"Ütopya Bir Hayal Değil, Gerçekleştirilebilecek Bir Düşünce"



Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi bünyesinde bu sene ikincisi gerçekleştirilecek olan 'GreenAge Sempozyumu' öncesi etkinliklerinden "Mimarlığın Gücü Nedir?" (Does Architecture Have the Power?) başlıklı seminer, bugün (22 Şubat 2011) gerçekleştirildi.

'Sürdürülebilirlik' kavramından bahsederken altını çizdiğimiz konu aslında 'yaşam'

Seminerin konuşmacısı, OBR Open Building Research firmasının Kurucu Ortaklarından Paolo Brescia, sunumuna 20-21 Şubat 2012 tarihleri arasında İstanbul'da gerçekleştirilen 'Uluslararası Yeşil Binalar Zirvesi'nde gündemde olan 'sürdürülebilirlik' kavramına değinerek başladı. Brescia, Zirve kapsamında gerçekleştirilen tüm sunumların sonunda vurgulanan temel konunun aslında 'yaşam' olduğunu aktararak; insanların 'sürdürülebilirlik' bağlamında 'yeşil binalar'dan bahsederken altını çizdikleri konunun aslında 'yaşam' olduğunu ifade etti.

"Mimarlığın odağında insanlara daha iyi bir yaşam sunmak vardır" diyen Brescia, "önem verme"nin değerine vurgu yaparak 'bahçe' ve 'bahçıvan' arasındaki karşılıklı etkileşimi özetledi. 'Bahçe' dediğimiz şeyin sadece çalılıklardan oluşmadığını, bir 'bahçıvan' tarafından şekillenerek 'bahçe' haline getirdiğini ve bu kapsamda da bahçıvanın da bu süreçten etkilendiğini söyleyen Brescia, iki öğe arasındaki benzer ilişkinin insanlar ve yaşadıkları çevre ile de mevcut olduğunu belirtti.



"Ütopyanız aynı zamanda çok pratik olmalı"

Bir tasarımcı olarak teknik problemleri çözmeden önce doğru sorulara doğru yanıtlar vermenin önemli olduğunu dile getiren Brescia, mimarlığın amacının bir ütopya olduğunu anlatarak, ütopyanın sözlük anlamının "gerçekleştirilemeyecek bir hayal" olduğunu söyledi. Bu kapsamda Ütopya’nın "'henüz gerçekleşmemiş' bir hayal" olduğunu vurgulayan Brescia, Pompidou binasının da bir zamanlar ütopya olduğunu aktararak; "ütopyanız aynı zamanda çok pratik olmalı" dedi.

Brescia, sunumunun ilerleyen kısımlarında OBR Open Building Research firmasının 'MilanoFiori' ve 'Museo Pitagora' projelerini dinleyicilerle paylaştı. İlk olarak firmanın MilanoFiori projesine değinen Brescia, proje alanının kentin dışında kısmen kentsel kısmen kırsal niteliğe sahip olduğunu belirterek, proje kapsamında bir kümelenme çalışması üzerinde durduklarını anlattı.

"Kamusaldan özele çok katmanlı bir geçiş" sağlamak üzere çalıştıklarını belirten Brescia, bu noktada "doğayı nasıl evinize getirirsiniz?" sorusunun kendileri için önemli olduğunu aktardı. Proje kapsamında 3. boyutta bir cephe oluşturduklarını söyleyen Brescia, bir çeşit 'geçiş' yaratmak amacıyla "doğayı içeri, binayı dışarı" aldıklarını ve böylelikle 'duvar'ı bir yaşam alanına dönüştürdüklerini vurgulayarak bu sayede enerji korunumu da sağladıklarını aktardı.



"Lüks bugün nedir?"

Günümüzde 'lüks'ün özgürlük yani seçme olanağına sahip olmak olduğunu ifade eden Brescia, bu bağlamda ihtiyaçlara göre değişebilen, elastik bir evin son kullanıcı için önemine de değindi. Brescia, bu anlamda binada ikamet edenlerin özel bahçelerini de diledikleri gibi değerlendirebileceklerini belirtti.

'MilanoFiori' projesi kapsamında tasarlanan yapının kütlesinin giderek büyümesi nedeniyle yansımalı bir dış cephe üzerinde çalıştıklarını ifade eden Brescia, bu bağlamda yeşil alana ait dokunun bu sayede dış cepheye yansıyarak özel mekanlarda bulunan bahçelerle bütünleşmesini sağladıklarını anlatı.

Söz konusu yapının İtalya Milano’nun sosyolojik yapısından da etkilendiğini belirten Brescia, bir toplum oluşturmanın önemine de değinerek "Bina da toplum gibidir" dedi. Brescia, insanların bir toplumun içinde bulunmak istediğini, ancak aynı zamanda birey olarak kendine has bir kimliğinin ve bireyselliklerinin de olmasını istediklerine dikkat çekti.



"Tasarımcı, son kullanıcıya seçme şansı tanımalı"

"Tasarımcı, son kullanıcıya seçme şansı tanımalı" diyen Brescia, 'yaşam' ve 'değer vermek' kavramlarının bu noktada önem kazandığını vurgulayarak son kullanıcının ihtiyacı olan bir şeyi yaratmanın önemli olduğunu ifade etti.

OBR'nin müze projesi olan 'Museo Pitagora' hakkında da bilgi veren Brescia, projenin Pisagor'un okul kurduğu Crotone kasabasında yer aldığını belirtti. Crotone’de sosyal sıkıntıların mevcut olduğunu anlatan Brescia, kentin gelişimi hakkında da bilgi vererek merkez bölgesinin iyi durumda olduğunu ancak 1950’lerde yapılaşan çeper bölgelerinin sosyal anlamda sıkıntı olduğunu belirtti.

Bu bağlamda kent için turizm kültür ilişkisi ekseninde bir dönüşümün hedeflendiğini anlatan Brescia, bu noktada 'sosyal sürdürülebilirlik' kavramının önem kazandığını ve yeni yapılacak yapının "turizm odaklı dönüşüme faydasının olmasını" beklediklerini açıkladı.



Sonuçta, kentin tepelik alanına müze yapılmasının önerildiğini belirten Brescia, "hem eski şehri görmek mümkün olacak hem de bu alanı ziyaret etmek isteyen turistler 1950’lerde gelişen alanın içinden geçerek söz konusu bölgeye sosyal bir canlılık getirecekti" dedi.

'Museo Pitagora' projesinin tasarım konsepti olarak bir taraftan davetkar ve görünebilir olmasını diğer taraftan coğrafyaya entegre olmasını istediklerini anlatan Brescia, proje sürecinde 'kentliler' için de çalışmak istediklerini ifade ederek "Proje, müze kapalıyken de kullanılabilecek bir kafeteryayı ve park alanını kapsıyor. Müzenin çatısı aynı zamanda parkın devamı" dedi.

Sonuç olarak, "vizyonunuzun bir ütopya olması sorun değil" diyen Brescia, ütopyanın bir hayal değil, gerçekleştirilmesi gereken bir düşünce olduğunu vurguladı. Bu bağlamda kişisel ütopyaların pratik bir yolla izlenip, gerçekleştirebileceğini anlatan Brescia, "mimarların yapmak istedikleri şeyler var ama insanların ihtiyaçları değişebilir, dünyayı değiştirmeden ufak değişiklikler yapabiliriz" diyerek sunumunu noktaladı.