Yerel Yönetimler ve ‘Katılımcılık’ Sorunu



Kapitalist sistem, ülkelerin yönetimlerinde olduğu gibi, yerel yönetimlerde de ‘ELİTÇİ’ bir yapılanmayı dayatıyor, halk kitlelerine. Görünürdeki “seçim” aldatmacasına karşın, düzen partilerinden “aday olabilmek” için bile, mutlaka belirli bir “kariyer” veya yeterli bir “ekonomik güç” sahibi olma özellikleri aranıyor. Aralarında bazı farklılıklar bulunsa da, bütün düzen partilerinde adaylık, partiye ödenen para ve yapılan bağışlarla doğru orantılıdır. Bunlar da yetmez; seçim sürecinde yapılacak masrafları, seçmenlere dağıtılacak gizli-açık rüşvetleri karşılayabilecek bir hazırlığınız olmalı. Ayrıca, partinin mevcut yöneticileriyle de bir sorununuz olmamalıdır. Her zaman ön seçim yapılmayacağına göre, özellikle Genel Başkan'la aranız iyi olmak durumundasınız… İşte; bu özelliklerin hepsini, her aday adayında bir araya getirebilmek pek mümkün olmadığı için de “ELİTÇİ” yapı, kendiliğinden ortaya çıkıveriyor.

Oysa yerel yönetimler (özellikle belediyeler), kent ya da kasaba sınırları içinde yaşayan zengin-yoksul, işli-işsiz, genç-yaşlı, sağlam-engelli, eğitimli-eğitimsiz tüm hemşehrilerin ortak veya kişisel-yerel sorunlarının çözümleyicisi olmak durumundadır. Bunun için ise, “elitlik” değil, “halkçılık”; tepeden bir yönetim anlayışı yerine de “katılımcılık” ihtiyaç halini almaktadır. Kent sakinlerinin taleplerini karşılayabilecek, bunları yerinden takip ederek ve bilerek sıralayabilecek, “katılımcı ve yerinden” bir yerel yönetim anlayışı, işte bu nedenle zorunludur.

Mevcut pek çok belediyede görülen, seçimler sırasındaki vaatlere rağmen bir türlü çözülemeyen yol, su, elektrik, gecekondu, ruhsat, tapu vb. sorunlarının kökeninde yatan da bu anlayışın bir türlü hayata geçirilemeyişi değil midir?
Oysa özellikle belediyelerde, halkın gereksinimlerinin belirlenmesi, önceliklerin sıralanması ve doğru çözümlerin üretilebilmesi ancak sokak, cadde, mahalle ve semt örgütlemelerinin üzerinde yükselecek bir “KENT MECLİSİ” tarafından sağlanabilecektir. Belediye gelirlerinin merkezi bölgelerdeki park ve bahçelere, görünür semtlerin yol veya kaldırımlarına gömülmesi, yandaşlara rant sağlayan imar değişiklikleri, ihale yolsuzluklarına harcanması ve gerçek ihtiyaçların göz ardı edilmesi de ancak bu yolla engellenebilecektir.

Barınma başta olmak üzere ulaşım, eğitim, sağlık, temizlik ve çevre düzenlemesi, kültürel ve sportif etkinlikler Belediyelerin güvencesi altında tüm kent sakinlerinin erişebileceği ücretsiz hizmetler statüsünde ele alınmalıdır. Belediyeler, öncelikle kendi çalışanlarından başlamak üzere, çalışma alanlarındaki sorunların çözümüne de katkıda bulunmalı, iş güvenliği vb. konularda çalışanların güvencesi olmalıdırlar. Kentte yaşayan herkesin, yeteneğine uygun bir meslek edinme, kendisini geliştirme ve iş bulma konularında, yerel yönetimler, çözüm olanakları geliştirmelidirler. Taşeron sistemi, Belediye iş ve hizmetlerinin hiçbir aşamasının yakınına bile sokulmamalıdır. Yerel yönetimler, hizmetleri halkçı bir anlayışla ele almalı, fakat kesinlikle, bu hizmetleri üretenlerin sırtından, birilerinin (taşeron şirketlerin) rant elde etmesine olanak yaratmamalıdır.

Halk, seçerek görevlendirdiği gibi, görevden alma yetkisine de sahip olmalı, yönetime katılma ilkesi demokratik bir şekilde işlemelidir. Ancak böyle olursa haksızlıkların, eşitsizliklerin, rüşvet ve yolsuzlukların önü alınıp, halkçı ve demokratik bir yerel yönetim örneğinin yaşama geçirileceği de görülecektir. Halkçı, demokratik ve katılımcı belediyeler ve tüm yerel yönetimler için, güçlerimizi birleştirmenin şimdi, tam da zamanıdır.

M. Kamil Bal / Birlikte Başarabiliriz Platformu Bornova Belediye Başkan Adayı