Özal döneminde Kral Abdullah'a satılan Sevda Tepesi'nin imara açılmasının yanlış olacağını söyleyen Şehir Plancıları Odası Başkanı Buğra Gökçe, kamu yararı gözetilerek hazırlanan imar planlarında kişiye özel düzenleme yapılamayacağını belirtti. Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi Başkanı Ahmet Turgut da, "Mevzuatta değişiklik yapılırsa, bu utanç belgesi olur" dedi.
8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal 'ın başbakanlığı sırasında dönemin Suudi Arabistan Veliaht Prensi olan Kral Abdullah bin Abdülaziz el Suud 'a satılan İstanbul'daki Sevda Tepesi'ne inşaat izni verilmesine ilişkin tartışmalara, Şehir Plancıları Odası'ndan sert tepki geldi.
Konuyla ilgili olarak Cumhuriyet 'in sorularını yanıtlayan Şehir Plancıları Odası Başkanı Buğra Gökçe şunları söyledi:
''Şehircilik ilkeleri açısından, bir bölgede plan çalışması varsa, bilimsel ve teknik kısıtlar ve ölçütler varsa, bunların kişi yararına ya da kişisel talep üzerine değiştirilmesi, yönlendirilmesi, şehircilik ilkelerine ve planlama esaslarına aykırıdır. Şehircilik ilkelerini, planlama esaslarını belirleyen temel şey kamu yararı, toplumsal faydadır. Biz bunları gelecek nesillere borçluyuz, buraları imara açarak kamu yararına iş yapmamış oluruz... Sevda Tepesi konusunda mevzuat diyor ki (kısıtlayıcı birkaç unsur koymuş), burası Boğaziçi'nden kaynaklanan özel bir bölge. Bizim bir Boğaziçi Yasamız var. Bu bölgelerdeki yapılaşmanın cephe yüksekliklerinden estetik değerlerine kadar bazı standartlar getiriyor.''
Bunun ''çatlatıldığı veya delindiği'' unsurların olduğuna dikkati çeken Gökçe, ''Bir kişinin talebi doğrultusunda 'bu yasayı bir kez daha deleriz, bir şey olmaz' şeklinde yorumlamanız, teknik açıdan da bilimsel açıdan da doğru değil'' diye konuştu.
Gökçe, bir başka kısıtınsa Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu olduğuna, bu yasanın da kültür ve tabiat varlıklarının korunması gereken unsurlarını ortaya koyduğuna, sit alanlarını belirlediğine işaret etti ve ''Daha önceki planlarda, Boğaziçi Kanunu'ndan kaynaklı, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu'ndan kaynaklı, planlama çalışmasının elde ettiği analizlerle o bölgenin doğal, kültürel, tarihi niteliklerinden kaynaklı olarak bu bölge yerleşim dışı tutulmuş. Bu bilimsel bir tespit. Mevzuat da bunu gerekli kılıyor'' değerlendirmesini yaptı.
Gökçe şunları kaydetti: ''Şimdi siz diyorsunuz ki: 'Ben birileriyle otururum, pazarlığın konusu yaparım, gerekirse bu bölgeyi başka birilerininin kullanımına tahsis ederim.' O zaman nerede kaldı bu bilimsellik, nerede kaldı bu teknik çalışma. Zaten geldiğimiz nokta bu. Birileri masalarının başında yahut bazı çıkarlarının gereği olarak bazı başka değişiklikler öngörüyorsa, bunlar ne şehircilik ilkeleriyle, ne planlama sonuçları, ne kamu yararıyla bağdaşır. Ülke ekonomisi, tarihsel ve çevresel değerler satılarak kurtulur gibi bir algılama başladı. Ülkenin Hazine arazilerini satalım, sit alanlarına yapılaşma koşulları getirelim, kıyı alanlarını daha çok imara açalım. Ülkenin ekonomik alanda kalkınabilmesi için bu değerlerin satılması öngörülmüş. Ülke ekonomisi böyle kurtulmaz.''
Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi Başkanı Ahmet Turgut da ''Kanunlar herkes için uygulanmak zorunda. Anayasanın da kuralı bu. Yabancıların mülk edinmesiyle ilgili tartışmalı bir kanunumuz var. Türkiye'de uygulanan kurallara sayın kral da uymak zorunda. 2960 sayılı Boğaziçi Kanunu'nun koşulları neyi gerektiriyorsa o yapılmalı. Eğer parsel bazında değişiklik yapılırsa, bu Türkiye Cumhuriyeti açısından utanç belgesi olur'' değerlendirmesini yaptı.