‘Yeni Yağma Harekâtı Yaşama Geçiriliyor’

Foto: sendika.org

Dikmen Vadisi Barınma Hakkı Bürosu Avukatı, Halkevleri Genel Başkan Yardımcısı Ender Büyükçulha, Anakent Belediye Başkanı Melih Gökçek’in, “Dikmen Vadisi’nde 4. ve 5. Etap için yeni yöntem arayışı” kapsamında TBMM’den yasal düzenleme beklentisini, “yargıyı devre dışı bırakma” girişimi olarak değerlendirdi.

Anakent Belediye Başkanı Melih Gökçek, geçtiğimiz haftalarda bir açıklama yaparak Dikmen Vadisi 4. ve 5. Etap Projesi’nin iptali konusunda başta Çankaya Belediyesi olmak üzere meslek odaları ile bazı kişileri suçlamıştı. Yurttaşları mağdur etmeyeceğini ileri süren Gökçek, mevcut durumda Dikmen Vadisi hakkında Kentsel Dönüşüm uygulaması yapmalarının mümkün olmadığını söylemişti. Gökçek, bu konuda yapabileceklerinin “klasik planlama yapılması, vatandaşlara arsalarının iade edilmesi ve vatandaşların konutlarını kendileri yaptırmaları” olabileceğini bunun dışında başka bir formülün de “TBMM’den yeni bir kanun çıkarılmasıyla söz konusu olabileceğini” savunmuştu.

Dikmen Vadisi Barınma Hakkı Bürosu Avukatı Ender Büyükçulha, Başkan Gökçek’in açıklamalarını Cumhuriyet Ankara’ya değerlendirdi. Gökçek’in dava açanları suçlayıcı tutumunun; onun yargıya, hukukun üstünlüğüne ve hukuk devleti anlayışına saygısının ölçüsünü bir kez daha ortaya koyduğunu kaydeden Büyükçulha, “Adama sormazlar mı; ‘Yahu, davalar sonucu yargı senin projelerini iptal ettiyse, demek ki sen hukuksuz bir şeyler yaptın o zaman’ diye? Eğer Gökçek haklı, hakkaniyetli ve hukuki bir iş yapsaydı, açılan davaların onun lehine sonuçlanması gerekmez miydi?” diye sordu.

‘Amaç yargıyı devre dışı bırakmak’

Melih Gökçek’in TBMM’den yasal düzenleme beklentisinin, gerçekte bugün birçok AKP’li belediyenin ve sermaye grubunun beklentisini yansıttığını belirten Büyükçulha, bunun gerçek anlamını ise şu sözlerle açıkladı:

“Bu, rant için kentlerimizin ve barınma alanlarımızın yağmalanması sürecinde, yoksul halk kesimleri lehine mevzuatımızda hâlâ az ya da çok bulunan yasal ve kurumsal güvencelerin de tamamen kaldırılması, kentsel dönüşüm yağmasının önündeki mevcut yasal engel ve sınırların yoksul halk aleyhine tümden kaldırılması talebidir. Böylece öteden beri vatandaşların ve genel olarak kamunun hak ve kazanımları konusunda hukukilik denetimi yapan yargı da devre dışı bırakılacaktır. Yani şimdi minareyi çalmayı kafaya koyanlar, kılıfını hazırlama derdindedir. Ancak böylesi bir yasal düzenleme arayışı TBMM gündemine geldiğinde ciddi bir toplumsal tepki ile karşılaşacağı unutulmamalıdır. Bu vesile ile Meclisimiz bir kez daha ‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’ ilkesi kapsamında bir siyasi ve vicdani sınav verecektir. Ya ülke halkının -başta barınma hakkı olmak üzere- en temel hak ve kazanımları korunacak; ya da rant çevrelerinin, yerli ve yabancı sermaye kesimlerinin kâr hırsı gözetilecektir.”

Büyükçulha, Gökçek’in arsaların yöredeki vatandaşlara iadesi ve klasik planlama ile bölgenin imara açılması önerisinin ise, “Bayram değil seyran değil, eniştem beni niye öptü?” misali kaygı ve şüpheleri akla getirdiğini, Gökçek tarafından “görülmemiş bir baskı ve zulüm” ile yaklaşık 4 yıldır yörede uygulanmak istenen kentsel dönüşüm sonucunda, yurttaşların büyük çoğunluğunun ciddi mali kayıplara uğradığını, ekonomik ve sosyal anlamda büyük bir yıkım yaşandığını söyledi.



‘6 ay geçti, paralar hâlâ iade edilmedi’

Büyükçulha, bu durumu fırsat bilen birçok sermaye kesiminin, müteahhit firmanın da yöredeki yurttaşlardan “sudan ucuza arsa” topladığının öteden beri bilinen bir gerçek olduğunu vurguladı

Yine de bu öneri doğrultusunda bir planlamaya gidilecekse, öncelikle Anakent Belediyesi’nin koşulsuz olarak yöre sakinlerinin ekonomik ve mali kayıplarını gidermesi ve bu süreçte yol açtığı bütün zararları ödemesi gerektiğini kaydeden Büyükçulha, şöyle devam etti:

“Yani proje nedeniyle her zamankinden daha da yoksul ve yoksun kılınmış olan yöre sakinlerini şimdi kurda kuşa yedirmeyecek bir sosyal anlayışla bu planlama yapılmalıdır. Belediye ve sermaye grupları elde ettikleri toprakları sahiplerine derhal ve gereğinde bedelsiz olarak iade etmelidir. Bu kapsamda önemle belirtmek isterim, projenin iptalinin üzerinden neredeyse 6 ay geçti ancak yöredeki yoksul, dar gelirli insanlardan proje bahanesiyle zorla toplanan paralar hâlâ iade edilmedi. Yani Gökçek elini hâlâ vatandaşın cebinden çekmiş değil. Bunun adı dolandırıcılık değil de nedir? Konsere, panayıra milyarlar harcayan Gökçek, sofrasında ekmek bulamayan bu yoksul insanlardan topladığı paraları neden iade etmiyor? Düşünün bir; siz ASKİ faturanızı bir ay geciktirseniz ne olur ? Belediye otobüsüne ‘Şoför bey kart alamadım, borcum olsun, şimdilik beni beleş taşı’ deseniz ne olur ? Gökçek hep alacaklı, biz hep borçluyuz, var mı böyle bir şey?”