Yapı Ürünleri Konferansı 2008'de Bunlar Konuşuldu



Odak Danışmanlık ve Yapı-Endüstri Merkezi (YEM) işbirliğiyle, ÇİMSA ve VitrA ana sponsorluğunda gerçekleştirilen “Yapı Ürünleri Konferansı 2008”, Türkiye’de ve dünyada kendi konularında fikir öncülüğü yapan uzmanları ağırladı. Sektörün çeşitli yönlerinin çok sayıda aktörle birlikte tartışıldığı, her yıl düzenlenmesi planlanan bu konferans serisinin ilkinde, yapı sektöründe dünden bugüne değişen trendler, markalaşma, etkin ve fark yaratan pazarlama yolları ile mevcut küresel krizin sektör üzerindeki etkileri ve mücadele stratejileri, yerli ve yabancı pek çok uzmanla gündeme taşındı.

Üretici firmalar ile mimar, kullanıcı ve uygulayıcıyı, yani tüm “karar vericileri” bir araya getiren konferansta, "stratejik pazarlama", "tanıtım ve satış", "marka ve müşteri" kavramlarında yaşanan hızlı değişime öncülük etmenin yolları ve başarılı uygulamaları ele alındı. Konferansta aynı zamanda yapı malzemesi üreticisi, mimar ve müteahit bir araya getirilerek, mevcut iletişimsel ve yönetimsel açmazların aşılması adına bir tartışma platformu oluşturuldu. Yapı Ürünleri Konferansı 2008'e damgasını vuran hakim tartışma güzergahı ise, hiç şüphesiz küresel kriz oldu. Dünyada yapı ve gayrimenkul sektörlerinde geçtiğimiz 20 yıla dair bir döküm ve değerlendirmenin ortaya konulduğu konferansta, Türk yapı sektörünü bekleyen zorluklar öngörülerek "krizi fırsata dönüştürme" stratejileri paylaşıldı.

Açılış konuşmaları Odak Danışmanlık Yönetim Kurulu Başkanı Semra Sevinç ve Yapı-Endüstri Merkezi Yönetim Kurulu Başkanı Doğan Hasol tarafından yapılan konferansın ilk konuşmacısı, "Yapı Sektöründe Hızlı Değişimleri Yönetmek" başlıklı sunumu ile Mark Matteson oldu. Amerika yapı sektörünün en önemli danışmanlarından biri olan Matteson, Amerikan yapı sektörünün en başarılı firmalarından örnekler verdiği konuşmasında, yapı sektöründe özellikle değişim kavramının altını çizdi. Matteson, dinamik fikirleriyle şirketlerin uzun vadeli stratejiler geliştirmeleri, yenilikçilik kuralları ve hedefe ulaşma konularını ele alırken, zamansız işletme prensiplerini de ortaya koydu.

"Yapı Ürünleri Konferansı 2008" programı çerçevesinde gerçekleştirilen ilk oturum, "Yapı Ürünleri Sektöründe Geleceği Şekillendirecek Trendler" başlığını taşıyordu. Dünden bugüne yapı ürünlerinde yaşanan temel değişimler ve gelecek beklentilerinin masaya yatırıldığı oturumu Yapı-Endüstri Merkezi Yönetim Kurulu Başkanı Doğan Hasol yönetti. Oturuma; "Yapı Ürünleri Sektörü Tarihine Genel Bir Bakış" başlıklı konuşmasıyla YEM Yönetim Kurulu Başkanı Doğan Hasol, "Geleceğin Yapı Anlayışına Yolculuk... Yeşil Binalar" başlıklı konuşmasıyla Alarko-Carrier Genel Müdürü Önder Şahin, "Yapı Ürünlerini Yarınlara Taşıyacak Yenilikler" başlıklı konuşmasıyla Jotun Boya CEO’su Şükrü Ergün, "Yapı Ürünlerinde Temel Öğe Olarak Tasarım" başlıklı konuşmasıyla Kaleseramik Genel Koordinatörü Bahadır Kayan ve "Yapı Ürünlerinin Yapı Taşı; Yenilikçilik ve Estetik Üzerine" başlıklı konuşmasıyla Çimsa Genel Müdürü Mehmet Hacıkamiloğlu katıldı.



Yapı ürünlerinde markalaşma ve yapı sektörü konusunda dünyanın ilk beş isminden biri olan Matt Michel de "Yapı Sektöründe Güçlü Marka Olmak" başlıklı bir sunum gerçekleştirdi. Michel, marka gelişimi, farklılaşma ve farklılaşmanın süreçlerde uygulanması konularına değindi. "Tüm Zamanların En Büyük 100 Satış Sırrı" kitabında satış ve motivasyon dünyasının efsane gurusu olarak yer alan Michel, aynı zamanda "Never Lose A Customer" kitabının yazarı.

Günün ikinci oturumu, “Türk Yapı Sektöründe Güçlü Markaların Gelecek Planları” ismini taşıyordu. Oturumun ilk konuğu Eczacıbaşı Yapı Ürünleri Grubu Başkanı Ahmet Yamaner’in grubun faaliyetlerine ilişkin bilgi verdiği konuşmasının ardından sırayla Trakya Cam Başkan Yardımcısı Çetin Aktürk ve Lafarge Beton Başkan Yardımcısı Volkan Girişler söz aldılar. Trakya Cam ve Isıcam’ın yeni ürün ve marka çalışmaları ile inşaat malzemelerinde dünya lideri Lafarge Beton’un markalaşma stratejilerine değinilen bu sunumların ardından panelin başkanı Mark Matteson, konuşmacılara şu soruyu yöneltti: “Mevcut kriz gündemi içinde stratejileriniz neler olacak?”

İlk olarak sözü alan Ahmet Yamaner, ‘eski krizlerden farklı’ olarak nitelendirdiği mevcut ekonomik koşullarda yapılması gerekenleri ArGe, markaya yatırım ve yenilikçilik olarak özetledi. Uzun vadeli olarak da ihracata önem verilmesi ve yeniden organize olunması şartlarına değinen Yamaner’in ardından sözü alan Çetin Aktürk ise, ciddi bir daralma gözlemlenen düz cam sektöründe acil ve önceliği olmayan harcamaların kaldırılacağını belirtti. Aktürk, belirsizlik ortamında markalaşmanın kendi segmentlerine faydalı olacağına inanmadığını ve müşteri ilişkilerini korumanın daha önemli olduğunu ekledi. Volkan Girişken ise Lafarge’ın belli segmentlere yüklenerek ve müşteri bağlantılarını kuvvetli tutarak krizin etkilerini bertaraf edeceğini ancak amacın “karlılığı koruyarak varlığı sürdürmek” olduğunu belirtti.

Pantone Renk Enstitüsü Direktörü Leatrice Eiseman’ın “Yapı Sektörüne Yön Veren, Kararları Etkileyen Büyü; Renkler” sunumu, turuncudan sarıya, toprak renklerinden siyaha çeşitli renk ailelerinin psikolojik ve fizyolojik etkilerini ortaya koydu. Eiseman “Renk nereye gidiyor?” sorusundan yola çıkarak 2009-2010 trendlerine ilişkin öngörülerini de izleyicilerle paylaştı.

Yapı Ürünleri Konferansı 2008’in en renkli bölümlerinden “Ürün-Mimar-Müteahit Buluşması” paneli, Bilgi Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. İhsan Bilgin, Mimar Emre Arolat, İntema A.Ş. Genel Müdürü Atalay Gümrah ve Nida İnşaat ve Turizm A.Ş. Genel Müdürü Yusuf Sezer’i bir araya getirdi. Panel moderatörü İhsan Bilgin, üreticilere mevcut imkan ve kapasite bolluğunda neyin, nasıl üretileceğini; mimarlara ise bunları nasıl kapsayacaklarını sormayı anlamlı buldu. Bunun üzerine söz alan Emre Arolat, yeni malzemelerle tanışmak istemek, fakat aynı zamanda tedarikçilerle muhattap olacak vakit bulamamak paradoksunu, yalnızca malzeme arşivini düzenleyen ve güncelleyen bir ekip ile aşmaya çalıştıklarını belirtti. “Yapı ürünleri genellikle çağ dışıdır” diyerek yapı malzemelerinin tüm sofistikasyonlarına rağmen uçak parçası olmadıklarını, yani problemli olduklarını vurgulayan Arolat, bu yüzden de ürünlerin abartılı sunumlarını sıkıcı ve gereksiz bulduğunu belirtti. Arolat, önemli olanın tedarikçinin ihtiyaç anında malzemeyi tanıtması olduğunu ekledi.

Yusuf Sezer ise uygulamacı ile üreticinin bir araya gelmesinin mimara bağlı olduğunu, ancak haksız rekabet ortamında mal sahibi veya müşterinin “uygunu ucuza” dönüştürebileceğini ve uygulamacının elini kolunu bağladığını ifade etti. Sezer, üreticilerin uygulamacı ve mimara ulaşamadığı eleştirilerine hak verirken diğer yandan da üreticilerin ‘gerektiğinde’ orada olmamalarını eleştirdi. İyi bir uygulama ortamının bütün aşamalarını kapsadığının ve ürün tanıtımının ekipler aracılığıyla projeye dahil edilmesi gerekliliğinin altını çizen Sezer, karalı projelere ihtiyaç duyulduğunu vurguladı.

Mimar ve müteahitin zaman ayırmasının yüksek iletişim potansiyelli bu ortamda elzem olduğunu vurgulayan Atalay Gümrah ise, son dakikada büyük ölçekli malzeme tedarikinin yarattığı sorunlara karşılık mimarların beklentilerini iyi planlaması gerektiğine değindi. Gümrah, yapı malzemeleri sektöründe en temel derdin uygulamacı ve mimarın mahcup kalması olarak nitelendirerek, kendilerine tanıtım için gerekli vaktin ayrılmasının gösterdikleri hizmet çabasına bir karşılık olacağını savundu.

Konferansın son oturumu, “Yapı Ürünleri Sektörünün Geleceği-Ekonomik Gelişmelerin Sektöre Etkisi” başlığını taşıyordu. Sabancı Holding Başekonomisti Barbaros İneci Türkiye ekonomisine yönelik öngörülerde bulunduğu sunumunda, net borçlanma yapılmaması durumunda Türk ekonomisinin büyüyemeyeceği ve hatta küçülme riskinin var olduğunu belirtti. 2009 için uzun dönemde gerçekleşecek faiz ve borç durumlarına göre tahminler de yürüten İneci, “Gayrimenkul fiyatlarının veya borsaların reel olarak yükselmediğini, hatta düştüğünü görebiliriz” dedi. İneci, şirketlerin bu ortamda dışarıdan kaynak getirmek ve rekabetçi politikaları gündeme taşımak durumunda olduğunu ifade etti. 

İkinci sunum ise oturum moderatörü, Reklamcılar Derneği Genel Müdürü Ayşegül Molu’dan geldi. Molu, Türkiye’de %8-15 oranında bir paya sahip yapı sektörünün, 2005-2007 aralığında televizyon reklamlarında yalnızca %5’lik bir paya sahip olduğunu belirterek “Yapı sektörü henüz tanıtım-pazarlamayı keşfedememiş” tespitinde bulundu. “Soyut değerler olarak nitelendirdiğimiz marka ve tanıtım değerleri küçümsenecek şeyler değil. Amaçlarımız için kullanabileceğimiz birer katma değer” diyen Molu, düşmesi beklenen medya fiyatları ve maruz kalınan mesaj azlığında inşaat sektörünü bir pragma değişikliğine yönelmeye ve kriz gerçeğini bir fırsata dönüştürmeye çağırdı.



Erginoğlu & Çalışlar Mimarlık kurucu ortağı Kerem Erginoğlu’nun tespiti ise, yurtdışında mimarlık sektörünün devlet desteği ile büyüdüğü yönünde oldu. Katıldıkları uluslararası yarışmalardan verdiği örnekler aracılığı ile İngiltere ve Fransa’da proje bedeli ile satış değeri arasındaki muazzam farklara işaret eden Erginoğlu, Türkiye’de de mimarlar ve projelerin öne çıkarılması ile gerçekleştirilecek bir devlet teşvkinin yapı sektörünü ileriye taşıyabileceğine inandığını ifade etti.

Erginoğlu’ndan sonra sözü alan Urban Land Institute Türkiye Başkanı Haluk Sur’un sunumu, geçtiğimiz 20 yılın gelişim ve dönüşümlerini özetleyerek başladı. Dünya ekonomisinde büyük bir patlama ve sonrasından gelen bir derin gerilemenin çok önceden öngörüldüğünü, ancak tüm faturanın mortgage’a kesilmesinin yanlış olduğunu belirten Sur, mortgage bağlantılı faizlendirme ve kredi sistemlerinin bir eleştirisini yaptı. Bugünlerde ders çıkarılarak global ekonominin daha sağlamlaşacağını ileri süren Sur, krizin aşılmasında yapı ve gayrimenkul sektörlerinin önemli bir rol üstleneceğini vurguladı.

Konferansın son konuşmacısı Gazi Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Saygın Eyüpgiller, “Yapı Sektörü Zirveden Krize, Buradan Nereye?” başlıklı sunumunda dünya inşaat sektörüne genel bir bakış attı ve sektörel paylara yönelik rakamsal veriler aktardı. “Parametreleri çok lokal bir sektör” olarak nitelendirdiği inşaatın ABD ve AB’de son iki yıllık gelişmelerini maddelere döken Eyüpgiller, Türkiye’nin ‘lokomotifi’ ve Pazar dördüncüsü inşaatın rekabet gücünü arttırarak ve markalaşarak büyümek zorunda olduğunu vurguladı. Eyüpgiller, riskleri iniş çıkışlar içinde iyi hesaplayarak ve yöneterek krizi fırsata dönüştürmenin mümkün olduğunun altını çizdi.

Yapı Ürünleri Konferansı 2008, Odak Danışmanlık Yönetim Kurulu Başkanı Semra Sevinç’in kapanış dilekleri ile sona erdi.