Son yıllarda Hollywood ünlülerinin ‘çevreci duruşun ifadesi'
olarak baştacı ettikleri bisiklet, çevreciliğin kitlesel hayat tarzı haline
dönüşmesiyle şehir sokaklarına yayılıyor. Hızla büyüyen bu eğilimin arkasında
trafik probleminin kronikleşmesi, şehirdeki park alanlarının zor bulunur ve
pahalı noktalar haline gelmesi, ulaşım bütçesinden tasarruf gibi pratik sebepler
de var şüphesiz.
Bisiklet şehirleri oluşuyor
Bisikletin yaygınlaşmasını belediyeler de destekliyor. Birçok şehir, tarihi
1968 yılına kadar giden ve son birkaç yıldır kitleselleşen şehir bisikletlerini
alternatif ulaşım ağlarına dönüştürmek için ciddi adımlar atıyor. Amsterdam,
Kopenhag, Helsinki, Oslo, Paris, Lyon ve Londra'nın liderlik yaptığı bu gelişim
milyonlarca yeni bisiklet tutkunu yaratıyor. Örneğin; Temmuz 2007'de 20.600
kullanıcı ile başlayan Paris Vélib projesi geçen süre zarfında
dünyanın en büyük şehir bisikleti sistemine dönüştü. Türkiye'de ise Enerji
Bakanlığı enerji tüketimini azaltmak için hazırladığı ‘Enerji
Verimliliği Strateji Taslağı' bisiklet güzergâhlarına önemli bir yer
veriyor.
Tüm bu gelişmeler yeni nesil bisikletleri gündeme getiriyor. Katlanabilir
bisikletler hafif ve pratik oldukları için öne çıkıyor. Birleşik Krallık'ta
faaliyet gösteren Brompton Bikes 2010 yılında ‘Queens Award for
Enterprise' programında iki dalda birden ödül aldı. Brompton Bikes
ürettiği bisikletlerin üstün kalitesinden ve tasarımdan dolayı inovasyon
ödülüne, son altı yıldır ihracat cirosunu tam %184 artırarak 60 yeni çalışan
için istihdam yaratmış olmasından dolayı uluslararası ticaret ödülüne layık
görüldü. Başbakanın evinden ‘işine' bisikletle gittiği bir ülkede kraliçenin
bisiklet şirketine ödül vermesine şaşmamak gerek. Kask takmadığı için
eleştirilen David Cameron, bu detay göz ardı edilirse alternatif ulaşımın
kişisel liderliğini üstlenmiş durumda.
Özetle; ekoloji ile ekonominin tam kesişme noktasında yer alan bisiklet,
şehirli insanı hedefleyen sayısız marka için bu hedef kitle için anlamlı bir
‘ulaşım aracı'.