Yazar ve Akademisyenlerin Gözünden 'Dünya Mirası İstanbul'
Genel Müdürlüğü'nü Ankara'dan İstanbul'a taşıyan
Vakıfbank, gelişini belgelendiren, hatıra niteliğinde bir eser
hazırlayıp İstanbul halkına hediye etti. Yayın danışmanlığını Prof. Dr.
Zeynep Ahunbay'ın üstlendiği 'Dünya Mirası İstanbul'
isimli kitap, yazar ve akademisyenlerin bakışıyla farklı bir şehir portresi
sunuyor okurlarına. Vakıfbank Genel Müdürü Süleyman Kalkan,
"Bir rüyaydı bizim için, kalktık İstanbul'a geldik. Arkadaşlarıma, herhangi bir
yere değil, dünyanın en güzel şehrine taşıdığımızı söyledim." diyor. Ve ekliyor:
"İstanbul herhangi bir şehir değil, bizim çok büyük bir değerimiz. Buna sahip
çıkmak adına bir böyle bir çalışma yaptık."
Zaman Pazar'da Türkan
Uymaz imzasıyla yer alan habere göre 'Dünya Mirası
İstanbul' (World Heritage) kitabı,
İstanbul'un güzelliklerini, sakladığı hazineleri barındırıyor içinde.
Sayfalarını çevirdiğinizde, bu şehrin kültür mirasının ne kadar zengin olduğunu
bir kez daha anlıyorsunuz. Aras Neftçi, Mustafa Yılmaz ve Cihat Hıdır ve
'Creathanemedia Solutions' arşivinin fotoğraflarıyla değer kazanan kitaptaki
kareler sanki fotoğraf değil canlı.
Her semt, ayrı bir hikâye
Kitabın yayın danışmanlığını Prof. Dr. Zeynep Ahunbay
üstlenmiş. Türkiye'nin tarih ve mimari alanında önde gelen akademisyen ve
yazarları İstanbul'u anlatıyor 'Dünya Mirası İstanbul'da. Her biri kendi
üslubuyla şehrin bir köşesini tasvir ediyor. Kitabı okurken Yıldız Sarayı'ndan
Zeyrek'e, kara surlarından Bozdoğan Kemeri'ne, Süleymaniye'den Üsküdar'a oradan
da Haliç'e geçerek eski İstanbul'un sınırlarını çizebilir, şehrin tarihi
semtlerinde tur atabilirsiniz.
Kitapta, Prof. Dr. Semavi Eyice, Ayasofya'yı; Prof.
Dr. İlber Ortaylı, Topkapı ve çevresini; Mustafa
Armağan, Yıldız Sarayı ve çevresini; Murat Belge,
İstanbul Boğazı ve çevresini; Beşir Ayvazoğlu, Üsküdar ve
çevresini kaleme almış. Bunların yanı sıra Prof. Dr. Zeynep
Ahunbay, Doç. Dr. Feridun Özgümüş, Prof. Dr.
Selçuk Mülayim, Yrd. Doç. Dr. Ahmet Vefa Çobanoğlu gibi değerli
akademisyenlerin ağzından da İstanbul'un farklı semtlerini dinlemek mümkün.
Şehrin suyu kemerden akarmış
Kemer, Roma döneminden beri
şehirlere su getirmek için kullanılan bir sistem. Üstü kapalı su yollarından
akan suyu, seviyesini kaybetmeden iki yüksek arazi arasındaki vadiden veya dere
yatağından karşıya geçirmek için inşa edilirler. Köprü şeklindeki ayaklı
kemerler yapılarak istenen yükseklikte taşıma amaçlandığından, su yollarının bu
bölümüne su kemeri adı verilir. İstanbul'da su kemerleri (Ma'zul, Tek, Ali Paşa,
Çifte, Çiftlik, Güzelce, Maglova, Kovuk, Paşadere kemerleri gibi) arasında en
bilineni Bozdoğan su kemeri. Sanat tarihçileri bunun nedenini, eski İstanbul'un
merkezinde kesişen ana yollarda ve yüksek yerlerinden kolayca görülebilecek bir
konumda olmasıyla açıklıyor.
Zeyrek'in ismi nereden gelir?
İstanbul dünya mirasının bir bölümünü oluşturan Zeyrek, Haliç'e hâkim bir
teras üzerinde Atatürk Bulvarı'nın batısında yer alıyor. Molla Zeyrek Camii ve
çevresindeki sokakları içeriyor. Bölgenin merkezini oluşturan cami, 12. yüzyılda
büyük bir manastırın merkezi olarak yaptırılmış; daha sonra medreseye
dönüştürülmüş. Hatta İstanbul Üniversitesi'nin başlangıcı sayılan tarihi
geleneksel medrese eğitiminin burada başladığı kabul ediliyor. Medresede, devrin
önde gelen bilim adamları ders vermiş. Bunlardan 'Zeyrek' (zeki, hazırcevap)
lakaplı Molla Mehmed'den dolayı yapı ve semt, Zeyrek adıyla anılmış.
İstanbul Surları da miras seçildi
İstanbul Surları denildiğinde; Byzas, Septimus Severus, Constantinus ve 2.
Theodosios tarafından inşa ettirilen surlarla, Galata Surları ve kentin
yakınlarındaki Anastasios Surları akla geliyor. Bizans Dönemi İstanbul'undan
günümüze ulaşan ve kentin silüetine damgasını vuran en önemli kalıntılar, tarihi
yarımadayı çepeçevre saran ve UNESCO tarafından da 'dünya mirası' olarak ilan
edilen surlardır. Birçok önemli tarihi yerleşim gibi, İstanbul da surları
sayesinde kendini koruyabilmiş ve dünyanın göz bebeği haline
gelmiş.