Akfen Holding ve Hamdi Akın'ın Yuvarlakçay mağlubiyeti, Türkiye
kapitalizminde yeni bir dönem başlatacak.
Geçen 50 gün içinde, Muğla Yuvarlakçay’da Türkiye’nin
gördüğü ilk su savaşı yaşandı. Savaş, bu bölgenin insanları ile Yuvarlakçay
üzerinde Hidroelektrik Santal (HES) inşa etmek isteyen
Akfen Holding arasındaydı. Çevre ve Orman Bakanlığı ise her
zaman olduğu gibi bu savaşta Akfen Holding’in yanında yer aldı. Doğaya, bölge
halkına ve kanunlara kayıtsız kaldı. Savaşı, bir sonraki işgal denemesine kadar,
bu bölgenin yürekli insanları kazandı. Yuvarlakçay’ın zengin su kaynaklarını
işgal etmek isteyen Akfen Holding ve Başkanı Hamdi Akın ise
kaybetti.
Bölge halkı, Yuvarlakçay kayalıklarına “Akfen Defol” yazdı, Akfen’in şantiye
alanını 150 günden uzun bir süre işgal etti, inşaatın durması için bir dizi dava
açarak kazandı ve gerçekten de Akfen’i Yuvarlakçay’dan kovdu.
Hamdi Akın’ın Yuvarlakçay’dan çekildiği açıklaması, tam da Akfen Holding
hisselerinin halka arz edileceği günlerde gerçekleşti. Hamdi Akın, belli ki
Yuvarlakçay yatırımı ve Holding’inin itibarı arasında bir tercih yapmak zorunda
kaldı. Akıllı bir manevra ile itibarını koruyarak hissedarlarını artırma yolunu
tercih etti. İlk bakışta bu basit bir reklam fikri olarak görülebilir.
Muhtemelen Hamdi Akın için gerçekten de öyle. Ancak Akfen’in Yuvarlakçay’dan
çekilmesi, özü itibarıyla, Türkiye kapitalizminde yeni bir dönem başlattı.
Türkiye’nin kapitalist kurumlarından biri, kendi çıkarlarını korumak için,
kırsal nüfusun ve doğanın haklarını iade etmek zorunda kaldı. Başka bir deyişle,
bir şirketi sınırlayan şeyler arasında paradan başka güçlerin de olduğunu kabul
etti.
Yuvarlakçay hadisesi, Türkiye’deki şirketlerin ve onların taşıyıcısı
konumundaki kamu kurumlarının genel işleyişinde sessiz sedasız bir dizi değişimi
tetikleyecek. Şirketler, yaptıkları yatırımlarda kamu vicdanının duruşunu
dikkate alarak hareket etmek zorunda kalacak. Kendi maddi kazançlarını artırmak
için hükümete kaşla göz arasında tulum yasalar çıkartan uluslararası şirketler
için Türkiye, daha zor bir yayılma sathı haline gelecek. Bu değişimin hızını,
hiç şüphesiz, Yuvarlakçay gibi gerçek halk hareketlerinin sayısı ve büyüklüğü
belirleyecek. Hamdi Akın’ın görevi ise Yuvarlakçay’dan geri çekilmekle bitmedi.
Tersine, yeni başlıyor. O artık Akfen Holding’i ister istemez yeni bir dünya
görüşü ile yönetmek zorunda. Hamdi Akın, bu olayda yaşadıklarından hareketle,
diğer yatırımlarına ve öteki yatırımcı arkadaşlarına doğru yön vermekle
mükellef. Aksi takdirde Akfen, bazı bankaların Hasankeyf’in yok edilmesine kredi
vererek düştükleri duruma düşebilir.
Hamdi Akın, farkında olarak veya olmadan Türkiye kapitalizminin yüzünü başka
bir yöne çevirdi. Akfen, Yuvarlakçay yol ayrımında kendi çıkarını kamu
vicdanının gösterdiği yolda gördü. Çevre Bakanı Eroğlu’nun derelerle süslediği
Türkiye’nin vahşi kapitalizm sofrasını, tatlılar servis edilmeden terk etti.
Yuvarlakçay hareketinin açtığı bu yolun, Türkiye’yi nasıl bir yere taşıyacağını
hep birlikte göreceğiz.