Yıllar Sonra Sevda Tepesi!

Turgut Özal Başbakan, Bedrettin Dalan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı'ydı. Yirmi küsur yıl öncesi. 1984'ün sonları, 1985'in başları olmalı. Cumhuriyet'te Genel Yayın Müdürü olarak çalışıyordum. Belediyeden haber aldık ki, Boğaz'daki Sevda Tepesi Suudi Arabistanlı zenginlere satılıyor. Öğrendik ki, bunun için Ankara'da Boğaziçi Yasası'nın delinmesi, değiştirilmesi gündeme getirilmiş durumda...

Haber manşette patladı. Ve konuyu "Boğaziçi'yle oynamayın!" sloganıyla olay haline getirdik. Boğaziçi'ne sahip çıkılması için gazetede yorum ve haberlerle başlattığımız kampanya kamuoyunda tuttu. Zamanın ANAP iktidarı ve Özal'ın yakın çevresi, Cumhuriyet'i topa tutmaya başladı. Bundan ben de payımı aldım. Hatta Özal'ın ekonomiyle ilgili bir yüksek bürokratı tarafından uluorta vatan hainliği ile suçlandım. Zamanın iktidarına göre, Cumhuriyet gazetesi Sevda Tepesi'nin satışına taş koyarak, Türkiye'ye akabilecek 'Suudi sermayesi'ni, petro-dolarları engelliyordu.

Bir gün Büyükşehir Belediye Başkanı Dalan, Cumhuriyet'in kapısını çaldı. Genel Yayın Müdürü'nü atlayıp doğrudan Nadir Nadi'yi ziyarete geldi. Hiç unutmuyorum. Dalan öfkeliydi. Çünkü, Sevda Tepesi kampanyasından dolayı kamuoyu yoklamalarında inişe geçtiğini Bülent Tanla'nın kamuoyu araştırmalarından biliyordu. Elinde Cumhuriyet'in yayınlarından oluşan kalın bir dosyayla benim yüzüme bile bakmadan doğruca Nadir Nadi'nin odasına girdi. Beni şikâyete gelmişti.

Ama Nadir Bey biraz sonra beni odasına çağırdı. Dalan'ın Sevda Tepesi dosyasını bana uzattı. Muhatabının kendisi değil, Genel Yayın Müdürü olduğunu Dalan'a nazik biçimde hatırlatmış oldu.

Ertesi gün ben imzalı bir yazı daha yazdım Cumhuriyet'in birinci sayfasından. Şu satırlar vardı:

"Aklı başında hiç kimse Boğaziçi'nin doğal güzelliğini, tarihsel ve kültürel değerini yadsımaz. Sağduyu sahibi hiç kimse, bütün bu güzelliklerin korunup geliştirilmesine karşı tutum almaz. Ve her uygar kişi, bu iş yapılırken kamu yararı gibi çağdaş bir ölçüyü savunur. Şimdi İmar Yasası'nda yapılacak bir değişiklikle Boğaziçi Yasası'nı delmek gibi bazı hazırlıklardan söz ediliyor Ankara'da. Yazık! Boğaziçi'nin güzelliklerini, sözgelimi ulusal park olarak ortak hizmete açmak varken, Suudi prenslerin sarayları için kapatma girişimleri büyük bir talihsizliktir.

Boğaz'ın güzelliklerinde insanlarımızın zaman zaman da olsa soluk alabilmelerini sağlamak, bize kalırsa, çağımıza daha yaraşır bir hizmet olur. Arap dostlarımıza yazlık saray için Boğaziçi'nden daha başka yerler de bulunabilir. Ülkemiz yeterince büyüktür. Ayrıca, petro-dolarlardan daha değerli moral ölçüler de vardır hayatta... Milliyetçi-muhafazakâr dostlara bir kez daha anımsatıyoruz."

Bu yazımın tarihi, 1 Mart 1985. Aradan 21 yıl geçmiş. Bugün de farklı düşünmüyorum.