Birgün Gazetesi'nden Doğu Eroğlu'nun haberine göre, DTÜ Yolu projesine karşı çıkanlara “Gidin ormanda yaşayın” diyen Başbakan Erdoğan’a yanıt, kenti terk edip yerleştikleri köyde doğa talanıyla mücadele eden Alakırlılar’dan geldi.
Alakır’da yaşayan Birhan Erkutlu, “Başbakan ormanı yaşanabilir bir yer sanıyor; yol istemeyenin gidip yaşayabileceği bir orman bile yok Başbakan. Ormandakiler nereye gitsin?” diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, önceki gün AKP ilçe belediye başkanları toplantısında yaptığı konuşmada Şehir Hastanesi temel atma törenine giderken gördüğü 'Yol değil orman istiyoruz' pankartını eleştirmiş ve “Bunlara diyorum ki Türkiye'de orman çok. İstiyorsanız gidin ormanda yaşayın' şeklinde konuşmuştu.
Doğa da yaşam da mümkün değil
Erdoğan’a yanıtsa gecikmedi. Bundan 9 yıl önce kent hayatını terk ederek İstanbul’dan ayrılıp Antalya’daki Alakır Vadisi’ne yerleşen Birhan Erkutlu, iktidarın çevre politikaları yüzünden artık doğal yaşama dönüşün de mümkün olmadığını ifade etti. Çünkü Erkutlu’ya göre, yakında ihale edilmemiş, pazarlanmamış en ufak bir toprak parçası bile kalmayacak.
'Talanı bilmiyor gibi konuşuyor'
Tuğba Günal’la birlikte 9 yıl önce gittiği Alakır’da parayla ilişkisini kesip tamamen doğayla uyumlu bir yaşam kuran Erkutlu, Erdoğan’ın doğa talanını görmezden geldiği görüşünde. Erkutlu’nun, ‘Ormana gidin’ çağrısına yanıtı, “Sanki doğa yaşanabilir bir yermiş gibi ‘ormana gidin’ diyor. En ufak köylerin ve kasabaların, doğadaki tüm varlıkların baskı altında olduğunu bilmiyor mu? Bizim gibi 'orman’da yaşamayı tercih etmiş insanların ve orada var olan tüm canlıların yaşam haklarını elinden alan onca projeden haberi yok mu? Yol istemeyenin gidip yaşayabileceği bir orman bile yok Başbakan. Ormandakiler nereye gitsin? Yoksa onlar da 'Yol'a mı gelsinler?” oldu.
'Ormanı değersiz görüyor'
Erdoğan’ın ifadelerinde Erkutlu’nun en çok tepkisini çeken nokta ise ötekileştirici ve küçümseyici dil kullanımı. Erkutlu Erdoğan’ın ifadelerini, “Başbakan ormanı ve doğayı, geri kalmış, dönüştürülmedikçe ekonomik değeri olmayan bir yığın olarak görüyor. Rant ekonomisine uyum sağlamak istemeyenlere kapıyı gösteriyor. Ona göre, bu düzenle uyuşamayanların yaşamaya hakkı yok. ‘Gözümün önünden çekilin’ diyor. Kısacık bir cümlede insana, canlıya, çevreye, fikirlere ve azınlık olma durumuna ilişkin düşüncelerinin hepsi ortaya çıkıyor. Bu cümle çok konuşulacak, toplumun hafızasından silinmeyecektir” diye yorumluyor.
Yıkımla karşılaştılar
Alakır’a yerleşip doğal bir yaşam kurma kararı aldıkları sırada, kendilerini böyle bir mücadele içinde bulacaklarını tahmin etmediğini ifade eden Erkutlu, doğaya dönüş kararını Irak’taki savaş üzerine aldığını söylüyor. “Tüketime, doğadaki yıkıma ve savaşa karşı çıkıp barışçıl protestolara katılıyorduk ama akşam olunca yine evlerimize gidip tüketim sisteminin içinde kalmaya, işlerimize gidip çarka su taşımaya devam ediyorduk. Eskiden sağlıklı içme suyu ve gıda ile insani barınma gereksinimlerimizi karşılayabiliyorduk. Önce su plastik şişelere girdi. Sonra GDO’yla tanıştık ve satın aldığımız hiçbir gıdaya güvenemez olduk. İnşaat rantı, yükselen gökdelenler ve TOKİ geleneği kentteki hayatlarımızı sürdürülemez bir hale getirdi. Bu üç temel ihtiyacımızı insani bir biçimde karşılamanın yolunu, bir toprak parçası edinip doğayla uyumlu yaşamakta bulduk.” Alakır’a yerleşmek, Erkutlu ve Günal’ın daha önce farkında olmadıkları şeyleri görmesini de sağlamış. Doğadaki talanın boyutlarını ancak doğada yaşamaya başlayınca fark ettiğini ifade eden Erkutlu, bu yıkımı şöyle tarif ediyor: “Doğa katliamının bilincindeydik ama kendi üretimini ve tüketimini doğayla uyumlu biçimde sürdüren barışçıl yaşam biçimlerinin, atom bombası atılmış gibi yok edildiğini Alakır’a yerleştikten sonra gördük.”
Baskı altındalar
Etraflarında yürütülen HES ve maden projeleri yüzünden kendilerini bir anda mücadelenin içinde bulan Erkutlu ve Günal, yalnızlaştırılan köylerde kalan yaşlı nüfusla birlikte doğanın yaşam hakkını korumaya çalışıyor. Erkutlu, dönüşüme direnen kişilere davalar ve soruşturmalar açıldığını, hatta bu kişilerin tehditlerle karşılaştığını da ekliyor. Erkutlu, köylü üzerinde kurulan baskıyı ise şöyle örnekliyor: “Gezi Parkı’yla fark edilen mücadeleler Anadolu’nun her yanında zaten sürüyordu. Burada yaşayanlar arasında 80 yaşında Ramazan Amca var; ahşap evini yıkıp arazisine santral yapmak istiyorlar. Sürekli tehditler, ikna telefonları alıyor ve istimlak edersek para alamazsın, arazini bize sat diyorlar. Ramazan Amca, ‘Bu işi çözse çözse çapulculuk çözer, burayı Gezi Parkı’na çevirelim’ diyor.”