Türkiye için ilkler dönemi yaşanıyor. Sanat çevrelerinde yıllarca şikâyet konusu olan "Venedik Bienali'nde ülke pavyonumuz bile yok" artık geçmişte kaldı. Türkiye'ye pavyon tahsis edilmesi dolayısıyla bu yıl bienalin iki lansman toplantısından biri İstanbul'da yapıldı. Küratör Robert Storr ile bienalin direktörü Davide Croff, İtalyan Kültür Merkezi'nde, konsepti, geleceğe dair planlarını anlattılar. Toplantıda, İstanbul sanat camiasının önde gelen adlarının yanı sıra bu yılki Türkiye Pavyonu küratörü Vasıf Kortun ile 10. İstanbul Bienali Küratörü ve Venedik Bienali Çin Pavyonu'nun küratörü Hou Hanru dikkati çekiyordu.
Croff, banka yöneticiliğinden gelmiş ve Venedikli. Bienal hakkında konuşurken promosyon, arz gibi sözcükleri telaffuz etmekten çekinmiyor. Onun girişimiye başlatılan sanat etkinlikleri arasında 'kombine bilet' uygulaması da var. Venedik Bienali, Münster Projekt, Documenta Kassel ve Basel Sanat Fuarı'nın bu yıl üst üste gelmesi vesilesiyle sanatseverler tek biletle bu dört sanat olayından kâm alabilecek. Tıpkı Avrupa'da turizmin başladığı ilk yıllardaki gibi...
Croff'un liberal ve arayış içindeki görüşlerinin sanat dünyasında bulacağı yankıları ise ileride görebileceğiz.
İlk olarak Venedik Bienali'nin sunuş toplantılarından birinin İstanbul'da yapılmasıyla başlasak? Öncelikle, 112 yıllık geçmişi olan sanat bienalinin Venedik Bienali'nin kalbi olduğunu söyleyerek başlayabilirim. Daha 1895'te Venedik Belediye Başkanı olan Selvatico büyük bir önseziyle çağdaş sanat dünyasını Venedik'e taşıma düşüncesiyle yola çıkmıştı. Dolayısıyla, Venedik Bienali daha başından uluslararası bir bileşkeye sahipti. Venedik tüm uzun geçmişi boyunca bu uluslararasılık doğrultusunu hiç yitirmedi. Bunun nedeni, gelmiş geçmiş küratörlerin dış dünyaya dönük bir bakışa sahip olmaları kadar, bildiğiniz gibi, çeşitli ülkelere bienalde sürekli pavyonlar ayrılmış olmasındandır. Venedik'te temsil edilen ülkelerin kendi küratörleri ve onlar tarafından seçilen sanatçıları vardır. Bu yıl da bu geleneğe sadık olmayı istedik. Küratörümüzle birlikte bazı özel işaretler verelim dedik. Bu bienalde ilk defa Afrika kıtasından gelen sanatçılar var. Afrikalı sanatçılar bir komisyon tarafından seçildi. Bu çerçevede çağdaş sanat alanında önemli mayalanmalara sahne olan Türkiye'ye de önemli bir mekân tahsis edildi. Büyük hızla dünyanın en önemli bienalleri arasında yerini alan İstanbul Bienali'ni anmak isterim. Bu nedenle, buraya gelerek sadece Türkiye'ye özel bir yer tahsis edilmesini değil, tüm Venedik Bienali'ni duyurmak bize doğru göründü.
Ya Türkiye'nin geçmiş bienallerdeki, özel bir pavyona sahip olmamasına rağmen, sebatla Venedik Bienali'ne katılmış olması...
Özel bir mekâna sahip olmadan da olsa, Türkiye'nin Venedik Bienali'ne katılmış olması kararlılığının bir anlamda artık 'tanındığını' söyleyebiliriz.
Venedik Bienali bir özerk vakıf tarafından yönetiliyor. Öte yanda da Venedik Belediyesi ile Kültürel Değerler ve Etkinlikler Bakanlığı var. Bu farklı aktörler arasındaki ilişkiler nasıl düzenleniyor?
Venedik Bienali önemi dolayısıyla hep yönetimlerin ve politikacıların ilgi alanı içinde yer aldı. O arada bienalin ikili bir konumu olduğunu hatırlatmak isterim. Bir yandan, ölçüde mali kaynak ihtiyacını büyük sağlayan bakanlığa doğrudan bağlı. Öte yandan bienal, Venedik'ten doğan, doğrudan Venedik'le ilişkili olan, kentin içinde hem pavyonların bulunduğu Giardini (Bahçeler) hem de son yıllarda muazzam gelişme gösteren Arsenale (Tophane) bölgesi dolayısıyla Venedik'e kök salmış bir ürün. Arsenale'nin kullanıma açılmasıyla Venedik'in tarihi, çağdaş sanat ve mimarlık üzerinden bu büyük etkinliğin alanı haline geldi.
Yani hükümetten destek almakla birlikte bienal Venedik kentiyle hep iç içe oldu. Yani Venedik, politika karşısında bağımsız bir konuma sahip. Bu özerklik ülkenin kültür politikasını dikkate alıyor. Farklı uçlar arasında bir tür pozitif, yapıcı diyalektik işliyor. Ülkemizin zengin kültürü ile Venedik'in temsil ettiği birikim bienalin büyüklüğüne katkıda bulunuyor.
Gelecekle ilgili stratejik tercihlerinizden bahseder misiniz? Bienal canlı bir yapı olduğundan sürekli olarak kendi kendini yenilemek durumunda. Bienalin tarihine bakarak kendini değişen zamanların gereklerine uyarlayarak sürekli değiştiğini söyleyebiliriz. Bu arada geleceği öngörerek bir değişim geçirdiğini de görürüz. Dolayısıyla bugün de bienal yeni stratejik ufuklar için arayışını sürdürmekte.
Masamızın üzerinde epeyce konu var. Tüm dünyada bienallerin rolü değişmekte. Örneğin, çağdaş sanat çok yaygın bir olgu haline geldi. Dünyada çağdaş sanatın sunulup analiz edildiği ve tartışıldığı çok sayıda merkez var. Bugün onlarca (yüzlerce) bienal yapılıyor. Bir de çağdaş sanat fuarları var. İçlerinde en önemlisi de Basel Fuarı. Orada galerilerin rolünün geçmişten çok daha fazla önemli olduğu dikkati çekiyor. Ayrıca küratörlük pratikleri ve becerileri konusunda da büyük gelişmeler var. Biz tüm bunları dikkatle izliyoruz.
Son yıllarda görülen bir başka gelişme Venedik Bienali'nin Venedik'in dışına çıkması. Sanat Bienali'ni İtalya'nın kimi güney bölgelerine taşıdık. Mimarlık Bienali'ni de başka kentlere götürdük. Ricky Burdett'in küraörlüğünü yaptığı bienali Avrupa'nın önemli bir başkentinde yapacağız. Sinema Festivali'ni önce Brezilya'nın Brasilia kentine, sonra Brasilia, Sao Paolo ve Rio kentlerine taşıdık. Bu yıl da Rusya'da yineledik. Giderek Venedik'in dışına doğru taşan bir bienal söz konusu.
Bir de konunun altyapıya ilişkin yanı var. Örneğin, Arsenale projesi, Venedik'in geçmişiyle geleceğe bakan çağdaş Venedik'i buluşturan bir proje. Arsenale'deki varlığımızı daha da güçlendirmek düşüncesindeyiz. Çağdaş sanat arşivimizi de Arsenale'ye taşımayı düşünüyoruz. Bu zengin kaynağı kamunun kullanımına açarken öte yandan Arsenale'yi yalnızca sergiler sırasında yaşayan bir yer olmaktan çıkarıp insanların çalışıp işe gittikleri canlı bir bölgeye dönüştüreceğiz.
Venedik Bienali sadece sanat bienali demek değil. Sinema, tiyatro, dans var. Bu durumda sürdürülebilirlik, kültürün ekonomisi boyutu akla geliyor. Zira Venedik pahalı. Venedikliler hızla kentlerini terk ediyor...
Venedik hızla dönüşüm geçiren, turist akımlarının hayatı belirlediği bir kent. Ekonomik etkinlikler lagunadan kara tarafına taşındı. Dolayısıyla Venedik, Roma, Milano ve diğer İtalyan kentlerinden farklı. Bana göre Venedik kenti bienali büyük bir zenginlik olarak değerlendirebilir. Ayrıca bienalin ihmal edilemez ekonomik getiri yaratan bir miras olduğu da unutulmamalı. Tüm segiler ve festivallerin önemli bir ekonomik kaynak katalizatörü olduğunu eklemeliyim.
Venedik kentinin değerinin farkındayız. Fakat kentin de bienalin bir kültürel etinlik tatmin ve guru kaynağı olmanın ötesinde ekonomik kaynak olduğunun ayırdına varması gerekli. Venedik'te Marghera Kalesi'nin kültür yoluyla dönüşümü gibi projeler de var. Bu ve benzeri projelerde bienalin katkısı ne olabilir?
Ben tarihle çağdaş olanın bir arada yer aldığı Venedik'te yeni girişimlerin doğabileceğine inanıyorum. Marghera Kalesi'nin yanı sıra Pinault'nun Grazzi Sarayı'ndaki müzesi açıldı biliyorsunuz. Ayrıca, Gümrük Burnu'nun yeniden değerlendirilmesi söz konusu. Koşullar ne olursa olsun bu yeni girişimlerle işbirliği içinde olmaya hazırız. Bir örnek karnavaldır. Karnaval, belediyenin yönettiği geleneksel bir etkinlik. Birkaç yıl önce biz bienalin tiyatro etkinliğini Karnaval'ın içine yerleştirdik.
Sizin de biraz önce değindiğiniz Venedik Bienali'nin diğer büyük uluslararası sanat etkinlikleri karşısındaki konumlandırılması konusu var. Basel Fuarı'nın yanı sıra Documenta var, Manifesta var...
Venedik tüm büyük sanat etkinliklerinin anası konumunda. Yine de genç kalmayı başaran bir ana gibi. Zira kendisini sürekli olarak yeniledi. Aynı rolü oynayan Documenta, Venedik'in büyük rakiplerinden biri. Kültürün aynı segmentinde faaliyet gösteriyor. Yine de Almanya'da ve beş yılda bir yapıldığından farklı olduğunu söyleyebilirim. Basel ise bildiğiniz gibi bir fuar, sanat pazarını ilgilendiriyor. Biz rekabetten endişe duymuyoruz. Küratör seçiminde titizlik gösteriyoruz. Venedik'in kanıtlanmış konumunu korumasında bu seçimin büyük rolü var.
Venedik'le İstanbul'un kardeş kent ilan edilmesi çalışması var. Bu konudaki düşünceleriniz nedir?
Venedik'le İstanbul arasındaki kardeşliğin 'eşyanın tabiatında' olduğuna inanıyorum. Akdeniz'in dünyanın merkezi olduğu dönemde, yaklaşık 700 yıl süreyle her ikisi de çok önemli güçlerdi. Ben bunu bir vatandaş olarak çok anlamlı bir girişim olarak görüyorum. Kardeş kent uygulamasının gerçekleşmesi halinde biz bienal olarak kültür alanında uzmanlık, yakınlık sağlamak için üzerimize düşeni yapmaya hazırız.
Hemen aklıma gelen bir düşünce olarak, belki de iki belediye başkanını, Topbaş ile Cacciari'yi bienal sırasında Venedik'de bir araya getirmek mümkün olabilir... Caccciari'nin geçen yıl eylül ayında buraya gelmek istediğini biliyorum. Ancak bildiğiniz gibi seçimler vs. dolayısıyla bu gerçekleşmedi. Ancak ben Cacciari kültürel bakımdan açık ve donanımlı bir insan. Yine de iş politikacıların işi olmakla birlikte, bize görev düşerse elimizden geleni esirgemeyiz.