Ünlü Mimar Google'a Doodle Oldu



Eugène Viollet-le-Duc 27 Ocak 1814 tarihinde Paris'te doğmuş, tarihe adını yazdıran en önemli mimarlardan biridir.

Eugène Viollet-le-Duc mimar, mimari restorasyon uzmanı, araştırmacı, kuramcı, eğitimci ve yazar kişiliği ile 19. yüzyılın en etkin mimarlarından biri olmuştur. Mimar kimliğinin yanı sıra yazdığı çok sayıda kitap ile mimarlığın, Ecole des Beaux-Arts’ın önderliğinde benimsenen neo-Klasik üslubu  yineleyen biçimlenişine karşı, Fransa için ulusal özellikler taşıması nedeniyle ortaçağ mimarlığının mantığıyla biçimlenmesi gerektiğini savunmuştur.

Yaşadığı dönemde bulunduğu çalışmalar sayesinde, Fransa'nın Ortaçağ yapılarını inceleyip restore ederek günümüze kadar ayakta kalmalarını sağlamıştır. Viollet-le-Duc, Gotik mimarlığın strüktürel mantığının ve biçimsel geometrisinin akılcı prensiplerini belirlemeye çalışmıştır.  Çağdaşlarının aksine, Gotik mimarlığı tekrar eden mimari biçimler üretmeyi değil, bu mimari mirasın dehasıyla her çağın ihtiyaç ve teknolojisine göre dönüşebilen; ulusal, akılcı ve modern yapılar yapmayı amaçlamıştır.

Eugène Emmanuel Viollet-le-Duc'ün Osmanlı'ya etkisi oldu mu?

Osmanlı İmparatorluğu’na hiç gelmemiş olan Eugène Emmanuel Viollet-le-Duc'ün Osmanlı mimarlığını da onun düşüncelerini benimseyen ve uygulayan mimarlar ve mimarlık tarihçileri yoluyla etkilediği tespit edilmiştir. Osmanlı mimarlığı 18. yüzyıldan sonra modernleşme amacıyla Avrupa’nın benimsediği üslupları takip etmiş, neo-Klasik, neo-Rönesans, neo-Gotik, neo-Barok ve Oryantalist üslupların mimari elemanlarından seçmeci bir tutumla biçimlenmiştir. 1873 Dünya Fuarında Osmanlı mimarlığının tanıtılması amacıyla hazırlanan Usul-i Mimari-i Osmani kitabı Osmanlı mimarlığının kendi kimliğine dönüşünün başlangıcıdır. Viollet-le-Duc’ün öğretilerini uygulayan öğrencisi Leon Parvillée Osmanlı mimarlığının kurallarını, Celal Esat Arseven de Osmanlı mimarlığının diğer İslam ülkelerinin mimarlığından ayrılan özelliklerini belirlemişlerdir. Mimari eğitim ve uygulama alanında ‘Osmanlı’ kimliğinin ulusal bir mimarlık olarak benimsenmesinde Viollet-le-Duc’ün düşüncelerini benimsemiş olan Alexandre Vallaury ve Kemalettin Bey etkin olmuşlardır.