Kayseri Sanayi Odası, Ticaret Odası ve Ticaret Borsası ile TSE arasındaki Kalibrasyon İşbirliği Protokolü İmza Töreni’nde konuşan Şentürk, küresel ekonomide yer edinebilmek için küresel standartlara uygun üretim yapılmasının kaçınılmaz olduğunu vurguladı.
Avrupa’nın yapı malzemeleri CE direktifini değiştirdiğini hatırlatan Şentürk, şöyle devam etti: "Temmuz ayından itibaren yeni CE direktifi kapsamında belgeli olmayan mallar Avrupa pazarına giremeyecek. Bu direktife göre biz CE belgesi veremeyeceğiz. Çünkü, öncelikle Türkiye bu direktife göre yönetmelik çıkarmak durumunda. Bu yönetmeliğe göre bakanlıklar alt yapıyı kurmak zorunda. Ardından Avrupa gelip bu altyapının yeterliliğini denetleyecek. ’Beyefendiler’ yeterli bulursa o zaman bizdeki bakanlıkların TSE ve benzeri kuruluşlara belge verme yetkisini verecekler. Bu aşamadan sonra biz bu yetkiyi alıp CE belgesi vermeye başlayacağız. Temmuz ayından itibaren bu süreç yetişemezse ki yetişemeyecek gibi görünüyor. Yani temmuz ayından itibaren Avrupa’ya yapı malzemesi satmak isteyen bütün firmalar ya Avrupa’ya mal satmayı durduracak, ya da Avrupalı belgelendirme kuruluşlarına her biri 20 ile 40 bin avro karşılığında para ödeyerek bu yeni CE belgelerini alıp mal satacak.”
"Belgelendirme işlemlerine 2 milyar dolar ödüyoruz"
Türkiye’deki şirketlerin ”Adına Uygun Değerlendirme” olarak adlandırılan belgeleri alabilmek ve test işlemleri için her yıl Avrupa ülkelerindeki standardizasyon kuruluşlarına servet ödediğini belirten Şentürk, şöyle devam etti: ”Bu alanda dünya pazarının yıllık büyüklüğü 200 milyar dolar. Yani her yıl dünyada 200 milyar dolarlık belgelendirme hizmeti üretilir. Türkiye’de ise 2,4 milyar dolarlık belgelendirme ve test pazarı var. Bu paranın 120 milyon doları TSE’ye geliyor. 120 milyon doların da diğer yerli tüm belgelendirme kuruluşlarında olduğunu düşünelim 2 milyar 160 milyon dolar nerede? Farkında değiliz ama bu parayı Avrupa kuruluşlarına veriyoruz. Yani her yıl 2 milyar dolar civarında yurt dışına Türk iş dünyasının parası gidiyor. 2 milyar dolar kar edebilmek için 40 milyar dolarlık mal üretip ihraç etmek gerekiyor. Yani Türkiye 40 milyar dolarlık mal üretip satarsa belgelendirme ve testten dolayı Avrupa’ya her yıl verdiğimiz parayı ancak karşılayabiliriz”
"Dünya’daki en güçlü teknik engel standartlardır"
Standartların ihracatın önündeki engelleri kaldırmak amacıyla getirildiğine dikkati çeken Şentürk, Avrupa’daki standart kuruluşlarının ise standartları engel aracı haline getirdiğini öne sürdü.
Bir ürünle alakalı standardın değiştirildiğinde bu standarda uygun olmayan ürünün Avrupa ülkelerine girdirilemediğini ifade eden Şentürk, şunları söyledi: ”O standarda göre belge vereyim diyorsun. Bu seferde ’o standartta şu teknoloji kullanılacak’ diyor. Standart o teknolojiyi dayatıyor. Bu teknolojiyi de ben üretirim diyorsun. ’Teknolojinin lisans hakkı bende, bu lisans hakkını sana vermem’ diyor. Peki bunun lisans hakkı sendeyse bunu neden standarda yazıyorsun. Standartlar bu tür engelleri ortadan kaldırmak için var olması gereken dokümanlar olduğu halde, ne yazık ki ileri teknoloji isteyen ürünlerde bu lisanslı teknolojileri standartlara yedirerek arkasından bizim gibi ülkelerin üretim yapması imkansız hale getiriliyor. Getirmekle de kalmıyorlar bizim pazarlarımızı kendi ürünlerinin pazarı haline getiriyorlar. Dolayısı ile dünyanın görmüş olduğu en güçlü teknik engel ne yazık ki standartlardır.” Türkiye’nin dünya ekonomisinde söz sahibi olabilmesi için standartları belirleyen ülke olması gerektiğini ifade eden Şentürk, ”Bunu başarabilmek için de standart kuruluşlarının komitelerine katılmak gerekiyor. Komitelere, sanayicimiz destek vermediği için adam veremiyoruz. Sanayiciler sahip çıksın bir yıl içinde binin üzerinde komiteye adam verebiliriz. İki yıl içinde en az 50-60 komitenin başkanlığını alabiliriz” diye konuştu.