Dünya Mimarlık Kongresi kapsamında, Türkiye’deki mimari gelişmeleri yansıtan çok özel bir sergi açıldı: "Yedi Tepe Yedi Mimar". Torino kent merkezindeki Palazzo Bertalazone di San Fermo sanat galerisinde düzenlenen sergide; Emre Arolat, Can Çinici, Mehmet Kütükçüoğlu, Şevki Pekin, Nevzat Sayın, Melkan ve Murat Tabanlıoğlu ile Han Tümertekin’in yapıtları yer alıyor. Serginin isim babası Şefik Onat, sergi fikrinin nasıl ortaya çıktığına, hazırlıkların nasıl yapıldığına ve serginin bundan sonra nereleri ziyaret edeceğine dair sorularımızı yanıtladı.
Sergi fikri nasıl ortaya çıktı?
Yaklaşık 6-7
ay önce, Nurus’un sahibi Gürhan Gökyay, "2005’te hepimiz el ele verip bir çok
çalışma yaptık. Bunu bir gelenek haline getirerek Torino’ya taşısak" dedi. Bir
ön araştırma yaptık ve bu işe soyunmaya karar verdik. World Architecture
Community olarak bir danışma kurulu kurduk. Bu kurula 2005’teki firmaları,
üniversiteden hocaları, bir iki tane de önemli mimari davet ettik ve 20-25
kişilik bir grup oluşturduk. Orada ilk fikirler oluşmaya başladı. Torino’ya bir
sergi götürme fikri ilk bu kurulda doğdu. Ardından konsept hakkında düşünmeye
başladık. Çeşitli fikirler ortaya çıktı ve ikinci toplantıyı yaptık. Sonra
katılımcılar gittikçe azalmaya başladı. Sonunda bu iş için sürekli çalışan sekiz
kişi falan kaldık. Sergi kitabının içindeki makaleyi Gökhan Karakuş yazdı.
Ayrıca kitapta Süha Özkan’ın sergiye katılan her mimarla ilgili yorumları ve bir
giriş yazısı da var.
Sonra sponsorluk faaliyetlerine başladık. Bir ara biz buraya iki sergi birden getirmeye kalktık. Çok talep oldu. Gelecek yıl veya bu sonbaharda Bilgi Üniversitesi, The Making of Santralistanbul adında bir sergi açacak. Bu sergiyi önce Torino’ya taşımaya karar verdik ve onun için de bir salon tuttuk. Ama daha sonra bir takım sorunlar ortaya çıktı. Bize ayırdıkları alanı küçülttüler. Ardından güvendiğimiz dağlara kar yağdı ve iki tane İtalyan sponsorumuz çekilme kararı aldı. Santralistanbul için sponsor bulamadık. Bunlardan başka 2-3 ayrı sergi fikri geliştirdik. Fakat sonunda baktık ki başa çıkılamayacak, vazgeçtik.
Aslında bu serginin isim babası benim. Çünkü Süha Özkan, iki mimarı daha davet edince yedi mimar oldu. Ben de "Yedi Tepe’den Yedi Mimar" fikrini ortaya attım. Süha Bey’in de hoşuna gitti. Ondan sonra sekizinci isim olarak Sıtkı Kösemen katıldı. Sıtkı Kösemen aslında mimar, ama hayatını daha çok profesyonel fotoğraf sanatçısı olarak geçiriyor. Onun fotoğraflarıyla İstanbul’dan farklı görüntüler de olsun istedik. Konsept belirlendikten sonra tamamen organizasyon üzerine konsantre olduk.
Ben Torino'ya geçen Nisan ayında geldim. Buradaki bütün salonları gezdim ve şu an içinde bulunduğumuz salonu kiraladım. Burası, 1670 yılında yapılmış. O zamanlar bir aristokrata aitmiş. Ama günümüzde daire daire bölünmüş. Şu anda içinde bulunduğumuz ikinci kat, daha çok modern sanat üzerine çalışan bir sanat galerisi. Biz burayı bir ay süre ile kiraladık. Sergi 25 Temmuz’a kadar açık kalacak. Mekanın organizasyonunu yaparken üzerinde durulan temel ilkeler şunlar oldu: Davet edilen yedi mimarın her birine bir oda ayırdık. Bir de Sıtkı Kösemen’in fotoğraflarının da olduğu genel bir salon düşündük. Açılışı bu salonda yaptık.
Açılış UIA’dan önceydi değil mi?
Açılış 25
Haziran’da oldu. Çünkü o tarihi bize Torino belediye başkanı verdi. Biz buraya
Kadir Topbaş’ı da getirmek istiyorduk. Ama son anda bir takım sorunlar oldu.
Hatta İstanbul’la ilgili bazı kentsel dönüşüm projelerini de kiraladığımız diğer
mekanda sergilemeyi düşündük. Ama zamanlamada çok geç kalındı. Bu yüzden olmadı.
Serginin açılışını, Piemonte Belediye Başkanı Yardımcısı, Torino Bölge Valisi ve
bunların mimarlar odası başkanları birlikte yaptı. O açıdan bir hayli etkileyici
oldu açılışımız. İzlediğimiz kadarıyla da sergi oldukça popüler oldu. Büyük bir
merak var. Mimarlar ve mimarlık öğrencileri de geliyor.
Günde kaç kişi ziyaret ediyor aşağı
yukarı?
Şimdi kongre günleri olduğu için günün çeşitli saatlerinde
kongre katılımcıları da geliyor. Ama normalde günde herhalde 30-40 ziyaretçimiz
var. Sergi defterine Türk mimarlığıyla ilgili çok olumlu ifadeler
yazıyorlar.
Sergi salonundaki her odayı mimarlar kendileri mi
kurguladı?
Mimarlara dendi ki siz kendi serginizi nasıl istiyorsanız
öyle yapın. Biz World Architecture Community olarak hiçbir şekilde müdahalede
bulunmadık.
Odaları da mı kendileri seçti?
Hayır. O
kararı getirecekleri işlere bakarak verdik. Herkes çok farklı işler getirdi. O
bakımdan da hoş oldu.
Katılımcı mimarlar açılışa geldiler
mi?
Tabii ki. Altı kişi buradaydı. Ancak Mehmet Kütükçüoğlu ve Can
Çinici, İngiltere’de bir sunumları olduğu için gelemediler. Diğerlerinin hepsi
buradaydı. Hatta bütün mimarların açılışa gelmiş olmasına İtalyanlar çok
şaşırdı.
Yedi mimar konseptine nasıl karar verildi? Bu sayıyı
neye göre belirlediniz?
O seçimi Süha Bey yaptı. Bunu aslında onun
ağzından dinlemeniz lazım. Bu yedi mimarı, temel yaklaşımlara bazı çizgiler
getirdikleri için seçtik. Ama ben bunu Süha Bey kadar doğru ifade edemiyorum. Bu
arada başka ilginç bir gelişme oldu. Biz buraya gelmeden önce Brüksel’de
Istanbul Center In Brussels açıldı. Çok hoş bir yer. İçinde İstanbul
Kütüphanesi, konferans ve sergi salonu var. Şimdi mekanı daha da
büyütüyorlarmış. Onlar davet ettiler. Bu sergi Brüksel’e gidecek. Ardından Kore
ve Romanya istedi. Tarihleri belirlemek için hepsiyle yazışıp görüşeceğiz.
Sergiyi oralara da taşıyacağız. Bir de Ekim ayında Barselona’da düzenlenecek
olan Dünya Mimarlık Festivali’ne gitmek istiyorum. Fakat oradaki sistem değişik.
Yazışıyorum adamlarla. Bana ayın 30’unda cevap vereceğiz dediler; bugün ayın
biri daha cevap gelmedi.
Dünya Mimarlık Festivali bu yıl ilk kez yapılacağı için
böyle organizasyon bozuklukları olabilir.
Bilmiyorum. Aslında o,
ödüller üzerine kurulu bir organizasyon. Avrupa ödüllerine sahip çıkıp, sürekli
bir hale getirmek istiyorlar. Arkasında büyük bir İngiliz kuruluşu var.
Yapı-Endüstri Merkezi (YEM) de ortaklarından. Bu arada Güven Cantürk, sergiyi
mutlaka YEM’de açmak istiyor. Elbette İstanbul’da da
açmalıyız.