TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Nimet Özgönül,
Ulus Tarihi Kent Merkezi Projesi kapsamında “Ulus’ta tarihi
olmayan tüm binaların yıkılarak, sadece tarihi binaların kalması yönündeki’’
yaklaşımı eleştirerek, “Tarihi yapıların görünmesi için etrafında bulunan diğer
yapıların yıkılması koruma söyleminde rağbet görmeyen eski anlayış ve
yaklaşımların ürünüdür. Anadolu’nun bazı kent ve kasabalarında tarihi yapıların
izlenmesi için çevresinin açılması, o yapılarla bir bütün oluşturan geleneksel
kentsel dokunun ortadan kalkmasına neden olmuştur” dedi.
Özgönül, Ulus
Tarihi Kent Merkezi’nin, hem Cumhuriyet öncesi, hem de Cumhuriyet sonrasında
Türkiye’nin kültür tarihine önemli katkılarda bulunan, başkentin kimliği ile
özdeşleşen birçok yapı ve alanı içinde barındırdığını söyledi. Özgönül, “Bu
bölge, Roma, Selçuklu, Osmanlı, erken Cumhuriyet yapıları ve modern mimarlık
örnekleri ile Ankara’nın hem coğrafi hem de kültürel odağını oluşturmaktadır.
Bir başka deyişle, Ankara’nın ve Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceğine bırakılacak
en önemli kentsel miras alanlarından birisidir. 1920’li yıllarda mütevazı bir
kasaba görünümüne sahip olan Ankara’nın 1960’lara kadar süren gelişimini, Ulus
ve çevresinde yoğunlaşan yapıları ve kentsel mekânları üzerinden okuyabiliyoruz.
Bu yapılar ve kentsel mekânlar, estetik ve mimari kaygıların ötesinde, kentsel
değişimin köşe taşları olarak yadsınamayacak bir belge değerine sahiptir” diye
konuştu.
‘Yapıların yıkılması
yaklaşımı yanlış’
Özgönül, tarihi yapıların görünümünü
engelleyen tüm yapıların yıkılması konusunun yeniden ele alınması gerektiğini
dile getirerek, şöyle devam etti:
“Tarihi yapıların görünmesi için
etrafında bulunan diğer yapıların yıkılması koruma söyleminde rağbet görmeyen
eski anlayış ve yaklaşımların ürünüdür. Anadolu’nun bazı kent ve kasabalarında
tarihi yapıların izlenmesi için çevresinin açılması, o yapılarla bir bütün
oluşturan geleneksel kentsel dokunun ortadan kalkmasına neden olmuştur. İstanbul
Hipodrom Meydanı, Bursa Ulu Cami ve çevresi, Ankara Hacı Bayram Cami ve çevresi
örneğinde olduğu gibi, anıtsal yapıların ortaya çıkarılması amacıyla, bugün
bizim için çok değerli olan ancak o dönemde göz ardı edilmiş geleneksel dokunun
yok edilmiş olması, kültürel mirasımızın sürekliliği için bir kayıp olmuştur.
Tarihi yapıların etrafının temizlenerek ortaya çıkarılması için anıtsal niteliği
olmayan ancak bugünün mimarlık kültürünü anlatan, belgeleyen yapıların yıkılması
yaklaşımı doğru değildir.”
Uluslararası tüzük
var
Ulus gibi alanların korunması için kullanılması gereken
yöntemler uluslararası birçok belgede de bulunuyor. AB Kültürel Miras
Mevzuat’ında yer alan Burra Tüzüğü, Kültürel Öneme Sahip Yerlerin Korunması
Amaçlı Avustralya-ICOMOS Tüzüğü’nde “Tarihi bir alanın korunması, görsel
düzenlemeleri ve tarihi dokuya katkıda bulunan diğer parçaların da korunmasını
beraberinde getirir. Nitekim yeni yapılanma, yıkım, izinsiz müdahaleler veya
ortamı olumsuz yönde etkileyecek diğer değişiklikler uygun değildir” ifadesi yer
alıyor.
‘Mimari miras iyi korunmalı’
Özgönül,
yenileme çalışmaları sırasında toplumun ilgili gruplarının da mutabakatının
aranmasının önemli olduğunu söyledi. Özgönül, şöyle
konuştu:
“Unutulmamalıdır ki, bugün tarihi değeri olmadığını düşündüğümüz
yapılar, gelecek kuşaklar için miras niteliğinde olacaktır. Günümüz mimari
mirasının korunmaması telafi edilemez kayıplara yol açacaktır. İçinde
bulunduğumuz dönemin gelecek nesillere aktarılmasını engelleyecek, kültürel
mirasımız konusunda oluşacak bilinçte zamansal kopuşlar meydana gelecektir. Bu
durumun göz ardı edilmemesi gerekmektedir. Tarihi Ulus Kentsel Dönüşüm Projesi
adı altında gerçekleştirilmesi planlanan eylemlerin uygun çalışmalar yapılmadan,
sonuçları kamuoyu ile paylaşılmadan ve toplumsal mutabakat aranmadan
gerçekleştirilmesinin çağdaş kent yönetimi anlayışı ile bağdaşmayacağı
düşünülmektedir.”