'Yaşayan İnsan Hazinesi' Gürsoy: Kapım Herkese Açık



Fotolar: Selma Kocabaş (AA)

Birleşmiş Milletler (BM) Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumunun (UNESCO) 2009 yılı değerlendirmesinde ''Yaşayan İnsan Hazinesi'' ödülü verilen ve Kütahya'da yaşayan çini ustası Mehmet Gürsoy (60), çini sanatına ilgi duyanlara çağrıda bulunarak, ''Bu sanata sevdalı herkese kapım açık, bildiklerimi onlara aktarmak benim en önemli görevim'' dedi.
    
Gürsoy, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Kültür ve Turizm Bakanlığı Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğünce yürütülen somut olmayan kültürel miras çalışmaları kapsamında geçen hafta İstanbul'da ''Yaşayan İnsan Hazinesi'' ödülü verilen 9 geleneksel sanat taşıyıcısı arasında yer aldığını anımsattı. 7 asırlık bir imparatorluğun sanatını geleceğe miras taşıyıcısı olarak seçilmekten mutluluk duyduğunu belirten Gürsoy, şunları söyledi:
    
''UNESCO'nun verdiği Yaşayan İnsan Hazinesi titri, son derece anlamlı olup bize büyük görevler yüklüyor. Mutluluğumu kelimelerle ifade etmem mümkün değil, heyecanım dorukta. Büyük bir ödül, bunun sorumluluğunu taşımak elbette çok önemli. Bu mirası geleceğe taşırken son derece dikkatli olmalıyım. Bunun tavizi olmaz, mutlaka hakkını vermek durumundayız. Zaten hakkını verdiğimiz için bu ödül bize layık görülmüştür.''
    
Gürsoy, çiniciliğe başladığı 1975'ten itibaren önce ortaokul öğrencilerine bu sanatı öğrettiğini, Dumlupınar Üniversitesi Çinicilik Bölümü atölyesinde de öğretim görevlisi olarak çalıştığını ifade ederek, ''700'den fazla öğrenci yetiştirdim, hala yetiştirmeye devam ediyorum. Bu sanata sevdalı herkese kapım açık, bildiklerimi onlara aktarmak benim en önemli görevim. Sanatın zekatı öğretmekten geçer, bu vesileyle biz de zekatımızı vermiş oluruz'' diye konuştu.
    
Kıymetli taşların renklerini çinide kullandı
    
Çalışmalarını Kütahya'daki atölyesinde sürdürdüğünü dile getiren Gürsoy, 1975'te mağazalarda gördüğü çinilerle tarihte yapılmış olan çinileri karşılaştırdığında aralarında birçok fark bulunduğunu gördüğünü, ''Eski ustaların yaptığı şaheserler niye hayata geri dönmesin?'' düşüncesiyle yola çıkıp bu misyonu üstlendiğini anlattı. Gürsoy, öncelikle geri dönmesi, hayata geçirilmesi gerekenlerin orijinal çini renkleri olduğunu söyleyerek, şöyle devam etti:

''Mercan kırmızısı, zümrüt yeşili, turkuaz taşının firuzesi ve lapis taşının mavisi, kıymetli taş ve mücevher renkleridir. 1550-1575 yılları arasında hayatta olup daha sonra tarihte gömülü kalmış. Öncelikle Topkapı Sarayı'ndaki eserleri inceledim ve oradaki renkleri gözlemledim. Kütahya'ya dönüp test çalışmalarına başladım. Önce zümrüt yeşilini, sonra kobaltı hayata geçirdim. Mercan kırmızısı üzerinde 5 yıllık araştırmam oldu ve bunu da 1992 yılında elde ettim. Kompozisyonların da bire bir hayata geçirilmesi gerekiyordu. Besteler notalardan oluşur, bizim notalarımız da laleler, karanfiller, güllerdir. Bunların kompozisyonlarda yerli yerince kullanılmaları ve ağırlığının hissettirilmesi gerekir. Bunlara önem verdim.

Dünyadaki bazı arkeolog ve antropologlar çalışmalarımı inceledi. ABD'nin İndianapolis Üniversitesinden Prof. Dr. Henry Glassie, 1993'te yazdığı bir kitabının kapağında benim ve eserlerimin fotoğrafını kullandı. Benim hakkımda, 'Bu mutlaka iyinin iyisidir' cümlesini kullandı. Ecdada şükranlarımızı yad ettik. Çünkü koskoca bir imparatorluğun sanatıydı bu sanat. Dünyada hiçbir ülkenin devlet sanatı yoktur, ancak çini sanatı Osmanlı İmparatorluğunun devlet sanatı olarak kayıtlara geçmiştir.''

Gürsoy, son 20 yılda ABD, İngiltere, Almanya, Avusturya, Birleşik Arap Emirlikleri, Umman, Japonya ve yurt içinde 43 sergi açtığını sözlerine ekledi.
    
Geçen yıla ait değerlendirmede Türkiye'den ''Yaşayan İnsan Hazinesi'' seçilen çini sanatçısı Mehmet Gürsoy'un yanı sıra kaval, dilli-dilsiz kaval alanında Yaşar Güç, dokumacılık ve doğal boyamacılık alanında Emine Karadayı, aşıklık-zakirlik alanında Veli Aykut, bağlama yapımcısı Bekir Tekeli, ebru sanatçısı Fuat Başar, tezhip sanatçısı Uğur Derman, hüsn-ü hat sanatçısı Hasan Çelebi ve abdallık geleneği-halk ozanlığı alanında Neşet Ertaş'a ödülleri, 26 Kasımda İstanbul Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı'nda düzenlenen törende verilmişti.