Geçen hafta, Bakanlar Kurulu’nun, iki yeri "Turizm Merkezi"
olarak belirleyen, yedi koruma ve gelişim bölgesinin sınırlarını değiştiren
karar yayımlandı. (Resmi Gazete, 28 Mayıs)
Yeni ilan edilen iki turizm merkezinin adları 1) Muğla ili,
Bodrum ilçesi, Yalıkavak, Gündoğan, Göltürkbükü Turizm Merkezi, 2) Şanlıurfa
ili, Viranşehir ilçesi, Eyyüpnebi Turizm Merkezi’dir.
Turizmi Teşvik Kanunu, bakanlığa düzenleme ve birçok uygulama
yetkisi gibi, ‘her ölçekteki planları yapma, yaptırma, re’sen onaylama ve tadil
etme’ hakkı da vermiştir. (Madde 6)
Yani bundan böyle, yeni iki turizm merkezinde imar planlarını
Kültür ve Turizm Bakanlığı değiştirebilecek veya yeniden yapacaktır.
Bodrum yarımadasıyla ilgili karar, sınırları bugünküne göre daha
geniş olarak, 2006’da yayımlanmıştı (Resmi Gazete: 24 Kasım 2006). Bu karar,
şimdiki Bodrum Belediye Başkanı, o zamanki Ortakent Belediye Başkanı, Mehmet
Kocadon’un açtığı dava sonucunda, Danıştay’ca iptal edilmişti. Şimdi aynı karar
yenilenmiş oldu.
Gazetemiz kararı, "Bodrum ile Ankara’nın imar savaşları
kızışıyor" başlığıyla verdi (30 Mayıs). Gerçekten, haberi okuyanların, devlete
ait orman ve araziler tahsis edilerek haksız kazanç sağlama yolu açıldığını
düşünenler vardır. Yalıkavak Belediye Başkanı Mustafa Saruhan "Bizim
ağaçlandırıp milli ve doğal park haline getirilmesini istediğimiz yerleri imara
açmak istiyorlar" demektedir. Muğla Valisi Ahmet Altıparmak ise, endişe etmeye
gerek olmadığı, bölgenin daha iyi korunmasının amaçlandığı
görüşündedir.
Böyle kararların değişik görüşlerle karşılanması doğaldır;
mevcut yasalarımızın tanımladığı düzen, farklı anlayışlarla yorumlanarak değişik
sonuçlara ulaşılmaktadır.
Bana göre, yer adı belirterek, hükümetlerin yerel yönetimlerin
yetkilerini üstlenmesi yanlıştır; bunun yerine, genel politikalar ve kurallar
geliştirmeli, uygulamayı alt kademelere, yerel yönetimlere bırakmalı, güçlü
denetim kurulmalıdır.
Kolay gibi görülen, belirli bir yerdeki işlevi üstlenmenin neden
olduğu haksızlıklar ve yozlaşmaları, 6 yıldan beri hükümette bulunanlar
öğrenememişlerse işimiz ve işleri zordur!
Yıllardır, yerel yönetimlerin yetkilerinin artırılmasını isteyen
iktidar, imar konusunu üstlenmekten çekinmemektedir. Ne yapalım ki, anayasa ve
yasalarımız bu olanağı vermektedir.
Yanlış olan bu Anayasa ve onun çizdiği yönetim
sistemidir.
Bu durumda Anayasa değişip çağdaş yönetim kuruluncaya kadar,
aşağıda özetlemeye çalıştığım modelin uygulanmasını yararlı
görüyorum:
Belirlenen turizm merkezlerinde, yetkilerini yerel yönetimlerle
paylaşan bir yönetim modeli kurulabilir ve çalıştırılabilir. O merkezler, yerel
yönetimlerle, derneklerle, iyi yetişmiş meslek adamlarıyla birlikte çalışarak,
planlamayı ve denetimi yürütebilir. Bu modele bir koşul daha eklenmelidir: Bu
çalışma birimlerinin kararlarını, yerel yönetim başkanları onaylamadan, bakan
onaylamaz.
Böylece, Bakanlar Kurulu’na verilen gerekçelerin hepsi
karşılanmış olduğu gibi, açıklık ve halkın katılımı da sağlanmış olacaktır.
Bakan Ertuğrul Günay, bu çerçeveyi kurallaştıran bir yönetmelik çıkaramaz
mı?