar görevlerinden alınırken, insan haklarını aklına getir(ebil)di mi?
‘İstanbul’ milletvekili!
Üskül’ün 20 maddelik çağrısında “vay canına” dedirtecek uyarılarından biri de “kentli haklarına saygı” ve “doğası ve doğal kaynakları korunan bir çevre...”
Acaba hangi örneği vermeli? Sadece şu seçim öncesinde yasalaşan ve belki de Üskül’ün de oy verdiği “2B yasası” bile yasalara saygılı kentlilerin haklarını açıkça çiğnemenin ve doğaya en büyük saygısızlığın tartışmasız kanıtıdır... İstanbul’un ormanlık alanları, tüm İstanbulluların kuşaktan kuşağa yaşam kaynağıdır. Bu hakkı “yok edenleri ödüllendiren bir siyaset”in insan hakları sorumlusu, üstelik “İstanbul milletvekili” sorumluluğuyla... önce kendisine bakmalıdır.
Şimdi özellikle AKP adayları aynı yasa sayesinde, işgal edilmiş orman alanlarındaki “yasadışı yapı sahipleri”e tapu sözü vererek oy istiyorlar. Üskül “aday”lara içtenliksiz tavsiyelerde bulunacağına, bir hukukçu olmasına rağmen onayladığı yasaya iptal davası açmalı...
Bekliyoruz...