WOHA, Malzeme ve Teknoloji Odaklı Yenilikçi Yapıları ile YEM'deydi



Zengin detaylar ile işlenmiş, yaratıcılık, yenilikçilik ve işçilikleri ile göz kamaştıran projelere imza atan, uluslararası arenada da her sene adından daha sık söz ettirmeyi başaran Singapur merkezli mimarlık ofisi WOHA, Arçelik ana sponsorluğunda ve Sumahan Otel hizmet sponsorluğunda düzenlenen bir konferans ile Yapı-Endüstri Merkezi’ndeydi. WOHA kurucuları Wong Mun Summ ve Richard Hassell’in konuşmacı olarak hazır bulundukları konferansta, yüksek yoğunluklu yapılar başta olmak üzere pratiğin tüm son dönem işlerine yönelik teknoloji, tasarım ve malzeme seçimi incelikleri aktarıldı.

WOHA Konferansı’nın açılışı, Yapı-Endüstri Merkezi Genel Müdürü Barış Onay tarafından yapıldı. Onay, Yapı-Endüstri Merkezi’nde 2011 sezonunun açılışı anlamına gelen konferansın, daha nicelerinin habercisi olduğunu müjdelediği konuşmasında, etkinliğin sponsorları Arçelik ve Sumahan’a da mimarlık ve yapı çevresine verdikleri desteklerden ötürü teşekkürlerini sundu.

İkinci açılış konuşmasını yapmak üzere söz alan Arçelik Türkiye, Ortadoğu, Afrika ve Türkî Cumhuriyetler Satıştan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Şirzat Subaşı ise, ilk olarak tasarım ve mimarlık kültürünü geniş kitlelere yayan hizmetleri için Yapı-Endüstri Merkezi’ne teşekkür etti. Subaşı, Arçelik’in sahip olduğu on marka ile pek çok ülkede satış yaptığını hatırlatarak, ürünlerinde kendilerine itici güç oluşturan nitelikleri sıraladı.

Çevre, enerji verimliliği, bireysel ve kurumsal hizmet gibi kriterleri öne çıkaran Subaşı, pazar liderliğini üstlendikleri ankastre ürünlerde ise kullanım sırasında keyif veren, işlevsel anlamda üstün, teknolojik ve ergonomik tasarımlara ehemmiyet verdiklerini açıkladı. Mutfakta zengin tasarıma ek olarak iyi işçilik ve montaj hizmetleri sunduklarını ekleyen Subaşı, tüm süreci müşterileri ile birlikte yönetmenin Arçelik’in temel felsefesi olduğunu da vurguladı.

“Rahat bir söyleşi havasında bir dizi proje” sunacaklarını ifade eden Wong Mun Summ ve Richard Hassell, “Son Çalışmalar” başlığını verdikleri konferansta Moulmein Rise, Duxton Plain, The Met ve Newton Suites gibi çok sayıda yüksek yoğunluklu yapı projesine dair örnek ve detayları paylaştılar.

 

Mimarların, özellikle yerel iklim şartları ve malzeme olanaklarını değerlendirdikleri projelerinde, yerel malzeme kullanımı konusundaki yenilikçi ve risk alan yaratıcılıktaki yaklaşımları dikkat çekti. Singapur gibi bol yağış alan, nemli bir iklimde yüksek yoğunluklu yapı tasarımının ciddi bir mücadele olduğunu belirten WOHA kurucuları, “rüzgarı kabul edecek ve iklimi kucaklayacak” çözümler aradıklarını ifade ettiler. Moulmein Rise projelerinde pencereleri, “yağmuru değil sadece rüzgarı alacak” şekilde yatay aksta çözen mimarlar, The Met’te ise “yazın ince giyinen insanlar gibi; sıcağı hapsetmeyecek, onu içinden geçirerek serinletecek” bir strüktür çözümüne gittiklerini söylediler.



Günümüzün yüksek yoğunluklu yapılarında genel endişenin “mahremiyetin kaybolması” olduğu ifade eden Summ ve Hassel, kendilerinin ise bu kaçınılmaz durumu avantaja çevirmeye çalıştıklarını belirterek “binalar arasında kalan boşluklar”a odaklandıklarını dile getirdiler. Bütüncül kütleleri modüller halinde parçalayarak aralarında yaşam ve iklimlendirme alanları yaratan mimarların, yeşil rekreasyon mekanları ve havuzlar ile donattıkları kesitler dikkat çekti.




Tüm projelerine, özellikle de çalıştıkları Bali, Singapur, Endonezya ve Tayland gibi coğrafyaların iklim koşullarının da teşviki ile, kamusal yeşil alanlar entegre etmeye özen gösteren WOHA ekibi, bu girişimlerinde başarı olduklarını gösteren bir örneği de paylaştılar. Mimarlar, Singapur’da konumlanan Newton Suites projesinin kullanıma açılmasından sonra, 24. katta bir arı kovanı oluştuğu şikayetini aldıklarını belirterek “Bu, ekolojik anlamda isabetli bir iş yaptığımızı gösterdi” ifadesinde bulundular.



WOHA’nın “yerel ve global olan arasında diyalog kurmak” olarak özetlediği mimarlık yaklaşımı, mimarların malzeme seçimleri üzerinden de anlam kazandı. Singapur’da gerçekleştirdikleri Iluma adlı alışveriş ve rekreasyon merkezinde kullandıkları cephe sistemini “çözünürlüğü düşürülmüş, yani ölçeği büyütülmüş dijital pikseller” olarak özetleyen Summ ve Hassel, eğitim ve kültür yapıları ile donatılmış kentsel bir alanda, burada üretilen işlerin de sergilenebileceği bir çekim merkezi yaratmak adına “düşük bütçeli medya cephesi” çözümüne gittiklerini aktardılar. Öte yandan Bali’de gerçekleştirdikleri tatil köyünde, bu kez doğrudan yerel malzemeden ilham alan cephe sistemlerine yoğunlaşan mimarlar, ilgili projede yerel tekstil fabrikalarından temin ettikleri eski bakır kalıplarla oluşturulan duvarlar ve yöreye özgü ahşap stokundan faydalanarak inşa edilen “Mies pavyonu Bali kamelyaları ile buluşuyor” konseptli çardakların üretim süreçlerini detaylandırdılar.



Yapı-Endüstri Merkezi’nde düzenlenen WOHA Konferansı, pratiğin kurucuları Summ ve Hassel’a izleyiciler tarafından yöneltilen sorular ile sona erdi.