'Gayrimenkul Zirvesi 13'ün birinci oturumuna ULI Avrupa Başkanı Joe Montgomery moderatörlük yaparken Walker Dunlop, Kıdemli Başkan Yardımcısı Paul A. Bernard, Texas San Antonio Üniversitesi, İşletme Bölümü Profesörü Prof. Brian Anthony Ciochetti, Ankara Üniversitesi, Taşınmaz Değerleme Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Harun Tanrıvermiş konuşmacı olarak katıldı. Gayrimenkul sektöründeki zıtlıklara değinilen oturumda Paul A. Bernard, sermayeyi doğru algılamak gerektiğine dikkat çekerek “Para artık para değil. Amerikan sermayesinin ne olduğunu anlamak gerekiyor. Yoksa hayal kırıklığına uğrayacaksınız ve bir fırsatı kaçırmış olacaksınız” dedi. Bernard sermaye konusuna değinerek “Sermaye artan bir şekilde var olacak. Peki riskli mi risksiz mi? Kuzey Amerika ve Avrupa’ya giden bir sermayeden bahsediyoruz. Yabancı sermayenin Türkiye’ye girmesini engelleyen en önemli unsurlar şeffaflık ve likidite. Uluslararası yatırımcılar yeni bir alana girdiklerinde şeffaflık ve likiditeye bakıyorlar. Türkiye şeffaflığını en fazla geliştiren ülkelerden birisi ama tamamıyla şeffaf değil. Pazar performansı açısından baktığımızda Türkiye’nin zayıf olduğunu görüyoruz ama ben bunun doğru olduğuna inanmıyorum. Doğru ölçümle yapılabilmesiyle ilgili bu” şeklinde konuştu. Bernard; Türkiye’deki perakende, ofis, lojistik, otel ve konut gibi ürünlerin ABD’li yatırımcılar açısından oldukça dikkat çekici olduğuna vurgu yaptı, kentsel dönüşüm projelerinin de yatırımcıları çekebileceğini belirtti.
Prof. Brian Anthony Ciochetti, “Neden daha çok insan yatırım yapmak için Türkiye’ye gelmiyor?” sorusuna cevap aradı. Sermaye akışından bahseden Ciochetti, “Para nerede? Para, her yerde. Dünyanın her tarafında sermaye var. Sermaye akışı ABD’den geliyor ve Asya’ya doğru gidiyor. Bölgelerarası sermaye akışına baktığımızda da yeterli ölçüde sermaye olduğunu görüyoruz. Sorun bu değil. Asya Pasifik ülkelerinde de sermaye akışında olağanüstü bir artış var” dedi. Prof. Ciochetti, ABD’deki fiyatları değerlendirdi ve ABD’de neden ticari gayrimenkulün tercih edildiğinden bahsetti. Sermaye azalsa bile gayrimenkulün getirisinin devam edeceğine dikkat çeken Ciochetti, Asya Pasifik’te %7.5’luk, ABD’de %7’lik, Türkiye/İstanbul’da ise %7-8’lik bir gayrimenkul getirisi olduğunu ifade etti. Yatırımcılar açısından şeffaflık konusunun her zaman çok önemli bir özellik olduğunu belirten Ciochetti, Moskova’nın ciddi bir sermaye çekmesine rağmen en az şeffaflığa sahip kent olduğunu söyledi. Türkiye’de yatırım yapmaya değer potansiyel konular üzerinde duran Ciochetti, “Türkiye’de birtakım devasa fırsatlar var. Ama biraz daha zamana ihtiyaç var” dedi.
“Neresi gelişiyorsa yabancılar oralarda mülk ediniyor”
Prof. Dr. Harun Tanrıvermiş ise Türkiye’deki yabancı yatırımcıların sorunları, bu sorunların nasıl aşılabileceği, ne tür yatırımlar yaptıkları, sektörden neler bekledikleri üzerine konuştu. Gayrimenkul yatırımının yabancılardan bağımsız olarak ele alınamayacağına dikkat çeken Tanrıvermiş; “Araştırma sonuçları şunu gösteriyor önce bir ülkenin bankası, finans kuruluşları bir başka ülkeye gidiyor. Ardından iş adamları, imalat sanayine ve turizm sektörüne giriyor. Sonra da gayrimenkul sektörüne yatırımlar yapıyor. Dolayısıyla aralarında bir bağ var. Son 10 yıldaki bütün araştırma sonuçları bunu gösteriyor; finansal faaliyetler, yatırım faaliyetleri ile o ülkedeki mülk edinimi arasında doğrudan bir bağ var” dedi. Yabancı yatırımcıların daha çok nerelerde yatırım yaptığını bilmek gerektiğini ifade eden Tanrıvermiş, iş merkezleri olan yerlerde yabancıların mülk edindiğini belirterek “İş merkezi neredeyse, neresi yabancı turist çekiyorsa, neresi gelişiyorsa yabancılar oralarda mülk ediniyor” dedi. Tanrıverdi ayrıca şunları söyledi: “Bir diğer problem de şu: Mülk fiyatları, piyasa değerleri yüksek olursa mı yoksa düşük olursa mı yabancı yatırımcılar gelir? Araştırmalar şunu gösteriyor; yabancı yatırımcı genelde mülk değeri yüksek olan yerlere yatırım yapıyor. Peki yabancı, yatırım yapacağı ülkeyi seçerken neye bakıyor? Çekici bir ülke, belli bir milli gelir seviyesi, o piyasanın çekiciliği, iç piyasadaki riskler, tehditler, ekonomik-politik istikrar gibi konular önem taşıyor. Araştırmalara göre, Türkiye son üç yıldan beri gayrimenkul sektörü için odak ülke olarak gösteriliyor.” Bir diğer problemin de yabancı yatırımcıyla içerideki yatırımcının beklentilerinin çoğu zaman uyuşmaması olduğunu belirten Tanrıvermiş, yabancının kim olduğu sorusunun da tartışma konusu olduğuna vurgu yaptı. Yabancı yatırımcılara getirilen mütekabiliyet koşuluna değinen Tanrıverdi “yabancıların zaman zaman değişmekle beraber en fazla 37 tane taşınmaz izni vardı, ama taşınmaz mutlaka imarlık izninde olacak ve mesken olarak kullanılacaktı. Mayıs 2012’de yürürlüğe giren kanunla mütekabiliyet koşulu ortadan kaldırıldı. 183 ülkenin vatandaşına taşınmaz edinme imkânı verildi. Bakanlar Kurulu’na geniş bir takdir yetkisi verilmiş bu düzenlemeyle. Bu düzenlemenin en mühim tarafı ise geliştirilmemiş taşınmaz edinme imkânı vermiş olması” dedi.