Uydudan Deprem Verisi Toplanacak

Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Gülay Barbarosoğlu, TÜRKSAT'ın, ABD'nin QuakeSAT uydusuna benzer, deprem parametrelerini toplayacak bir mikro uydunun tasarımına başladığını bildirdi. Barbarosoğlu, böylece depremle ilgili verilerin artık uzaydan ve uydu teknolojileri kullanılarak toplanabileceğini belirtti. Barbarosoğlu, yaptığı açıklamada, Türkiye'nin dünyada en aktif tektonik bölge üzerinde yer aldığını söyledi.

1996'da geliştirilen Türkiye deprem bölgeleri haritasında 2. ve 3.derecede gözüken illerin bile artık daha riskli duruma geldiğini ifade eden Barbarosoğlu, 1900 ile 2004 yılları arasındaki 104 yıllık sürede, her 89 ayda bir 7.5, 30 ayda bir de 6-6.9 arasında deprem meydana geldiğini anlattı.

Ülkede 6'dan büyük son depremin 1 Mayıs 2003'de Bingöl'de meydana geldiğini anımsatan Barbarosoğlu, ''Aradan 3 yıl geçmiş. İstatistiksel anlamda 6'dan büyük bir depremin olması hiç kimseyi şaşırtmamalıdır'' dedi. Aynı dönemde 865 hasar verici deprem olduğunu, bunların büyük çoğunluğunun Kuzey Anadolu Fay Sistemi boyunca meydana geldiğini belirten Barbarosoğlu, bu depremlerde 80 binden fazla kişinin öldüğünü, 115 binden fazla kişinin yaralandığını, 550 binden fazla binanın da hasar gördüğünü belirtti.

Barbarosoğlu, ''Sadece bu dönemde kalıcı konut yapımı ve tamir takviye için harcanan para, aynı dönemdeki yıllık GSMH'nin yüzde 1.5'ini almış götürmüş'' dedi.

''Son derece rahatça 'deprem olacak' denebilir''
Barbarosoğlu, bütün bunlar göz önüne alındığında, ülkede son derece rahatça ''deprem olacak'' denebileceğini söyledi. Depremin merkez üssünün bilinmesinin arama-kurtarma ve acil müdahalenin doğru ve etkin başlaması için çok önemli olduğuna işaret eden Barbarosoğlu, bir ülkede güvenilir, teknolojisi sağlam deprem istasyonları şebekesi olmasının, arama kurtarmanın etkinliği açısından çok önemli olduğunu vurguladı.

Deprem sonrasında iletişimin önemine de işaret eden Barbarosoğlu, büyük ve hasar verici, özellikle de büyük şehirlerde meydana gelecek 7'den büyük bir depremin hemen sonrasında haberleşmenin kesilmesi ihtimalinin çok yüksek olduğunu belirtti. Bunun önlenmesi için afet iletişim ihalesinin yapılmak üzere olduğunu anlatan Barbarosoğlu, böylece afet yönetiminde sorumlu olan makamların haberleşme imkanının sağlanacağını söyledi.

Sık sık ''Bir depremin daha büyük bir depremin habercisi olup olmadığı'' sorusunun ortaya atıldığını kaydeden Barbarosoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Depremler rast gele olaylar değildir. Belli yerlerde ve fay kırıklığı boyunca meydana gelirler. Tarihte deprem meydana gelen bir yerde tekrar deprem olacağı açıktır. Doğa fiziksel koşulları bir döngü halinde tekrarlar ve benzer depremleri oluşturur. Dolayısıyla deprem oluş mekanizmaları yöreden yöreye ve faya göre değişmektedir. Eğer ülkemizde depremselliği son derece iyi izleyebilirsek, dikkatli izleyebilirsek, yörenin depremselliği hakkında önemli bilgiler bulabiliriz.''

Bir depremin öncü şok olup olmadığı konusunda yeterli bilgiye sahip olunmamakla birlikte, yöresel bazda deprem oluş mekanizmalarıyla ilgili bilgiye sahip olunduğunu kaydeden Barbarosoğlu, ''Ancak bu da tamam değildir. Çünkü ülkemizde aletsel sismoloji daha yeni yeni kalkınmaktadır. Tarihsel depremleri söyleyebilirsiniz, bunlara bakarak oluş mekanizmalarını söyleyebilirsiniz, ama '7'den büyük bir deprem olacak' demeniz mümkün değildir'' diye konuştu.

Depremlerin önceden bilinmesi
Depremlerin önceden tahmin edilmesiyle ilgili ortaya atılan tartışmalara da değinen Barbarosoğlu, bu konuda dünyada çeşitli çalışmalar olduğunu anlattı. Bu çalışmalarda radon gazı, termal sulardaki ısı farklılığı ve ısı düzeylerinin takip edildiğini belirten Barbarosoğlu, bu çalışmaların önemli olduğunu, ancak bunların araştırma olarak ele alınması ve halka duyurulmaması gerektiğini bildirdi.

Barbarosoğlu, ''Dünyada bu konudaki çalışmalar devam etmektedir, etmelidir. Ancak bugünkü koşullarda güvenilir, saat, gün bazında bilimsel sonuçların elde edilmesi olasılığı düşüktür'' diye konuştu.

Uzay ve uydu teknolojileri
Son yıllarda uzay ve uydu teknolojilerinin gelişmesiyle konunun tekrar canlılık kazandığını ifade eden Barbarosoğlu, gerek ABD'de NASA, gerekse Fransız ve Rusların küçük mikro uydular atarak deprem parametrelerini ölçme araştırmalarına başladıklarını hatırlattı.

TÜRKSAT'ın, ABD'nin attığı mikro uydu QuakeSAT'a benzer, deprem parametrelerini toplayacak bir mikro uydu tasarımına başladığını bildiren Barbarosoğlu, ''2 yıl içinde, 500 kilometre yükseklikte bir yörüngede ülkemizin de deprem parametrelerini izleyecek bir uydusu olacak. Bu alçak yörüngede sadece belli parametreleri toplayacak'' dedi.

Bu konuda TÜRKSAT ile görüşmelerinin sürdüğünü belirten Barbarosoğlu, ''Nasıl bir ekipman koyalım ki, depremle ilgili parametreler oradan kaydedilebilsin diye bizimle uydunun üzerine konulacak ekipman konusunda görüşüyorlar'' diye konuştu. Uydunun gönderilmesinin ardından öncelikle bu parametrelerle ilgili bir veri tabanı oluşacağını anlatan Barbarosoğlu, bunların modellenmesi ve depremlerle ilişkilendirilmesinin ikinci aşamada geldiğini söyledi.

Barbarosoğlu, ''Nasıl karadan veri topluyorsak, artık uzaydan ve uydu teknolojileri kullanarak da veri toplama yoluna gidilecek'' dedi. Toplanacak verilerin, elektromanyetik, manyetik alan, elektrik alanı ve yüzey deformasyonları, yani deprem oluşumu esnasında doğada meydana gelebilecek fiziksel bazlı parametreler olacağını belirterek, ''Bunların hiçbiri bir deprem tahminine katkı yapamaz ancak belli sürede verinin toplanması önemlidir'' dedi.