YÖK Başkanlığının, Türk Mimar ve Mühendis Odaları Birliği’ne (TMMOB) karşı takındığı tavrı izleyebiliyor musunuz? Günlerdir Ergenekon’la perdelenen “diğer” garipliklerden biri de YÖK’ün mimar ve mühendis hocalara “meslek odanızı yönetmeniz izne bağlanmıştır...” demesi. 17 Kasım 2008 tarihli genelgesinde özetle; “akademisyenlerin meslek kuruluşlarında görev alabilmeleri için üniversite yönetimlerinin onay vermesi gerekir...” buyuruluyor.
Bunun yanlışlığını anlatmak için YÖK’le görüşme isteklerine yanıt alamayan TMMOB ise basın açıklamasında özetle şunu söylüyor; “Bu, akademisyenlerin yine öğretim üyesi kadrosuyla başka kurumlarda görevlendirmeleri ile ilgili... Mimar, mühendis ve şehir plancısı akademisyenlerin ise kendi meslek odalarını yönetmeleri, yasal ve demokratik haklarıdır; izne bağlanamaz...”
TMMOB sonuna kadar haklı, YÖK’ü yönetenler ise sayısız nedenle haksızlar... Çünkü öğretim üyeleri de meslek odalarının üyeleridir. Oda yönetimlerinde “görevlendirme”yle değil, “gönüllü” olarak yer alırlar. Dahası, genel kurullarda “aday” olmaları ve “meslektaşlarınca seçilmeleri” gerekir.
Akademisyenlerin “ihtiyaç duyulan” kurumlarda görevlendirilmeleriyle ilgili yasayı kullanarak “demokratik meslek örgütlenmesi hakları”nı kısıtlamaya kalkışmak, sadece demokrasiye değil, YÖK’ün temsil ettiği bilimselliğe de asla yakışmıyor...
Anayasada “kardeş”ler
Her iki kurumun “birbirlerini tamamlayan” amaçlarına bakıldığında YÖK’ün TMMOB ile kavga değil “işbirliği” yapması gerekiyor... Anayasanın 131. maddesinde YÖK’ün görevi “eğitim-öğretim ve bilimsel araştırmaları yönlendirmek...” TMMOB’nin de 135. maddede tanımlanan görevi “mesleğin genel menfaatlere uygun olarak gelişmesini sağlamak...”
Anayasa, “öğrenim ve meslek düzeni”nden bu iki kurumu sorumlu kılarken, YÖK neden TMMOB’ye destek olmak yerine köstek oluyor? Sorunun yanıtı, 5 YÖK üyesinin ortak açıklamalarında da görülebilir. Prof. Dr. Engin Ataç, Prof. Dr. Mustafa İlhan, Prof. Dr. Tunçalp Özgen, Prof. Dr. Bülent Serim ve Prof. Dr. Fikret Şenses diyorlar ki:
“Yeni YÖK üyelerinin ve rektörlerin çoğunlukla iktidar partisi yanlılıkları bilinen kişilerden seçilmeleri kaygı vericidir.” (Cumhuriyet-15 Ocak 2009)
Mimar ve mühendis odaları, mesleklerin “bilimsel sorumlulukları” gereğince, siyasilerin bilim dışı ve toplumsal çıkarlara aykırı tutumlarına karşı çıktıklarından; yani bildirideki tanımla “iktidar partisi yanlısı” olamadıklarından, YÖK’ün yeni yönetimince “akademik destekten yoksun” bırakılmak isteniyor...
Eğitim-İş “davacı”
Nitekim Eğitim-İş de YÖK’ün bu tutumunu hukuka aykırı görerek Danıştay’da dava açtı. 13 Ocak 2009 tarihli başvuruda özetle deniyor ki; “YÖK’ün amacı, bağımsızlıklarının doğal sonucu olarak, gerektiğinde idari otoriteye özgürce muhalefet eden bu kurumların etkinliklerini azaltmaktır...”
Temel amaçlarının “de- mokrasi”yi geliştirmek olduğunu söyleyenler tarafından atanan YÖK yönetiminin, bilim insanlarına “meslek alanınızda söz ve yetki sahibi olmanız izne bağlanmıştır...” demesi başka nasıl yorumlanabilir?
Yüksek öğrenimlerini tamamlayan mimar ve mühendislerin topluma hizmet verebilmeleri için üye oldukları meslek kuruluşlarıyla işbirliği yerine kavga etmek neyin göstergesidir?
İktidar yanlısı olmayı “demokrat”lık sayanlar ne derler bilmem ama Eğitim-İş’in davasında yargı, bu soruların da yanıtını vermiş olacak...