Yüzüm Asılsa ‘Deprem mi Olacak’ Diyorlar



Doçent Oğuz Gündoğdu, 1999 Gölcük depreminden 4 ay 10 gün önce büyük bir gazeteye “İzmit depreme hazır mı?” diye bir açıklama yapmıştı. İşte o açıklama ona “ün” kazandırdı ama Oğuz Hoca, mütevazılığından hiç bir şey kaybetmedi. Hala kirada oturuyor, eski bir otomobili var... VATAN, İstanbul Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Oğuz Gündoğdu (60) ile geride kalan sekiz yılın hayatını nasıl değiştirdiğini konuştu.

Kamuoyuna mâl olma konusunda ilk adım neydi?
1999’da o haberin çıkmasından sonra gazeteciler aradı. Bunun belgelerini sordular, programda belgeleri göstermemin ardından hayatım değişmeye başladı. Bir süre sonra hayatın normal akışına döneceğini düşündüm ama olmadı.

Hayatınız nasıl değişti?
Hayatım cehenneme döndü. Felaketin ardından rahmetli dostum Aykut Barka birçok şeyi karşılıyordu. Yine Işıkara Hoca kamuoyunu bilgilendiriyordu. Ancak son dönemde bir yoğunluk var, öyle ki akademik anlamda çalışmamdan bile zaman ayırmam gerektiği günler yaşadım. Bir depremin ardından “Pekiyi, arkasından ne gelecek?” sorusuna yanıt vermek küçük bir sorumluluk değil. Show TV’de Bala depremiyle ilgili fazla yorum yapmam, yani “Ciddi bir şey beklemiyorum” cümlesinin ardından o gece Allah’a dua ettim. “Allahım ben bir şey beklemiyorum ama inşallah Bala’da daha ciddi bir şey olmaz” diye.

Tanınmaktan mutlu değilsiniz anladığım kadarıyla?
Tanınmak bazen güzel ama bazen de hayatınızın kısıtlandığını hissediyorsunuz. Benim mizacım çekingen, biraz ondan da kaynaklanıyor. Eğitime gittiğim ilköğretim kurumlarında örneğin öğrenciler imza almaya çalışıyor. Büyüklerden aldığım en güzel tepki ise, “Bak, Naci Görür bu, profesör” biçiminde bile oluyor.

Tanınmanın getirisi oldu mu?

Reklam ve medya danışmanlığı teklifleri aldım ama etik bulmadım. Şu an sadece Avcılar Belediyesi’ne danışmanlık yapıyor ve 300 YTL alıyorum. Babamdan 20 bin YTL kaldı, onu da çocuğumun eğitimine ayırdım.

Kirada mısınız hocam?

Evet kiradayım. Hyundai marka bir arabam var 220 bin kilometrede.

Sorulan en ilginç soru neydi?

İlginç değil de benim için en anlamlı soru, görme engellilere verdiğimiz bir seminer çaışmasında doğuştan görme engelli bir öğrencinin “Hocam cenin pozisyonunda nasıl durulabilir?” sorusu oldu. Sonradan görme engelli olmadığı için bilmiyordu çocuk, anlattık tabii...

Peki en zor soru?

Ali Kırca “Marmara’daki depremin temeli nedir?” diye bir soru sordu. Çuvalladım. Önümde altı, yedi dosya, elimde en az otuz tane grafik ve haritaların bulunduğu asetatlarla öylece kalakaldım çünkü hangi asetatı çıkarıp da gösterecektim. Ne biliyorsam anlatmalıyım, diyerek durumu kurtardık Allahtan...

Deprem çantanız var mı?

O furyada deprem çantası söylemi de çıktı ancak bizim evimizde deprem çantası yok, ilkyardım çantamız var. O çantanın içinde düdüğümüz de fenerimiz de deprem anında gerekecek olan her şey bulunuyor.

Klasik sorumuzu soralım, “İstanbul’da ne zaman deprem olacak?”

Güzel bir final oldu... İstanbul’da önümüzdeki 30 yıl içinde her an büyük bir deprem olacak. Ancak İstanbul’da 48 saat içinde büyük bir deprem ise beklenmiyor.

Oturduğum binanın muayenesi yapılmadı
Ben Beylikdüzü’nde Büyükşehir Konutları’nda oturuyorum. Burayı tercih etmemin nedeni Avcılar Kampusü’ne 8-10 dakika uzaklıkta olması. 17 Ağustos depremini de bu oturduğumuz evde yaşamıştım. 98 Adana Ceyhan depreminin bitmeyen raporunu yazarken yaşadım ilk defa büyük bir depremi. Biz, oturduğumuz binanın güçlendirmesini bir yana koyun muayenesini yaptıramadık. Neden olmadı, bu konu tamamen ekonomik bir konu. Eğer insanlara oturduğu binanın muayenesinin ardından “olumsuz” yanıtına karşın alternatif sunulamıyorsa insanlar bunu öğrenmek bile istemez. Bizim apartmanda da Türkiye’deki bu anlayış söz konusu diyebilirim. Ancak komşularımın, “Oğuz Hoca burada oturuyorsa korkacak bir şey yoktur” ifadeleri bana kadar ulaştı.

Hâlâ profesör olamadım
Ben yardımcı doçentim ama herkes bana “profesör” diyor. Ancak doçentlik için bir dil sınavı var, benim de bu sınavla başım uzun bir süredir dertte. Bu sınav bilim sınavı değil, dil sınavı. Geçen sekiz yılda yoğunluk nedeniyle ben sahip olduğum İngilizce’nin yarısını kaybettim ancak 30 yıldır literatürü takip ediyorsam, benim zaten İngilizcem var. Olmasa nasıl makale yazabilirim, bu sorun bende de yara.