Yapı-Endüstri Merkezi 45 Yılı Geride Bıraktı

YEM, 2008'den bu yana Fulya'daki merkezinde faaliyetlerini yürütüyor

45 yılda Türkiye yapı sektörünü pek çok ‘yenilik’ ve ‘ilk’lerle tanıştıran YEM, sektörle birlikte kendisi de büyüdü. İnançlı ve hevesli 12 genç mimar ve mühendisin birlikteliğiyle kurulan merkez, düzenlediği fuarlar, sergiler ve etkinliklerle, teknik ve sektörel yayınlarıyla, yapı sektörünün en önemli ve güvenilir aktörlerinden biri haline geldi.

“Bir şeyi kurarken elbette bazı hedefleriniz oluyor; ama o iş gerçekleştiği zaman hiç beklemediğiniz başka faydaları olabileceğini de görüyorsunuz” diyen YEM Yönetim Kurulu Başkanı Doğan Hasol’a YEM’in nasıl kurulduğunu sorduk.

YEM nasıl bir ortamda kuruldu, Türkiye’de yapı sektörü ne durumdaydı?

Batı’da Yapı Merkezi adında örnekler vardı; ancak bizde henüz böyle bir oluşum yoktu. 1965 yılında Paris’e Uluslararası Mimarlar Birliği’nin kongresine gittim. Onu bahane ederek, Avrupa’daki Yapı Merkezlerini dolaştım. Rotterdam’daki Yapı Merkezi, o tarihlerdeki en önemli merkezdi; çünkü II. Dünya Savaşı’nda yüzde 80’i yıkılan kentin yeniden kurulması için yaptıkları ilk şey yapı malzemelerinin topluca görülebileceği bir merkez kurmak olmuştu. Savaştan çıkmış olmalarına rağmen malzeme çeşidi ve niteliği olarak bizden çok ileri bir yerdeydiler.

Kuruluş aşamasında ne gibi sıkıntılarla karşılaştınız?

Kuruluş çalışmalarına 1967’de başlamıştık; ancak o kadar deneyimsizdik ki, hazırlıklarımız çok uzun sürdü. 12 kişi bir araya gelmişti; hiç kolay olmadı. Evet, hepimiz mimardık, mühendistik; ama bu işin nasıl götürüleceği konusunda çok fazla bir bilgimiz yoktu. Sadece bunun yapılabileceğine olan inancımız ve hevesimiz vardı. Harbiye’deki yeri büyük bir cesaretle kiraladık ve daimi sergiyi kurduk; sonra da 8 Mart akşamı bir kokteyl ile kapılarımızı açtık. Elbette yapı sektörü, bugünle kıyaslanamayacak kadar zayıftı. Yapı malzemesi çeşidi azdı, kapasiteler son derece yetersizdi. Düşünün o dönemde sadece Çanakkale Seramik 15x15 cm beyaz fayans üretiyordu. Renkli fayanslar İtalya’dan ithal ediliyordu ve Perşembe pazarında satılıyordu. Bir de Sümerbank’ın Bozüyük Fabrikası 10x10 seramik karolar üretiyordu, onun da renk çeşidi son derece azdı. Bol bol marley, PVC yer karoları, boya çeşitleri vardı. Sergideki malzemeler çoğunlukla bunlardı. Arçelik, en ileri ürünü olarak ‘gazosifon’ dedikleri gazyağlı termosifonu sergiliyordu. Eczacıbaşı’nın banyo takımı olarak tek bir ürün grubu vardı; onun içinden seçiyordunuz.

DoğanDoğan HasolYEM’in faaliyet alanları nasıl şekillendi?

İçimizde bir dergi çıkarmak hep vardı. Kuruculardan Bülent Özer, Yılmaz Zenger ve ben, asistan olduğumuz İTÜ Mimarlık Fakültesi’nde ‘Mimarlık ve Sanat’ adında bir dergi çıkarmıştık; fakat maddi nedenlerle 10 sayıdan sonra iş durmuştu. YEM, daimi sergiyle başladı; yayın etkinlikleri 1973’te, 5 yıl sonra geldi. Yapı Dergisi’ni, ‘Mimarlık ve Sanat’ formatında çıkarmaya başladık. Yapı Kataloğu’nun ilk baskısı da 1973’te çıktı. Yine aynı yıl, Demirtaş Ceyhun ile birlikte Harbiye’deki yerimizin ön vitrinlerinden birinde bir kitabevi kurduk. 1973 bizim için, bir bakıma atılım yılı oldu. Demirtaş’ın da büyük katkılarıyla edebiyat etkinlikleri, imza günleri düzenlemeye başladık. O ilişkiler, daha sonra Yazarlar Sendikası’nın kurulmasına önayak oldu. Şehir Tiyatroları Harbiye bölümü, ilk bizim salonumuzda gösterilere başladı; kendi binası yapılıncaya kadar orada oyunlar sahneledi. Ulvi Uraz, Genco Erkal, Vasıf Öngören tiyatroları onları izledi. Ferhan Şensoy, yıllar sonra Orta Oyuncular’ı orada kurdu. Konferanslar hep devam etti.
    
Yapı Fuarları ne zaman ve nasıl başladı?

10 yıl sonra da fuar düzenlemeye başladık. Spor ve Sergi Sarayı 1953’te, İstanbul’un fethinin 500. yıldönümü için düzenlenen bir sergiyle açılmıştı. Sonrasında da spor etkinliklerine, özellikle basketbola tahsis edildi. Biz fuar düzenlemeye karar verince, aklımıza oradan başka bir yer gelmedi. Ama işin bazı güçlükleri vardı; izin almak zordu ve basket mevsiminin dışında bir zaman olmalıydı. Tribünleri sökerek işe başladık, bir yerde depoladık. Elde ettiğimiz düz alanlarda ilk Yapı Fuarı’nı gerçekleştirdik; ki en çok 2000 metrekare net alanı olan bir fuar oldu. Bugüne göre son derece cılızdı. Stant sistemi için malzeme yoktu. Yine de iyi bir başlangıçtı; 94 firma katılmıştı.

Yapı-Endüstri Merkezi’nin geleceğini nasıl görüyorsunuz?

YEM, şu anda ikinci bir atılım döneminin başlangıcında, bir dönüm noktasında. Yeniden kuruluyor diyebiliriz. Biliyorsunuz, İngilizlerle Yapı Fuarları için bir ortaklık gerçekleştirdik. Onun dışında kalan etkinliklerimiz, bizim yola çıktığımızda hedeflediğimiz etkinlikler. Dediğim gibi fuarlar, 10 yıl sonra katıldı YEM etkinliklerine. Biz, o 10 yıl içinde geleceği oluşturacak çok önemli atılımlar yapmıştık. Şimdi de aynı konumdayız.