Çeşme’nin yaklaşık yüzde 50’ye yakın bölümünü kapsayan ve golf sahaları, kongre ve spor salonları ile kültür merkezleri, termal turizm merkezi ve sağlık tesisleri, marina, oteller ile çok sayıda ticari alan yapılarak yarımada bölgesinin imara açılmasını öngören turizm projesinde kritik bir gelişme daha yaşandı.
Cumhuriyet’ten Erman Şentürk’ün haberine göre; meslek odaları, çevre örgütleri, sivil toplum kuruluşları, CHP’li belediyeler ve Çeşmeli yurttaşların açtıkları davada itirazları inceleyen Danıştay, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nı haklı gördü. Bakan Nuri Ersoy’un 200 ayrı otel için parsel parsel satılacağını duyurduğu, “İzmir’in Kanal İstanbul’u” olarak nitelenen Çeşme Turizm Projesi ile ilgili son sözünü söyleyen mahkeme, hazırlanan aksi yöndeki bilirkişi raporuna karşın yaklaşık 16 bin hektarlık alanda 20 milyar dolara hayata geçirilmesi beklenen dev yatırımın hukuka, kamu yararı ve planlama ilkelerine uygun olduğunu saptadı.
Mahkeme kararını yorumlayan avukat Şehrazat Mercan, “2020’de buranın turizm alanı ilan edilmesine karşı dava açmıştık. Bilirkişi 190 sayfalık raporda burada yapılmak istenen proje kamu yararı ilkesine aykırı görüldü ve çevresel etkileri açısından da sakıncalı bulundu. Olağan şekilde burada yürütmeyi durdurma kararı çıkması beklenirken, böyle bir karar geldi. Raporda açıkça yazıyordu ancak Danıştay iki şartın yerine gelmediğini ifade ederek yürütmeyi durdurma taleplerini reddetmiş. İşlem hukuka aykırı değilmiş, telafisi güç zararlar doğurma ihtimali de yokmuş. Böyle bir şey mümkün mü? Telafisi güç zararlar doğması için ne olması lazım? Önce bu bölgenin sit derecesi düşürüldü, arkasından planlar yapılıyor. Kesinlikle yürütmeyi durdurma kararı verilmesi gerekiyordu. Burası hassas bir bölge, korunması gerekli doğal varlıklarımız var. Çevre büyük zarar görecek.” diye konuştu.
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği İzmir İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri Aykut Akdemir ise “Hukuk artık iktidarın kılıcı olmuştur. Yargı hırsızın, talancının kılıcı olmuştur. Çeşme projesinin iptal edilmesi gerekmektedir. Bu kararı alamayan hâkimler tarih önünde hesap verecektir. İzmir topraklarının, Çeşme’nin, yarımadanın talan edilmesine, soylulaştırılmasına, halktan koparılmasına itirazımız var. Ülkemizde hukukun tepesindeki güç, hukuku etkilediği kadar bilimi de yok sayıyor. Adına hukuk denen bu düzen, kendi atadığı bilirkişi raporunu da görmezden gelip bilimi de reddetmektedir.” diye konuştu.
Haberin tamamına linkten ulaşılabilir.