Büyük petrolcülük şirketleri gibi devletler de petrol için büyük
riske giriyor. Dünya petrol rezervi tükenmeye yüz tuttu. Petrol ararken
teknik imkanların sınırlarını zorlamanın ne gibi felaketlere
yol açabileceği Deepwater Horizon adlı petrol platformunun
batmasıyla bir kez daha gözler önüne serildi.
Siyah altının çevre maliyeti sürekli artıyor. Alman santrallerinin faaliyet
süresinin uzatılması ve nükleer atıkların nasıl depolanacağının bilinmemesi bu
enerji kaynağının da çözüm olamayacağını gösteriyor. Yeşil enerji hem ihtiyacı
karşılayabilir, hem de çevreye zarar verilmesini önleyebilir. Ama küresel enerji
politikasını değiştirmek sanıldığı kadar kolay değil.
Fosil enerji refah kadar tahribat da getirdi
Kalkınma ve maddi refahın en çok bağımlı olduğu faktör, enerji. Enerjisiz ne
sanayi devrimi olurdu, ne doğru dürüst iktisadi bir hayat, ne de küreselleşme.
Ama dünyanın muhtaç olduğu enerji kaynakları kuruyor. Ekonomik büyüme ve
kalkınmanın kaynağı olan petrol, gaz ve kömür gibi fosil yakıtlar tükenirken,
iklim değişiyor ve artan enerji ihtiyacı çevre sağlığını bozuyor.
Halbuki bunun değişmesi mümkün. Almanya'da Sosyal Demokrat Parti eski
milletvekili Hermann Scheer, "Enerji gerçeğinin, her ülke enerji ihtiyacını
yenilenebilir enerjilerden karşılayabilir, şeklinde özetlenebileceğini ve
çevreyi kurtarıp gelecekte herkesi düşük maliyetli enerjiden yararlandırmak için
bu gayrete değeceğini" söylüyor.
Hermann Scheer 2010 yılının ekim ayında ölene kadar, bütün dünyayı fosil
enerji bağımlılığından kurtarmak için mücadele eden Alman politikacıların
başında geliyordu.
Emisyon indirim hedefleri mümkün olanın altında
Ama enerji devriminin çabucak gerçekleşmesi beklenmiyor. Meksika
Körfezi’ndeki felaket fosil yakıt bağımlılığının ne kadar riskli olduğunu
gösterdi. Dünyanın enerji ihtiyacını karşılamak için çok derin kuyular açılıyor,
büyük harcamalar karşılığında düşük kaliteli petrol çıkarılabiliyor.
Ama kara altın bağımlılığından kurtulmak gerektiğini artık hükümetler de
idrak etmeye başladı. Avrupa Birliği emisyon miktarının 2020 yılına kadar 1990
düzeyinin yüzde 80’ine, bütün sanayi ülkelerinin desteklemesi şartıyla da yüzde
70’ine düşürülmesi için harekete geçti.
Federal Çevre Bakanı Norbert Röttgen Almanya’nın milli hedeflerinin bu
oranların da üzerinde olduğunu belirtiyor. Almanya sera gazı emisyonunu 2020
yılına kadar yüzde 40 oranında azaltmayı amaçlıyor. Bu hedef koalisyon
protokolünde de yer alıyor. Hükümet bir yandan küresel hedeflere yol gösterici
olurken, diğer yandan da teknolojik ve ekonomik modernizasyonu teşvik etmeyi
amaçlıyor.
Almanya Çevre Bakanı, 2020 yılına kadar yüzde 40’lık indirim hedefine Avrupa
Birliği olarak da ulaşılabileceği kanaatinde. Ancak koalisyon hükümetinin
nükleer enerji santrallerinin faaliyet süresini ortalama 12 yıl daha uzatması,
çevrecilik anlayışıyla bağdaşmadığı gerekçesiyle eleştiriliyor. Koalisyon
hükümeti ise nükleer enerjinin, yeşil enerjilere geçişi kolaylaştıracağı
görüşünde.
Enerji politikasındaki çelişkiler
Berlin’in nükleer enerji politikası yoğun tepkiye yol açtı. Radyoaktif
nükleer atık taşıyan özel konteynırların Almanya’ya getirilişi sırasında on
binlerce nükleer enerji karşıtı hükümetin nükleer enerji politikasını protesto
etti.
Almanların çoğunluğu, tehlikeli, belirsiz ve ara depolama masrafları yüzünden
çok pahalı bulduğu nükleer enerjiyi alternatif saymıyor. Yakıt çubuklarının
nihai olarak nerede stoklanacağı da belli değil. Bu bilinmezlik 30 yıldır
hararetli tartışmalara yol açıyor.
Güneş, rüzgar ve hidrolik enerji çok daha cazip geliyor. Devlet teşvikiyle
yenilenebilir enerjilerin yaygınlaştırılmasına çalışılıyor. Yeşil enerjilere
ağırlık verilmesinde, teknolojik gelişmenin gerisinde kalmama düşüncesi de rol
oynuyor.
Çin dev adımlarla geliyor
Kosta Rika ve Maldiv Adaları birkaç on yıl zarfında enerji ihtiyacını sıfır
sera gazı emisyonuyla karşılayabilecek duruma gelecek. Ekonomi devi Çin de
uluslararası iklim konferanslarındaki olumsuz tutumuna rağmen çevre dostu
enerjilere geçiş için önemli hamleler yapıyor.
Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi Başkanı Christiana
Figueres Çin’in beş yıl önce yasalarını çevreyle uyumlu kılmaya başladığını ve
12. beş yıllık ekonomik büyüme planında da enerji verimliliği ve yenilenebilir
enerjilerle ilgili somut hedefler saptadığını söylüyor.
Diğer ülkelerin de bir an önce yenilenebilir enerji türlerini geliştirici
adımlar atmaları gerekiyor. Aksi takdirde çevreci enerji teknolojilerini Çin’den
ithal etmek zorunda kalabiliriz.