Atatürk Orman Çiftliği 1925 yılında Cumhuriyet ve çağdaşlaşmanın sembolü olan başkent Ankara'nın yanı başına kuruldu. Amaç, Ankara halkına, topluca yararlanabileceği dinlenme ve eğlenme alanları sağlamak ve ülkemize de, örnek ve modern bir tarım işletmesi kazandırmaktı.
Çiftlik kuruluşundan itibaren hızla büyüdü. Çiftliğe ait toprakların satın alınmasındaki temel kaynak, Atatürk'ün kişisel tasarrufları idi. Ancak, bu konu çiftliğin kuruluşundan bugüne kadar hiçbir zaman sorun olmadı. Zira çiftlik bir kamu malı gibi gelişti, büyüdü, korundu ve kamu işletmesi gibi yönetildi. Öyle ki, Atatürk'ün sağlığında çiftliğin ürünleri Cumhurbaşkanlığı Köşkü'nce parası karşılığı satın alındı. 1937'de de Çiftlik Atatürk'çe bağış senedinde gösterilen şartlarla Hazine'ye bağışlandı.
Talan başlıyor
Atatürk Orman Çiftliği, sahibi, kurucusu ve koruyucusu büyük Ata'nın ölümünden sonra çeşitli kanunlarla ve idari kararlarla her anlamda yağmalandı. Çiftlik, sahip olduğu arazinin beşte ikisini kaybetti, daraldı ve küçüldü. Devletçe kötü yönetildi. Çiftlik, işlevinin önemli bir bölümünü yapamaz hale geldi.
Çiftliğin adım adım ve yavaş yavaş erimesine neden olan kanunlar ve idari uygulamalar, görünüşte hep kutsal amaçlarla ve sözlerle gerçekleşti. Sanayi tesisleri kurmak, işçi kooperatiflerine arsa temin etmek, Tarım ve Orman bakanlıkları teşkilatına yeni yerleşkeler yapmak, Ankara'nın Cumhuriyetle yaşıt spor kulüplerine spor ve antrenman sahaları ile devletimizin saygın kurumlarına gerekli sosyal tesisler kazandırmak, turistik tesisler ile çiftliği bütünleştirmek gibi sevimli gerekçelerle çiftlik bugünlere geldi.
Bütün bunların yanında, çiftliğin yönetiminden sorumlu Tarım Bakanlığı, çiftliği amacından uzak bir şekilde yöneterek yozlaştırdı. Çiftliği yapılaşmaya açtı. Lojmanlarla doldurdu. Tarım Bakanlığı bünyesindeki asalak bazı vakıflar çiftliğin bir bölümünü ticari alan haline getirdiler.
Halkın dinlenmesi ve eğlenmesi için yapılan tesisler yok edildi ve halktan koparıldı: Marmara Havuzu "MİT" kuruluşunun sosyal tesisi oldu. Karadeniz Havuzu yerine Devlet Mezarlığı yapıldı. Bira Parkı buharlaştı. Hayvanat Bahçesi eridi ve tükendi. Çiftlik arazisi üzerinde, bu büyük tarihi ve kültürel mirasla adeta alay edercesine, bovlingçilere, kokoreçcilere, köftecilere, düğün salonlarına, yoz alaturka lokantalara yerler verildi. Çiftlik merkezi, döküntü ayaküstü yiyecek satan esnafla dolduruldu. Çiftliğe sanki bir yerleşim alanı gibi iki cami yapıldı.
Çiftlik kent trafiğinin bir bölümüne açıldı. Arazi tahsisi ve kiralama yöntemi ile asalaklar çiftliğe yerleşti. Çiftliğin bütünlüğü bozuldu. Çiftlik kirlendi.
Yeni gelişmeler
Daha önce yapılanlar yetmedi. Çiftliğe son bir darbe daha vurularak çiftliğin yok edilmesinin hukuki temelleri atıldı. Atatürk Orman Çiftliği'nin bugünkü hukuki statüsünü belirleyen 24 Mart 1950 tarihli ve 5659 Sayılı Kuruluş Yasası'na 21 Haziran 2006 tarihinde eklenen bir ek madde ile çiftlik Ankara Büyükşehir Belediyesi'ne teslim edildi. Çiftliğin geleceğini belirleyecek olan çok önemli ve geniş yetkiler Ankara Büyükşehir Belediyesi'ne verildi.
Bize göre, bu yeni kanunun verdiği yetkilere dayanılarak yapılacak imar planları ile çiftlik yakın gelecekte daha kolay kemirilecek, küçülecek ve yapılaşacaktır. Bu yasa ile çiftliğe ait arazi ve tesisler, bu yeni süreç içinde parça parça ve kolayca elden çıkarılabilecektir. Sonuçta çiftliğin kuruluş amacına uygun olarak kullanılması olanağı hiç kalmayacaktır.
Çiftlik için çıkarılan yeni yasa, yeni bir düşüncenin; bağımsız bir düşüncenin; ürünü değildir. Son yirmi beş yıl içinde yeşil alanlara ve kamu emlakine (ormanlar, araziler, arsalar, kent içindeki yeşil alan ve parklar, hizmet binaları, fabrika ve üretim tesisleri, hava alanları ve limanlar gibi) göz diken, dadanan ve onu talan etmek isteyen politikaların ve uygulamaların devamıdır.
Yakın geçmişte kamu emlakinin elden çıkarılması, yeşil alanların daraltılması ve yozlaştırılması ve adeta devletin mülksüzleştirilmesi için pek çok yasa yapıldı.
Bu konuda, Ankara'da yapılan düzenlemeleri ve bunların önemli bir bölümü aracılığı ile belirli kesimlere rant aktarımına neden olan uygulamaları hatırlayalım: Belediye hudutları içinde kalan veya sonradan belediye sınırları içine alınan Hazine arazileri yasalarla belediyelerce devredildi.
Özelleştirmenin ilk önemli uygulaması ve ilk özelleştirme talanı, Ankara Çimento Fabrikası'nın ve arazisinin özelleştirilmesinde yaşandı. Ankara Çimento Fabrikası'nın yalnız fabrika ve işletme alanı değil, daha önce AOÇ'den alınan arazinin bütünü özel bir kuruluşa satıldı. Fabrika 750 dekar arsalaşmış kıymetli bir arazi ile birlikte yok pahasına elden çıkarılmış oldu. İzmirli ünlü sanayicinin deneyimi ile Ankara Çimento Fabrikası ile birlikte diğer üç çimento fabrikası, bir fabrikanın bir yıllık kârına satıldı. Bu geniş arazi, taş ocakları açılması için çiftlikten alınmıştı. Bu arazinin devri yerine bu arazinin mülkiyetinin çiftliğe iadesi ile taş ocaklarının maden kanunu kapsamına alınarak işletme ruhsatına bağlanması sağlanabilirdi.
Gençlik Parkı, önce kirletildi ve Ankara halkından koparıldı. Adeta yok edildi. Tamirat adı altında bitmeyen bir inşaat alanına çevrildi. Büyüyen Ankara için yeni yeni spor tesisleri ve özellikle 19 Mayıs Spor Yerleşkesi gibi tesisler yapılacak yerde, 19 Mayıs Spor Tesisleri eklentiler ve yeni yapılaşmalarla yozlaştırıldı ve beton yığını haline getirildi. Başta Hacettepe ve Kocatepe parkları olmak üzere Ankara'daki yeşil alanlar daraltıldı, yok edildi ve yapılaşmaya açıldı. Kimi yeşil alanlar da kirlenmeye terk edildi.
Ankara'da; Gençlik Parkı, 19 Mayıs Stadyumu ve Spor Tesisleri, eski Hipodrom, Atatürk Orman Çiftliği ve Ankara Şeker Fabrikası alanı olarak devam eden yeşil koridorun sonunda yer alan Şeker Fabrikası ile Makine Fabrikası ve pancar ekim alanları Ankara Belediyesi'ne devredildi. Yakın bir gelecekte de imara açılacak.
Ankara çevresindeki üç büyük yeşil alan ile dinlenme tesis alanları; Çubuk Barajı, Kurt Boğazı Barajı ve Kızılcahamam Orman Mesire Yeri Ankara Büyükşehir Belediyesi'ne devredildi.
Kentsel dönüşüm projesi adı altında Ankara Büyükşehir Belediyesi'ne verilen sınırsız yetkilerle (Ankara Dikmenderesi Vadisi'nin sonundaki iştah kabartıcı rant alanında olduğu gibi) mülkiyet hakkının çiğnenmesi yolu açıldı. Hiçbir sağlam ön çalışma yapılmadan ve önceden halka ve ilgililere duyurulmadan adeta baskın yöntemi ile çıkarılan yasalarla Ankara'nın birçok ilçe, belde ve köyü Ankara Büyükşehir Belediyesi'nce ilhak olundu.
Üstelik bütün bu yasal ve idari değişiklikler yapılırken, büyük mali kaynaklar belediyelere aktarılırken ve belediyelere yeni idari ve siyasi etkinlik gücü verilirken belediyelerin herkesçe bilinen moral, entelektüel ve teknik yetersizlikleri ile idari geleneklerden yoksun yapılanmaları gerçeği göz önünde tutulmadı. Merkezi yönetime gerekli olan yeni vesayet yetkileri tanınmadı. Yeni denetim yetkileri verilmedi ve kontrol mekanizmaları kurulmadı. Tam tersine klasik denetim sistemleri işletilmedi veya körleştirildi.
Belediyeye geniş yetkiler verildi
21 Haziran 2006 tarihli ve 5524 sayılı kanunla Atatürk Orman Çiftliği kuruluş kanununa eklenen yeni kurallarla Büyükşehir Belediyesi'ne çiftliğin yapısını değiştirebilecek geniş yetkiler verildi. Yeni Yasa Kuralları ile;
- Orman çiftliği sınırları içindeki araziler, imar mevzuatına tâbî kent arazisi gibi kabul edilerek çiftliğin arazisi imar planlamasına konu edildi. Böylece AOÇ hakkında üst ölçekli imar planı, koruma amaçlı imar planı ve imar planları yapılabilecektir. Değişik amaçlarla ve çeşitli ölçeklerle yapılacak imar planları ile AOÇ kentin bir parçası haline gelebilecektir. Daha açık anlatımla çiftlik kentleşebilecektir.
- Kaynağı Büyükşehir Belediyesi'nin hatalı planlanması olan imar uygulamaları ve bazı kooperatiflerin sorumsuz tutumları nedeniyle çiftlik arazisine yapılan tecavüzler mahkeme kararıyla tescil edilmesine rağmen çiftliğe hiçbir tazminat ödenmeden mevcut fiili durumun hukukileşmesi sağlanacaktır.
- Yapılacak yeni imar planları gereğince açılacak yol, meydan, alt-üst geçitler, raylı toplu taşım araçlarının geçeceği yollar ve yeraltı geçitleri, bu araçlar için gerekli yerler, dere ıslah alanı ile ilgili olarak belediye lehine intifa hakkı tesis edilecektir. Özetle buraların mülkiyeti çiftliğin elinden çıkacaktır. Hem de herhangi bir karşılık ödenmeden...
- Dere ıslahı adı altında verilen sınırları belirsiz bir yetki ile çiftliğin Ankara Çayı'na bitişik arazisinin Ankara Büyükşehir Belediyesi'ne geçmesi imkanı tanınmıştır. Yapılacak imar planları ile yeri belirlenecek yeni hayvanat bahçesi için gerekli arazinin sağlanması bahane edilerek yapılacak geniş ticari alanlarının rantı Ankara Büyükşehir Belediyesi'ne sunulmaktadır.
1950 tarihli kuruluş yasasına göre Atatürk Orman Çiftliği arazisi içinde bulunan taşınmazların ancak özel kanunla devir ve temlik edilebileceği kuralı çiğnenmiştir. Tapu Kadastro mevzuatına göre sınırları ve alanı (ada, parsel ve miktarı) belirsiz bir tasarruf işlemi söz konusu olamaz. Yeni yasa hiçbir yasal ölçü ve sınır tanımadan Büyükşehir Belediyesi'ne planlama adı altında çiftlik topraklarına el koyma yetkisi tanımıştır. Kısacası bu kanunla çiftliğin kaderi planlama süreci de dahil olmak üzere Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin eline teslim edilmiştir.
Yeni yasa gerçek dışı gerekçelere dayandırılıyor
Çiftliğin talanı için çıkarılmış yeni yasanın TBMM'deki yasalaşma sürecinin bütün Ankaralılarca ve yurttaşlarca iyi bilinmesi gerekir. Yeni yasa bir hükümet tasarısı değildir. Bir milletvekili teklifi olarak parlamentoya sunulmuştur. Çağdaş demokrasilerde yasa tasarıları temelde hükümetçe uzun ve ciddi çalışmalarla hazırlanır ve parlamentodaki komisyon çalışmalarından sonra olgunlaşarak genel kurulda görüşülür.
Bu yasa hükümetçe değil bir milletvekili tarafından hazırlanmıştır. Daha doğrusu bu milletvekili Ankara Büyükşehir Belediyesi'nce hazırlanan bir metni imzalayarak Meclis'e sunmuştur. İşin en ilginç yönü de çiftliğin yok edilmesi için hazırlanan bu yasayı teklif eden milletvekilinin bir Ankara milletvekili olmasıdır. Biz Ankaralılar, bu talan yasası sayesinde sayın milletvekilimizin adını öğendik.
Tasarının gerekçesinde yer alan bilgilerle Meclis görüşmelerinde Tarım Bakanı tarafından yapılan açıklamalarla yer alan bilgiler gerçek değildir:
- AOÇ ile Batıkent yönündeki bazı kooperatiflerle olan mülkiyet uyuşmazlıklarında çiftlik yönetimi, topraklarını korumuş ve açtığı davaları kazanmıştır. Burada geçmişte yapılmış bir hata varsa bunun sorumlusu, ilgili kooperatifler ile Ankara belediyeleridir. Bu hataların sonuçlarından çiftlik yönetimini kimse suçlayamaz. Konunun çözümünde, çiftlik yönetiminden ancak "himmet" ve "atıfet" istenebilir. Eğer adil çözüm isteniyorsa ayrıca çiftliğe gerekli tazminatın da ödenmesi düşünülmelidir.
- Çiftlik civarındaki ulusal karayollarında ve bu yollara çıkış güzergahında ve kavşaklarda olan trafik kazaları çiftlikte olmuş gibi gösterilmiştir. Bahsi geçen trafik kazaları ile AOÇ'nin hiçbir ilişkisi yoktur.
- Yeni yasanın çıkarılmasında temel olan yol ve özellikle metro çalışmalarının kolaylaştırılması gerekçesi de bir bahane ve yalandır. Ankara'da kentin bütünü kapsayan bir metropoliten imar planı yoktur. Ayrıca kentin ulaşım planı da yoktur. Metro ile ilgili var olduğu söylenen sorunlar çiftliğin sınırlarında veya Yenimahalle-Batıkent tarafında bulunan çekirdek çiftlik arazisinin dışındadır. Bunların çözümü için sınırlı bazı düzeltmeler yapılabilirdi. Yasada bunlar bahane edilerek çiftliğin bütününe el konulmak istenmektedir.
- Hayvanat bahçesinin yenilenmesi projesi de bir bahanedir. Senelerce bakımsızlığa terk edilen bu tesis düzeltilebilir ve yenilenebilirdi. Hayvanat bahçesinin etrafındaki arazinin tamamı çiftliğe aittir. Hayvanat Bahçesi kolayca genişletilebilir. Ankara Büyükşehir Belediyesi ve Ankara'daki diğer belediyeler bugüne kadar hayvanat bahçesine hiç ilgi göstermemişlerdir.
Dere ıslahı gerekçesi de bahanedir. Ankara Çayı'nın çiftlik sınırlarını çok aşan yolculuğunda yalnız küçük bir bölümüne ilgi gösterilmektedir. Hayvanat bahçesi yapımı ve dere ıslahı adı altında yeni imar rantları çıkarılacaktır. Yeni üleşim kaynakları yaratılacaktır.
Yasa hukuka aykırı unsurlar içeriyor
Aşağıdaki nedenlerle yasa, hukuka ve Anayasal düzene aykırıdır.
- Çiftlik 1937 yılında, Atatürk'ün çiftliği kurarken duyduğu özlem ve amaç doğrultusunda "Ankara halkının dinlenmesinde kullanılmak" ve "örnek tarım yapılmak" üzere şartlı olarak Hazine'ye bağışlanmıştır. Çiftliğin mülkiyeti ve kullanım tarzı dünden bugüne bağışlayanın iradesi ile sınırlıdır. Yani bağış senedine bağlıdır.
- Çiftliğin kuruluş yasasının 9. maddesinde "Çiftlik mallarının devlet malı" olduğu ve bunlar aleyhine suç işleyenlerin de "devlet malı aleyhine suç işleyenler gibi ceza görecekleri" öngörülmüştür.
- AOÇ Yasası'nın 10. maddesine göre: "AOÇ'nin bu kanunun yayımı tarihteki (1950) sınırları içinde bulunan gayrimenkullerin gerçek ve tüzel kişilere devir ve temliki ve kamulaştırılması özel bir kanunla izin alınmasına bağlıdır." Bu kuralla çiftlik toprakları TBMM'nin yüksek koruyuculuğuna bırakılmıştır. İdari kararla çiftliğin mülkiyeti üzerinde tasarrufta bulunulamaz. Bütün bunlar şu hukuki gerçeği ortaya koyuyor:
- Devletin çiftlik üzerinde diğer Hazine malları gibi genel bir tasarruf yetkisi yoktur. Devlet, çiftlik arazisi üzerinde ancak idame ve yönetim için gerekli yetkilere sahiptir.
- Çiftlik bir bütündür. Bölünemez. Bağışlayanın iradesi sınırları içinde kullanılabilir. Hukuki ifadesi ile çiftlik kamu malıdır. Ancak devlet, kendisine devredilen çiftliği bağış senedinde belirtilen kurallara göre kullanabilir ve yönetir. Başka amaca tahsis edemez.
- Çiftliğin mülkiyetinde bulunan emlak ve araziye ancak gerektiğinde TBMM'ce ada-parsel ve alan miktarı belirtilerek sınırlı olarak tasarruf edilebilir. Çiftlik üzerinde kanunla da olsa, açık bono şeklinde devir, temlik ve intifa hakkı tesisi yetkisi verilemez.
- Yeni yasa bir Cumhuriyet kurumunun ve Atatürk'ün kültürel mirasının tasfiyesi için çıkarılmıştır.
- Atatürk Orman Çiftliği, Türkiye Cumhuriyeti'nin ve başkent Ankara'nın kuruluş düşüncesinin bir parçasıdır. Cumhuriyetin Ankara'da yarattığı pek çok kurumdan biridir. Atatürk'ün hukuki mirasının da yanında kültürel mirasının bir parçasıdır. Cumhuriyete açıkça karşı çıkamayanlar, Cumhuriyetin kurumlarını birer birer yok etmeye çalışıyorlar. Bunlara çalışanlara dur demek bütün Cumhuriyetçilerin görevidir.
Güven DİNÇER / Emekli Anayasa Mahkemesi Başkanvekili