Yassıada ve Sivriada'da Kazılar Başladı



Yassıada ve Sivriada’nın imara açılması için inşaat çalışması başladı.  Arkeologlar Derneği İstanbul Şubesi , her iki adanın tüm tarihsel katmanlarını doğal çeşitliliğini yok sayan inşaat çalışmalarının derhal durdurulmasını istedi. Derneğin yaptığı açıklama şöyle:

“Bizans Dönemi’nde inziva ve sürgün yeri olarak kullanılan her iki adada birer manastır olduğu, yüzeyde günümüze kadar korunagelmiş kalıntılardan ve antik kaynaklardan bilinmektedir. Prof. Dr. Erendiz Özbayoğlu’nun 1998 yılında gerçekleştirdiği yüzey araştırmaları ile Sivriada’da (antik adı Okseia), Bizans Dönemi’ne tarihlenen mendirek kalıntısı, sarnıç ve gözetleme kulesi kalıntıları; Plate/Plateia adıyla da bilinen Yassıada’da ise sarnıç kalıntıları ve olasılıkla manastırın çilehanesi ya da hapishane olarak kullanıldığı düşünülen hücreli bir yapı kalıntısı belgelenmiştir. Ayrıca, antik kaynaklardan varlığı bilinen ancak henüz yeri tespit edilememiş yapıların varlığı da bilinmektedir. Yassıada’yı 19. yy ortalarında İngiliz elçisi Sir Henry Bulwer satın alıp ortaçağ görüntülü şato yapıları, seralar ve bir takım hizmet yapıları inşa ettirmiştir. Ada daha sonra Hidiv’lerin ailesi tarafından satın alındıysa da pek oturan olmamıştır. Ayrıca, adada 1960 İhtilali’nde Yassıada yargılamalarının yapıldığı spor salonunun da arasında bulunduğu tescilli yapılar da vardır.

Yassıada 1. derece doğal sit ve 3. derece arkeolojik sit alanı, Sivriada 2. derece doğal sit ve 3. derece arkeolojik sit alanıdır. Ancak, 6456 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 27. maddesi ile 3996 sayılı kanuna eklenen Ek 2. maddede "Yassıada ve Sivriada’da yapılacak olan planlama, imar ve inşaat uygulamaları ile diğer düzenlemeler 4/4/1990 tarihli ve 3621 sayılı Kıyı Kanunu hükümlerine ve diğer mevzuatta yer alan kısıtlama ve prosedürlere tabi değildir" denilerek, doğal ve arkeolojik sit alanı olan her iki ada da 2863 sayılı Kültür Varlıklarını Koruma Kanunu kapsamından çıkarılmış ve arkeolojik katmanların mevzuat üzerinden korunması engellenmiştir. 3. derece arkeolojik sit alanlarında ancak arkeolojik kazı ve sondajlar yapıldıktan sonra, uygun görüldüğü takdirde inşaat yapılabilecekken Yassıada ve Sivriada’daki inşaat çalışmaları söz konusu düzenleme ile bu zorunluluktan muaf tutulmuştur. Aynı şekilde her iki adadaki tescilli yapıların restorasyon projelerinin koruma kurulu onayından ve denetiminden geçmesi zorunluluğu da bu düzenleme ile ortadan kaldırılmıştır.

14 Mayıs 2015 tarihinde Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun katıldığı temel atma töreni ile MESA İnşaat tarafından inşaat çalışmaları başlatılmıştır ve o gu¨nden beri Yassıada’da arkeolojik katmanlar üzerinde iş makineleri ile çalışıldığı görülmektedir. Arkeoloji biliminin yöntemleri kullanılmadan yapılan bu kazılar, adanın arkeolojik dolgularının belgelenmeden yitirilmesine neden olacaktır. Üstelik torba yasayla her iki adanın 2863 sayılı Kültür Varlıklarını Koruma Kanunu kapsamından çıkarılarak tarihsel tüm katmanların devlet eliyle korumasız bırakılması, devletin anayasal görevini yerine getirmemesi anlamına gelmektedir. Siyasal rant ve inşaat projeleri karşısında koruma mevzuatının etkisizleştirilerek bilimsel kritelerin yok sayılması, denetimin engellenmesi etik olarak da kabul edilemez bir uygulamadır.

Sivriadanın ve Yassıada’nın doğal ve tarihsel zenginlikleri ile, Yassıada’nın 1960 idamlarıyla beraber toplumsal hafızanın içinde önemli bir yer tutması gerekirke böyle hoyrat bir biçimde harcanması kabul edilemez bir durumdur.

Arkeologlar Derneği İstanbul Şubesi olarak, her iki adanın tüm tarihsel katmanlarını doğal çeşitliliğini yok sayan inşaat çalışmalarının derhal durdurulmasını, Yassıada ve Sivriada’nın kültür varlıklarının tekrar korumaya alınmasını talep ediyor, tüm İstanbul halkını ve sivil toplum kuruluşlarını bu kültürel yok edişe ve kasıtlı hafıza kaybına karşı durmaya çağırıyoruz.

“Yassıada ve Sivriada'ya Dokunma, Bırak Issız Kalsın!”