Orman Mühendisleri Odası Başkanı Hasan Türkyılmaz, yaptığı açıklamada, son günlerde özellikle sosyal medyada ağaçlandırma çalışmalarında çam yerine meyve ağaçları dikilmesine yönelik ormancılık bilim ve tekniğinden uzak bazı paylaşımlar yapıldığına dikkati çekerek, çam türü ağaçların sadece Türkiye'de değil, dünya genelinde de geniş yayılış gösterdiğini ve bundaki en önemli faktörlerden birinin iklim olduğunu söyledi.
Orman mühendisleri olarak geçmişte Türk ormancılığına ciddi katkılar sunan Baki Kasaplıgil ve Ünal Akkemik gibi meslek büyüklerinin de konuyla ilgili kaynak çalışmaları olduğuna işaret eden Türkyılmaz, "Kasaplıgil, 1952 yılındaki bir makalesinde, Akdeniz iklim tipinin hakim olduğu ibreli ormanlarda hakim ağaç türü çam demiştir. Akkemik hocamızın ise Anadolu'daki fosil ormanlarında yaptığı çalışmalarda çam türlerinin yaklaşık 20 milyon yıllık taşlaşmış ve kömürleşmiş fosillerini tespit ettiğini biliyoruz." diye konuştu.
"Kızılçam ağaçları küllerinden yeniden doğar"
Türkyılmaz, söz konusu çalışmaların çam türü ağaçların Türkiye coğrafyasında hep var olduğunun ve var olmaya devam edeceğinin en büyük kanıtı olduğuna dikkati çekerek, şunları kaydetti: "Kızılçam ülkemizde en geniş alana yayılan çam türüdür ve yangınlardan sonra kendini yenileyebilme özelliğine sahiptir. O yüzden yanan kızılçam ormanları asla yok olmaz ve küllerinden yeniden doğar diyoruz. Elbette ormanlarımız yanmasın ama yanan kızılçam ormanlarındaki kozalak ve tohumlar aşırı ısıdan dolayı uyanarak ilkbahar ile çimlenmeye başlar. Eğer tohum ile ormanlaştırma yetersiz veya mümkün değilse, ağaçlandırma ile yeniden ormanlaştırma yapılır. Kısacası bu çalışmalar boyunca ormancılar tamamen doğayı taklit eder."
Orman Genel Müdürlüğü’nün ülke genelinde çok güzel ağaçlandırma çalışmaları yaptığını dile getiren Türkyılmaz, bu ağaçlandırmalarda öncelikli olarak mühendisler tarafından toprak analizlerinin yapıldığını ve yörenin ekolojisine göre dikilecek ağaç türüne karar verildiğini ifade etti.
"Kızılçam, kuraklığa en dayanıklı çam türüdür"
Türkyılmaz, Türkiye'nin su zengini bir ülke olmadığı için doğal kaynakların tasarruflu kullanılması gerektiğini kaydederek, "Tüm ekolojik ve doğal faktörler değerlendirildiğinde özellikle Akdeniz ikliminin egemen olduğu yörelerde kızılçam en ideal türlerimizin başında gelir. Kızılçam, kuraklığa en dayanıklı çam türüdür. Meyve ağaçları ise ciddi bir emek ve sulama ister." şeklinde konuştu.
Hasan Türkyılmaz, tüm bunlara rağmen uygun arazilerde orman köylülerine ek gelir ve yaban hayvanlarına besin kaynağı sağlayabilmek amacıyla ceviz, badem, kestane, dut, alıç, ahlat, kuşburnu, defne, keçiboynuzu ve zeytin gibi meyve veren türlerin ağaçlandırma çalışmaları yapıldığını dile getirdi.
"Bir yörenin bitki türü değiştirilemez"
Isparta Uygulamalı Bilimler Üniversitesi Orman Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yılmaz Çatal da yanan orman alanlarında zeytincilik yapılmasına yönelik gelen taleplerin şaşkınlık verici olduğunu ifade etti.
Kızılçamın yayılış alanlarında kuraklığın en önemli doğal seleksiyon sebebi olduğuna işaret eden Çatal, bu nedenle kurak yörede sadece kızılçamın yetişebileceğini dile getirdi.
Çatal, ilk ağaçlandırma çalışmasının 1368 yılında Almanya'nın Nürnberg çevresinde büyük bir orman yangını sonucu yapıldığını ve bölgenin doğal türü olan kayın ağacı yerine çam, ladin ve köknar dikildiğinin ilgili çevrelerce bilindiğini dile getirerek, söz konusu bölgenin bugün tekrar eski haline getirilmeye çalışıldığını söyledi.
Çam ağaçlarının uzun yıllardır Anadolu topraklarında bulunduğunu anımsatan Çatal, "Doğaya açık koşullarda bilimsel ön çalışmalar yapmadan bir yörenin bitki türünü değiştirmek onarılamaz büyük yaralar açar. Bir yörenin bitki türü değiştirilemez, hele ki kurak ve zor tür adaptasyonun olduğu Akdeniz ekobölgesi gibi bölgelerde tür değişikliği yapılamaz." değerlendirmesinde bulundu.