WILO Sektörün Avrupa'daki İlk Yeşil Bina Yatırımını Türkiye'ye Yaptı



71 ülkede, 6 binden fazla çalışanı ile faaliyet gösteren, 1 milyar euro'yu aşan cirosu ile dünyanın önde gelen pompa üreticisi WILO, son dönemdeki en önemli yatırımlarından birini Türkiye’de hayata geçirdi. Türkiye’de, özellikle atıksu arıtma alanındaki potansiyelin yüksek olduğunu gören ve dünyadaki tüm yatırım planlarını ertelerken Türkiye’deki yatırımı için frene basmayan grup, yaklaşık 11 milyon dolarlık yatırımla yeni üretim tesisini hizmete açtı.

İstanbul Orhanlı-Tuzla’da 9 dönüm arazi üzerine 8 bin metrekare kapalı alana inşa edilen tesis, pompa vana sektöründe Avrupa’nın ilk LEED sertifikalı yeşil binası olurken; Türkiye’de de sertifikalı binalar içinde ilkler arasında yer alıyor. Aynı zamanda servis ve eğitim merkezine de sahip bir kompleks olma özelliği taşıyan tesiste,  hidrofor sistemleri, kontrol panoları ve müşteriye/pazara özgü özel sistem uygulamaları yapılacak. Yaklaşık 9 ayda tamamlanan tesisin yapımında Amerikan Yeşil Binalar Konseyi tarafından belirlenen LEED kriterleri esas alındı. İnşaat aşamasından itibaren alan verimliliği, su verimliliği, enerji ve atmosfer, malzeme ve kaynaklar, iç mekan hava kalitesi ve tasarımda yenilik olmak üzere 6 kriter üzerinden değerlendirilen tesis, LEED sertifikası almaya hak kazandı.


 
“Türkiye'yi bölgesel üs olarak değerlendiriyoruz”

Tesisin açılışı için düzenlenen basın toplantısında konuyla ilgili bir açıklama yapan WILO SE CEO’su Oliver Hermes, Türkiye’nin grup içinde önemli merkezlerden biri olduğunu söyleyerek şöyle devam etti:

“19 yıldır faaliyet gösterdiğimiz Türkiye pazarı, gerek hızlı büyümesi gerekse, coğrafi konumu açısından çok önemli bir potansiyel taşıyor. WILO Türkiye bünyesinde çalışan mühendisler, yakın pazarın ihtiyaçlarını çok iyi biliyor, buna yönelik çözüm geliştirmede bizim için çok önemli adımlar atıyor. Burada genç ve dinamik, hızlı, çözüm odaklı ve yenilikçi bir ekibe sahibiz. Bulunduğu bölge içinde, fark yaratan çok önemli özellikleri var. Bu nedenle dünyadaki tüm yatırımlarımızı ertelerken Türkiye’ye yatırım yapmaya karar verdik. Eş zamanlı olarak Türkiye ofisine, yakın bölgedeki 8 ülkenin daha sorumluluğunu verdik. Gerek bugüne kadar göstermiş olduğu başarı, gerek sahip olduğu potansiyeli, gerekse stratejik önemi açısından, Türkiye’den çok umutluyuz. Türkiye’yi bölgesel bir üs olarak değerlendiriyoruz. İlerleyen dönemde yakın bölgelerin iş potansiyeline bağlı olarak farklı yatırımlar da düşünebiliriz.”



Foto: Oliver Hermes ve Ercüment Yalçın

“Üretimi genişletmeyi planlıyoruz”

Konuşmasında grubun Türkiye pazarına yönelik hedefleri hakkında da bilgi veren Hermes, bazı ürün gruplarının üretiminin Türkiye’ye kaydırılmasının gündemde olduğunu söyleyerek şöyle devam etti:

“Türkiye ofisimiz bugüne kadar gösterdiği üstün performans ve başarı ile WILO’yu önemli bir noktaya taşıdı. Türkiye ekibi, deneyimi ve bilgi birikimi ile yıllardır gerek Türkiye’de gerekse Türk müttehitlerin yurtdışı projelerinde katma değer yaratacak sistemleri hayata geçirdi. Türkiye’nin de içinde bulunduğu yakın doğu bölgesinde gerek bina teknolojilerinde gerekse altyapı projelerinde önemli bir potansiyel görüyoruz.  Özellikle yakın doğu bölgesi yeniden yapılanma sürecinde olduğu için önemli bir pazar. Atıksu artırma alanında önemli fırsatlar var. Bu bölgenin yönetiminde ise Türkiye’ye güveniyoruz ve aynı Türkiye’de olduğu gibi bölge ülkelerinde çift haneli büyüme hedefliyoruz. İlerleyen dönemde bu tesiste WILO grubu için bazı ürün gruplarının üretimini gerçekleştirmeyi planlıyoruz.”    

“Türkiye'de sektörün en gelişmiş tesisini yaptık”

Toplantıda yeni tesisle ilgili bilgi veren WILO Türkiye Genel Müdürü ve WILO SE Yakın Doğu Bölge Müdürü Ercüment Yalçın da, Avrupa’da sektörün ilk LEED sertifikalı yeşil binasını Türkiye’ye kazandırmaktan duydukları gururu dile getirerek şunları söyledi:

“Bu tesis WILO Grubu’nun Türkiye verdiği önemin bir göstergesi olması dolayısıyla bizler için ayrı bir gurur. Avrupa’da kendi sektöründe ilk olmasının yanı sıra Türkiye’de de LEED sertifikalı binalar içerisinde ilkler arasında yer alıyoruz. Bu tesiste dünyanın en gelişmiş teknolojilerini kullandık. Temel atarak, sıfırdan başlanan bir proje olduğu için çevre açsından önemli farklarımız var. Öncelikle hafriyatın kaldırılmasında su, çevre ve hava kirliliğinin önüne geçmek için bir dizi önlem aldık. İç mekanda kullandığımız halılardan boyaya, ısıtma-soğutma sistemlerinde kullanılan gazlardan yapıştırıcılara kadar kullanılan malzemelerinin tamamının doğa dostu olmasına özen gösterildi. İnşaat maliyetlerinin yüzde 30’u geri dönüştürülmüş malzemelerden oluşuyor. Yerel ekonomiyi desteklemek ve yakıt tüketimi kaynaklı çevre kirliliğini engellemek için kullanılan malzemelerin yüzde 59’u yerli kaynaklardan temin edildi. Isıtma-soğutma ve havalandırmada otomasyon sistemi kullanıyoruz. Binanın yüzde 85’i gün ışığı alacak şekilde planlandı. Aydınlatmalar ise sensörler aracılığıyla harekete ve günışığına duyarlı olarak devreye giriyor. Binanın sıcak su ihtiyacı güneş panelleri ile karşılanırken, yağmur suyu biriktirilerek sulamada kullanılıyor. Karbon salınımını düşürmek amacıyla paylaşımlı araç kullanımını ve yakın bölgede oturan çalışanlarımız için bisiklet kullanımını teşvik ediyoruz. Hayata geçirilen çevreci uygulamalar ile enerjiden yüzde 24, su kullanımından ise yüzde 50 tasarruf sağlayacağız”.