Yoksulları Kurtaran Basit Tasarımlar



Foto: Bangkok'ta Bang Bua Kanalı'nda yenilenen yaya yolu 

Birçok insan için tasarım, varlıklı bir toplumun kendisi için yaptığı iPad'ler, pahalı takılar ve klasik otomobiller gibi güzel şeylerden ibarettir. Fakat New York'taki Cooper-Hewitt Ulusal Tasarım Müzesi'nin Birleşmiş Milletler ziyaretçi lobisinde düzenlediği ve 9 Ocak'a kadar sürecek "Öbür Yüzde 90'la Tasarlamak: Kentler" adlı bir sergi var. Ve ismi talihsiz olsa da içerik bakımından ilham verici olan bu sergi, o tür tasarımları konu almıyor. Buradaki nesneler kaba saba ve bazen yadırganacak kadar basit gelebilir. Onlara bakınca insan, "Daha önce niye kimse bunu düşünmemiş?" diyor. Ancak işin güzelliği başka yerde, yani dünyadaki milyonlarca yoksul insanın sorunlarına ucuz ve akıllı çözümler getirmesinde. Onlar nice zamandır kontrolü çok zor görünen sorunlarla, örneğin gecekonduların yaygınlaşması ve bulaşıcı hastalıkların yayılması gibi küresel salgınlarla mücadele eden tasarımlar. Bir başka deyişle bu, dünyayı yeniden kurmakla ilgili bir sergi.

Ve en heyecan verici yanı da, California'nın zengin Cupertino kenti kadar, günde yüzlerce insana HIV virüsünün bulaştığı ve sağlık hizmetlerine dair bir SMS sisteminin tasarlanıp dağıtımının yapıldığı Uganda'yı da ilgilendirmesi. Cep telefonu âlemindeki son gelişme olan Değişim Mesajı proje çerçevesinde iki Hollandalı iletişim ve teknoloji uzmanı yerel telefon sunucuları ve sağlık kuruluşlarıyla işbirliği yapıyor. Kenya'nın başkenti başkenti Nairobi'de, Afrika'nın en kalabalık varoşlarından biri olan Kibera'daki sorunsa farklıydı. Geleneksel odun ve kömür ocakları orada birçok solunum rahatsızlıklarına yol açıyor. Sokaklar çöpten geçilmiyor. Bundan hareket eden Nairobili bir mimar, çöp yakan bir mahalle ocağı tasarlıyor ve semt sakinleri getirdikleri çöpe göre orayı belli bir süre kullanabiliyorlar.

Diedema, BrezilyaTayland'da Baan Mankong Semt Düzenlemeleri adı verilen bir program, semt sakinleriyle resmi merciler ve sivil toplum kuruluşlarını daha güvenli ve temiz yaşam alanları için bir araya getiriyor. Ve bu çerçevede son sekiz yıldır ülkedeki 5 bin 500 varoştan yüzlercesinin koşulları iyileştirildi. Bangkok'un Bang Bua Kanalı boyunca binlerce aile uzun süredir, kirli taşkın sularının üstünde kazıklarla yükselen ve çürük yaya yollarıyla birbirine bağlanan derme çatma evlerde yaşıyordu. Yakındaki Sripatum Üniversitesi'nden mimarlar, bölge sakinlerinin istekleri doğrultusunda sıraevler, müstakil ve yarı müstakil evler tasarladı. Yüzlerce harap yapı yıkıldı ve oradaki çoğu kapı ve ağaç malzeme tekrar kullanılarak yeni evler yapıldı. Üstelik insanlar ayrı düşmesin ve aileler bölünmesin diye eski evlerinin olduğu suyun yakınında, sağlam toprak zeminde. Bang Bua'daki strateji yalnızca evlerin ve altyapının iyileştirilmesini değil, düşük faizli kredileri ve uzatılabilir 30 yıllık kira sözleşmelerini de kapsıyordu. Böylece sakinler o mülklerde yasal olarak söz sahibi yapılıyordu. Bu sayede yoksulları hep çaresiz ve umutsuz bırakan tahliye döngüsü de kırılabildi.

Varoşların alışveriş merkezleri veya yol yapımı için tahliye edilmesine dünyanın her yerinde rastlanıyor. Serginin küratörü Cynthia E. Smith, "Şehirler son derece karmaşık yerlerdir. Burada en iyi tasarımcıların bazen çok basit fikirlere nasıl biçim verdiklerini görüyoruz. İyi tasarımlar yalnızca sorunlara yeni bir gözle bakmayı değil, hepsinden önemlisi, o çevrelerde yaşayan insanları dinlemeyi gerektiriyor. Bugün kaçak meskenlerde yaşayan bir milyar insandan söz ediyoruz. Dolayısıyla buna bir milyar sorun veya bir milyar çözüm olarak da bakabilirsiniz" diyor. BM İnsan Yerleşmeleri Programı'nın tahminine göre, bu bir milyar insan 2030'da kadar ikiye, 2050'de de üçe katlanacak. O tarihlerde belki de yeryüzündeki insanların üçte biri Brezilya'daki favela, Ekvador'daki barrio, Güney Afrika'daki baraka yerleşimleri, Tunus'taki bidonville ve Nepal'deki çapro gibi gecekondu oluşumlarında yaşayacak. Smith bu ve benzeri yerlerdeki hayat şartlarını iyileştirmek için tasarımcıların neler yaptığını görmeye harcamış birkaç yılını. Bang Bua gibi yerlerin çok açık bir mesaj verdiğini, yoksulluk içinde yaşayan insanları kendi çözümlerini yaratmaya özendirdiğini görmüş.


Foto: La Vega, Caracas / Venezuela'da bir merdiven düzenlemesi

Kentsel yenilenme projeleri tepeden inme değil, tabandan yukarı doğru yapıldığında her zaman daha iyi sonuç veriyor. Barınma Hakları İçin Asya Koalisyonu'nun kurucu yöneticisi Somsook Boonyabancha serginin kataloğunda, "Yoksulluk, konut ve temel hizmetlerdeki sorunların çözümünde en kapsamlı ve etkili sistemlerin yaratıcı ve uygulayıcıları yoksullardır" diye yazıyor. Nitekim Brezilya'da, São Paulo yakınında büyük bir sanayi kenti olan Diadema'da nüfusun yüzde 30'u gecekondularda yaşıyordu. Devlet fikir için bölge sakinlerine danıştı, orada yaşayan işçilerin çalışacağı yeni inşaatlar için önceliklerini sordu. Bir arazi kullanım programıyla 90 yıl kalma hakkı tanınan sakinler böylece evlerine bakmaya ve mahallelerine yatırım yapmaya özendirildi. Sakinler sokakların genişletilip kaplanmasına, sıhhi tesisatların döşenmesine yardım etti. Smith'e göre bugün Diadema'lıların yüzde 3'ü gecekonduda yaşıyor ve kamu düzeni ve sağlığının standart ölçülerinden biri olan yıllık cinayet oranı 100 binde 14.3'e düştü. Bu rakam 1990'larda 140'du.

Kolombiya'nın Medellin kenti de bir zamanlar uyuşturucu kartellerinin, cinayet ve umutsuzluğun dünya başkentiydi. Yenilikçi siyasi liderler kabaca on yıl önce, başta akla aykırı gibi görünen bir girişim başlattı. En berbat gecekondu bölgelerine en büyük yatırımları yapmaya başladı ve çevre tepeleri kaplayan uzak, suçtan geçilmez semtleri kent merkezine bağlayacak teleferik ağları kurdu. Teleferik direklerinin çevresine yeni kütüphane ve parklar, devlet okulları ve yaya yolları yapıldı. Öyle ki, şehirdeki kamu mimarisine ait en güzel ve en gösterişli örnekler en yoksul semtlere inşa edildi. Medellin'in çehresi değişti. Senegal'in başkenti Dakar'da semt temsilcileriyle birlikte çalışan tasarımcılar, Yoff adlı varoşta atık suyu geri dönüştürecek bir sulama sistemi geliştirdiler.


Foto: Muhammed Rıdvan'ın yüzer okul, kütüphane ve sağlık ocağı olarak iş gören 'cemiyet filikaları'ndan biri

Hindistan'da hızla gelişen birçok kentten biri olan Pune'de işçiler, inşaat projelerinin peşinde, aileleriyle bir kaçak yerleşimden diğerine taşınıyor. Dolayısıyla çocukları çoğu zaman okulda okuyamıyor. Bu yüzden bir grup tasarımcı on yıl önce okulları onların ayağına getirmeye karar verdi ve otobüsleri 25 kişilik derslikler halinde donatarak öğrencileri yaşadıkları yerlerden aldırdı. Öğrencilerin bir defteri var ve orada hem okuldaki gelişimleri takip ediliyor, hem de Pune çevresindeki eğitim merkezlerinin telefon numaraları l isteleniyor. Böylece çocuklar taşındığında aileleri yeni semtlerinde onlara okul bulabiliyor.

Bangladeş'te de mimar Muhammed Rıdvan yüzer okul, kütüphane ve sağlık ocağı olarak iş gören "cemiyet filikaları" tasarladı. Denizin yükselmesiyle 2050'de ülkenin beşte birinin su altında kalacağı tahmin ediliyor. Dünyanın en yoğun nüfuslu bölgesi olan alçak rakımlı Ganj- Brahmaputra Deltası deniz olacak. Yerel tekne yapımcılarıyla çalışan Rıdvan, altı düz olan geleneksel bambu teknelerden aldı. Onları su geçirmez çatı ve güneş panelleriyle donattı. İçine bilgisayarlar, yüksek hızlı internet ve geri dönüştürülen gazyağı lambalarından taşınabilir güneş lambaları kurdu. Geleneksel malzemeler, yerel yapım teknikleri ve yenilenebilir enerji kaynaklarıyla ortaya bir bağlamsal tasarım modeli koydu. Bangladeş'te şu an Rıdvan'ın 54 teknesi 90 bin aileye hizmet veriyor.