17 Aralık sürecinde sendeleyen Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın, Kanun Hükmünde Kararname ile aldığı imar yetkilerini bundan sonra nasıl kullanacağı aylardır merakla bekleniyordu. Bu bekleme süresi uzadıkça, Bakanlığın bir daha eski agresif konumuna dönmeyeceği, işleri tekrar yerel yönetimlere devredeceği görüşü yerleşmeye başlıyordu.
Resmi Gazete’nin 14 Haziran sayısında yayımlanan Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği ile birlikte bu bekleme süresi de bir bakıma sona ermiş oldu. Zira imar yetkisini türlü gerekçelerle merkeze almaya oldum olası eğilimli olan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, belki 17 Aralık’ın da etkisiyle, bu kez daha temkinli bir yolla aynı şeyi gene yapmış. Görünürde yetki yerel yönetimlerde. Bakanlık sadece “izleme ve inceleme” yapacak gibi algılanıyor ama cümleleri dikkatle birkaç kez okuyunca, yasalarda olmayan bir yetkinin nasıl da yönetmelikle merkeze verildiğini görüyorsunuz.
Yönetmeliğin görünür düzenlemeleri…
Bir kere, yerel yönetimler imar planı ile ilgili yapılan işlerin bütün sorumluluğunu taşıyacaklar. Bakanlık ise bu işlerin üst kademe planlara, yasaya ve yönetmeliğe uygunluğunu “izleme ve inceleme” işlerini yürütecek. Bunun için de yerel yönetimler onayladıkları imar planlarını Bakanlık arşivinde kayıt altına aldıracaklar. Yönetmeliğin görünür düzenlemeleri bunlar.
Yönetmelikte belirlenen bu “izleme ve inceleme” işlerinin devamında Bakanlık için şöyle bir görev tarifi yapılmış: “İletilen mekânsal planlar incelenerek gerekli değerlendirmeler yapılır.” Yani bu planların sadece arşivlenmeyeceği, aynı zamanda incelenerek değerlendirileceği, bazı sonuçların çıkarılacağı ilan edilmiş.
Buraya kadar her şey olması gerektiği gibi diyebiliriz. Yani yerel yönetimler bütün sorumluluklarıyla birlikte imar planlarını onaylayacaklar, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı da bu planları izleyecek, inceleyecek ve değerlendirecek. Bir bakıma, hem yetki ve sorumluluk yerel yönetimlerde olacak hem de bu yetkiyi keyfi şekilde kullanmaları zorlaşacak. Şehircilik kamuoyunda eskiden beri arzulanan merkez ile yerel yönetim arası rol dağılımına uygun bir şema...
“Gerekli değerlendirmeler yapılır” lafının devamı
Yönetmelikteki “gerekli değerlendirmeler yapılır” lafının devamı bu bakımdan çok önemli. Yani bu değerlendirmeleri Bakanlık ne yapacak? Hem imar yetkisi ve sorumluluğu yerel yönetimlerde olacak, hem de Bakanlık “izleme ve inceleme” başlığı altında etkin bir denetim görevini yerine getirecek...
Yetki ve sorumluluk ile denetim işlerinin dengede kalabilmesi Türkiye koşullarında bakalım nasıl sağlanacak diye düşüncelere mi daldınız? Sizi bu düşüncelerden hemen uzaklaştıracak bir sonraki yönetmelik cümlesini okuyalım o zaman: “Bakanlıkça, planlarda; usul, şekil, üst ölçekli planlar ve Bakanlıkça yayımlanan yönetmeliklere aykırılık tespit edilmesi halinde, gerekli düzeltmelerin yapılması ve aykırılığın giderilmesi amacıyla ilgili idare bilgilendirilir.”
İşte Bakanlığın geleneksel yetki transferi tekniklerinden biri daha böylece hayata geçmiş oluyor. Görünürde bütün yetki ve sorumluluk seçilmiş yerel yönetim organlarında ama Bakanlığın “izleme ve incelemesi” sırasında eğer planlarda herhangi bir “aykırılık” tespit edilirse Bakanlık devreye giriyor.
Bu aslında ilk etapta fark edilmeyen çok geniş bir yetki veriyor Bakanlığa. Usul ve şekil incelemelerini bir kenara koyarsak, her planın üst ölçekli planlar ve yönetmelikler açısından incelenmesi sonucunda tam olarak uygun bulunması çok zayıf bir ihtimal. Çünkü hem yönetmelikler fazlasıyla yoruma açık, hem de üst kademe planlara uygunluk ya da aykırılık epeyce belirsizlikler taşıyor.
Dolayısıyla Bakanlık bu inceleme ve izleme çalışmalarında yerel yönetimlerden gelen planlarda sık sık aykırılık tespit edebilecek. Tespiti yaptıktan sonrası yönetmelikte utangaç bir cümleyle ifade edilmiş: “İlgili idare bilgilendirilir.” Ama “gerekli düzeltmelerin yapılması ve aykırılığın giderilmesi amacıyla” Bakanlık bu bilgilendirmeyi yapacak!
Aslında bu bir “bilgilendirme” değil... Bakanlık, yasa ile yerel yönetimlere verilen bir yetkiyi “izleme ve inceleme” adı altında bir tür idari vesayete bağlıyor. Yani yerel yönetimler, yasanın kendilerine verdiği imar planı onaylama yetkisini Bakanlığın vesayeti altında yerine getirmeye zorlanıyor.
Bakanlık, yerel yönetimlerin patronu haline geliyor
Üstelik bu zorlama yönetmelikle yapılıyor. Bakanlığın kuruluş ve olağanüstü yetkilerini düzenleyen kanun hükmünde kararnamelerde bile Bakanlığa sadece “denetim” yetkisi verildiği halde, Bakanlık bürokratlarının yönetmeliğe koydukları şu son cümle, Bakanlığı yerel yönetimlerin patronu haline getiriyor. Çünkü yerel yönetimlerce onaylanan imar planı Bakanlıktan olur almazsa iptal edilmiş oluyor ve tekrar yapılması isteniyor.
Oysa seçilmiş yerel yönetim organlarının onayladığı imar planlarının üst kademe planlara, yasa ve yönetmeliklere aykırılığının nihai tespitini ve gerekiyorsa bu planların iptalini bizim Anayasal sistemimize göre yargı organı yapıyor. Bakanlığın da normal koşullar altında planlarda aykırılık tespit etmesi halinde yargıya başvurması gerekiyor.
Son bir söz olarak şunu hatırlatalım: “Çözüm Süreci” nedeniyle ilgi alanımıza yakından giren Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı, yerel yönetimler ile merkezi yönetimler arasındaki yetki ve görev dağılımlarının parlamento tarafından yasa ile düzenlenmesini, bunun dışında merkezi yönetim kurumlarının yayımladığı yönetmelik ve genelgelerle yerel yönetimlerin yetkilerinin daraltılmamasını öngörüyor. Bunu utangaç final cümleleriyle yapmak sonucu değiştirmiyor.