Yıkmayın Ayağa Kaldırın!



Hürriyet'ten Oğuz Demir'in haberine göre, meslek odaları, Ulus’taki bazı binaların yıkılmasına karşı çıkarken, Büyükşehir Belediyesi ise, Ankara’ya geniş bir meydan kazandırmak istiyor. Büyükşehir Belediyesi bünyesinde Ulus Tarihi Kent Merkezi, Hacıbayram Camii Çevresi ve Ankara Kalesi çevresindeki ilk koruma amaçlı planlama çalışmalarını 1982 yılında başlatan Şehir ve Bölge Yüksek Plancısı Prof. Dr. Mehmet Tunçer, geniş bir ekiple yaptıkları planların 2006 yılında iptal edildiğini ifade ediyor. Ulus’ta ‘koruma’ anlayışından ‘yenileme’ anlayışına geçildiğini belirten Tunçer, Büyükşehir Belediyesi’ne çağrıda bulunuyor: “Bilimsel koruma yerine, yıkıp yeniden yapmayı benimseyen yaklaşımdan vazgeçin. Eğer paranız varsa, meydan için Ulus’u yıkmakla uğraşmayın. Hacı Doğan Mahallesi tamamen çökmek üzere. Acil el atılması gerekiyor. Antik Tiyatro ve çevresini düzenleyin, Kale’ye çıkışları yayalaştırın. Bölgeyi restore edin ve Ulus’u ayağa kaldırın.”

Ankara’da uzun yıllar kent planlamasına emek vermiş bir profesör olarak Ulus konusuna özellikle eğiliyorsunuz. Ulus, Ankara’nın ilk yerleşim yerlerinden ve ticarete ev sahipliği yapmasının yanı sıra tarihi ve turistik bir yanı da var. Bu yönleriyle Ulus’u korumak Başkent için hayati önem taşıyor. Cumhuriyet’in ilk yıllarından bu yana Ulus’u yeterince koruyabildik mi?

“Maalesef, ‘Eski Ankara’ ve ‘Ulus tarihsel kent merkezi’ 1980’lere kadar korunamamış, Jansen’in ‘Protokol Alanı’ ilan ettiği kesimler hariç, özellikle ana caddeler üzeri çok katlı yapılaşmalar ile yok edilmiştir. Koruma amaçlı çalışmalar Jansen’den tam 50 yıl sonra yapılabilmiştir. Ulus Tarihi Kent Merkezi ve Eski Ankara’nın benim mesleki yaşamımda önemli bir yeri var. Ulus Tarihi Kent Merkezi, Hacıbayram Camii Çevresi ve Ankara Kalesi çevresindeki ilk koruma amaçlı planlama çalışmalarını, 1982-87 yılları arasında Ankara Büyükşehir Belediyesi’nde çalışırken başlatmıştım. Hatta ilk onaylı Koruma Planı olan Hacıbayram Camii Çevre Düzenlemesi, Sulu Han Çevre Düzenlemesi gibi plan ve projeleri hazırladım o dönemde.

1986 Yılında “Ulus Tarihi Kent Merkezi Çevre Düzenleme Yarışmasını”, 1987 yılında ise “Ankara Kalesi Koruma Planlaması ve Projelendirme” yarışmasını açtık. Bu yarışmalarda raportör ve jüri üyesi olarak bulundum. O yarışmaya 15 kadar proje katıldı. Yarışmayı kazanan ODTÜ’den Prof. Dr. Raci Bademli oldu. Ulus Projesi 1991 yılında onaylandı ancak yapılamadı. 1994 yılında Melih Gökçek, belediye seçimlerini kazandı. 2006’ya kadar Ulus projesiyle ilgili hiçbir şey yapılmadı, sürüncemede kaldı. Sadece Altındağ Belediyesi, bağımsız projeler yaptı. Büyükşehir Belediyesi 2006’da Ulus Projesi’ni iptal etti, durdurdu. Yeniden bir proje hazırlattı. Bu da dava konusu oldu.

Neden iptal edildi?

Benim okuduğum ve bildiğim kadarıyla, iptal edilen projeyle ilgili sürekli ODTÜ’ye danışılmak durumundaydı. Öyle olunca sanırım, biraz da politik nedenlerle ODTÜ’den koparmak istediler projeyi.

Proje eksik görülmüş olabilir mi, ya da uygulanması mümkün olmayan bir durum mu vardı?

Eski projenin kötü bir tarafı yoktu. Hatta, koruma, planlama camiasında çok iyi bir proje olarak hala anılır. Yeni yapılan planların eskisinden farkı şu. Bir takım aktif proje alanları ilan ediliyor, komple yıkıp, koruma falan yok, ne varsa, kültür varlığıymış, moderni mimariymiş bunlara tamamen sil baştan anlayışıyla yaklaşılıyor.

Yeni tarihi eserler yapılıyor!

Plan değişikliğiyle, “Koruma Islah Planı”ndan “Kentsel Yenileme Alanı Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planı”na geçiş yapılmış oldu. ‘Koruma’dan ‘Yenileme’ye geçiş neyi ifade ediyor?

Ankara Büyükşehir Belediyesi “en büyük”, “en kısa sürede bitirilen” olarak nitelendirilen ancak “plansız”, “şehircilik ilkelerine, bilime ve tekniğe aykırı”, “kaynak israfı yaratan” nitelikte oldukları üniversiteler ve meslek odalarınca yıllardır söylenen “büyük” projelere girişmiştir. Bu projelerin ortak özellikleri Ankara’yı Ankara yapan mekanlara ve değerlere rant gözlüğü ile bakılmasını kanıtlar nitelikte olmasıdır. Ankara’nın tarihsel ve işlevsel kalbi olan “Ulus Tarihi Kent Merkezi” yıllardır süren ihmaller, yanlışlar ve Ulus’a ilişkin olarak üniversitelerin, meslek odalarının ve sivil toplum örgütlerinin ürettikleri birikimin göz ardı edilmesi sonucunda her geçen gün yok olmaktadır. Yanlışlar dizisinin son halkası olarak, sadece sansasyonel ve rant amaçlı projelerin gerçekleştirilmesi amacıyla Ulus “Yenileme Alanı” ilan edilmiştir. Bilimsel korumayı değil de yıkıp yeniden yapmayı benimseyen bir yaklaşımdır. Kısacası, bu bölgede ‘yeni’ ‘tarihi eserler’ yapılmaktadır.

Büyükşehir Belediyesi’nin güncel planının ana unsurunu kente yeni bir meydan kazandırmak hedefi oluşturuyor. Bunun için de bazı binaların yıkılması planlanıyor. Siz bu binaların yıkımına karşı çıkıyorsunuz. Söz konusu binalar, 1930’dan 1960’lara kadar gelen bir zaman diliminde inşa edilmiş binalar. Bu binalar, Başkent için çok önemli mi?

Ulus Meydanı, 20. yüzyıl boyunca Türkiye’de üretilen yapılı çevrenin farklı mimarlık anlayışlarını barındıran ve sergileyen bir bölge olarak da önem kazanmıştır. Ulus Meydanı ve çevresindeki yapılar, kültürel kimliğin ve kent belleğinin önemli bileşenleri olarak varlıklarını sürdürmüşlerdir. Yıkılmak istenen alanlarda, Cumhuriyet sonrasının modern mimari örneklerin ekonomik ömürleri, maliyetleri, müelliflik hakları gibi hususlar göz ardı edilerek mevcut yerleşim dokusu ve bölge bütününün genel dokusu ile uyuşmayan ve ulaşım olanaklarını aşırı zorlayan büyük ticaret kompleksleri önerilmiştir.

Yarışma yolu ile elde edilmiş olan 100. Yıl Çarşısı’nın bu proje kapsamında yıkılarak yerine Çarşı yapımı önerilmiştir. Talim Terbiye Binası, Anafartalar Çarşısı, Gümrük Müsteşarlığı, Türk Telekom binalarının yıkılarak yerine Ulus İşhanı’nın yapımı önerilmiştir. Modern Çarşı, Gümrük Muhafaza Müdürlüğü ve yürürlükteki Koruma Amaçlı İmar Planında tescil için önerilen 2 bina da yıkılarak yerine dev Taşhan Kapalı Çarşısı yapılmak istenmektedir. Bu yıkıma karşı bütün üniversiteler, sivil toplum örgütleri, odalar ve yerel esnaf dernekleri karşı çıkmışlardır. Ulus Tarihi Kent Merkezi içinde yer alan ve ‘’Tarihi Ticari Merkez’’in önemli bir bölümü olan “Ulus Meydanı” ve ‘’Hal Bölgesi’’ yeniden ele alınarak çağdaş şehircilik, koruma, yenileme, peyzaj ilkeleri doğrultusunda düzenlenmesi gereklidir.

İtfaiye meydanı kalmadı

Ankara’nın meydana ihtiyacı yok mu? Burası dışında bir meydan öneriniz var mı?

Ankara’da hakikaten meydan denilebilecek pek fazla mekan bulunmamaktadır. Ancak Ulus Zafer Heykeli gibi küçük ölçekli bir anıtı tanımlayan Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü binası ve arkasındaki meydan daha fazla büyütülürse, İstanbul Taksim Meydanı gibi çok geniş, ölçeksiz ve tanımsız mekanlar ortaya çıkacaktır. Ulus İş Hanı, Erken Cumhuriyet Dönemi’nin (1923-1950) Ulusal ve Uluslararası mimarlık üsluplarından sonra 1950’ler mimarlığının modern çizgisini temsil eden simge yapılardan birisidir. Bu dönemde giderek aratan yeni ticari büro ve alışveriş mekânı gereksinimlerini karşılamak amacıyla inşa edilmiştir. Yapının, üç tarafındaki yolların da yarattığı karmaşık kentsel çevreye karşın, sokaklarla ve Meydan ile kurduğu ilişki, yüksek büro bloğunun hafif gerilimli düzenlenişi gibi özellikleri “Kentsel Yapı” statüsü kazandırmaktadır. Bu özellikleri ile Cumhuriyet Dönemi mimarlık tarihi değerlendirmelerinde önemli bir belge niteliği taşımaktadır. Aynı zamanda yoğun ve aktif olarak kullanımının sağladığı ekonomik değer de göz ardı edilmemelidir. Meydan konusuna gelince, İtfaiye Meydanı’nı biliyorsunuz, şimdiye kadar bütün planlarda, en başından beri Jansen planından bu yana meydandı ve 2006 planında da meydandı. Şimdi oraya cami yapıyorlar, meydan filan kalmadı. Orası meydan olabilirdi.

Cumhuriyet’in ilk yıllarında şehrin merkezi olan Ulus, bugün gecekondu ve suçla anılır hale geldi. Ulus’a meydan yapmak, Ulus’a hak ettiği değeri kazandırır mı? Ulus’u kurtarır mı?

Ulus’a meydan bahanesiyle buradaki modernizm öncüsü ve anı değeri olan yapılar yıkılacaktır. Bu ise; Ulus’u kurtarmaz daha kötü bir hale getirir. Yıllarca sürecek bir mezbelelik halinde inşaat alanı olacaktır. Milyonlarca ton moloz burada çıkarılacak ve ekonomik ömrü dolmadan yıkılacak yapıların oluşturacağı kamu zararı milyarlarca liraya ulaşacaktır. Yıkım projesi ile buradaki esnaf burayı terk edecek yerine AVM benzeri yapılar gelecektir.

Mimarlar Odası tarafından 17 Mayıs 2005 tarihinde düzenlenen Ulus Paneli’nde söz alan esnaf temsilcilerinden biri şöyle söylemiştir: “Biz bu Ulus’tan gittiğimiz zaman, Posta caddesi, Modern çarşı, Hal, Kuyumcular, Anafartalar Çarşısı, esnafı gittiği zaman ULUS diye bir şey olmayacak maalesef. Mamak’taki adam Armada’ya gidemediği gibi, Hasköy’deki adam Armada’ya gidemediği gibi, Altındağ’daki insan Atakule’ye gidip alışveriş edemediği gibi Ulus’a gelip alışveriş edemeyecek!”

Bütüncül planlar yapılmalı

Peki ne yapılmalı Ulus için?

Eğer paranız varsa, Ulus’u yıkmakla uğraşmayın. Sulu Han’ın alt tarafına inin, Hacı Doğan Mahallesi tamamen çökmek üzere. Terk edilmiş yapılar var. Acil el atılması gerekiyor. Hacı Doğan Mahallesi’ni Karyağdı türbesine kadar olan bölgeyi restore edin. Ayağa kaldırın. Antik Tiyatro ve çevresini düzenleyin, Kale’ye çıkışları yayalaştırın. Yaya bölgesi haline getirin. Kale’ye çıkarken teleferik düşünülüyordu bir ara, onu yapabilirsiniz. En önemlisi, Kaleiçi. Kaleçi hala restore edilemedi, hala mezbelelik. Yani oradaki sosyal doku, en düşük gelirli insanların yerleştiği yer haline geldi. Kaleiçi’nin bir koruma planı yok ve son yapılan koruma planı da iptal edilmiş durumda, koruma niteliği olmadığı gerekçesiyle. Belediye yetkilileri öyle demeyecektir, ‘Biz çok iyi plan yaptık’ diyecektir ama, maalesef öyle değil. Bütüncül planlamar yok, belediyeler arasında koordinasyon yok. Bir gün yatıyorlar, şuradan başlayalım diyorlar, öbür gün başka bir şey deniyor.

Ulus'ta proje yapıyorsanız bu antik kenti görmezden gelemezsiniz

Ulus’u yeniden ayağa kaldırmak istiyorsanız, bütüncül planlamalarla yaklaşmalısınız. Bir yanda meydan yapıyorum derken, diğer yanda hemen yanı başındaki tarihi antik tiyatroyu görmezden gelemezsiniz. Ben arkeolog değilim ancak, Bergama, Perge, Patara, Kaş arkeolojik alanlarındaki koruma amaçlı planları, arkeoloji danışmanları ile birlikte hazırladım. 1964 Yılında kabul edilen Venedik Tüzüğü (Venice Charter) ilkelerine göre restorasyon yapılırken tarihi yapının malzemesi ile uyumlu, ona aykırı olmayacak bir malzeme kullanılması gereklidir.

Tinerci yuvası haline gelmiş

Faraziyelerin başladığı yerde onarım durmalıdır. Onarım yapılırken uyumlu ve aykırı olmayacak malzeme ile yapılması en önemli restorasyon ilkesidir. Gördüğünüz bu beyaz mermerler restorasyon ilkesine aykırıdır. Üstelik, bu antik kent arkeolojik sittir ve böyle başıboş bırakılamaz. Çevresinin denetim altına alınması gerekir. Fakat gördüğünüz gibi, ayyaşlar ve tinercilerin yuvası olmuş.

Hacı Bayram Projesi iyi gidiyor

“Hacı Bayram’da iyi şeyler oldu. Aslında 2006 yılına kadar yine pek birşey yapılmadı. Fakat 2006’dan itibaren Hacı Bayram çevre düzenlemesi yapıldı, yeniden o dokunun ayağa kaldırılması konusunda olumlu adımlar atıldı. Sokaklar canlandı, Güvercin Sokak ve çevresi güzelleştirildi, meydan düzenlendi. Cami restore edildi. Hacı Bayram projesi iyi gidiyor, önemli bir kazanım Ankara için. son beş altı senede yapılanlar olumlu. Tarihi dokunun restorasyonu konusunda son dönemde yapılanlardan memnunum.

Ankara çevresini kaybetti

Uzun yıllar kent planlaması ve arkeolojik alanların koruma planlarında görev alan Prof. Dr. Mehmet Tunçer, Başkent’e dair birikimlerini “Çevresini Arayan Ankara” ismiyle kitaplaştırdı. Tunçer, “Bu benim Ankara üzerine yayınlanan üçüncü kitabım. Yüksek lisans ve doktora tezlerim de Ankara tarihi ve doğal çevresine ilişkin idi. Bütün bu birikimden sonra şu sonuçlara varıyorum: Ankara; vadilerini, bağlarını, derelerini ve çaylarını ve tarihsel çevresinin büyük bir kısmını Başkent olduğundan bu yana geçen 90 yıl içinde kaybetti.”