‘UNESCO Artık Daha Anlayışlı’



Hürriyet'ten Zeynep Bilgehan'ın haberine göre, tarihi yarımadanın siluetini bozacağı için İstanbul’u UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’nden çıkarılma tehlikesine sokan Haliç Metro Köprüsü bir yıl önce, 15 Şubat tarihinde açıldı. Köprü, projenin açıklandığı 2005 tarihinden itibaren ciddi itirazlar ve tartışmalara sahne olmuştu. UNESCO, 2009’daki olağan toplantısında Türkiye’yi, tarihi yarımadada yapılacak düzenlemeler, özellikle de Haliç Metro Köprüsü’yle ilgili gerekli revizyonlar yapılmadığı takdirde bölgenin ‘Tehlike Altındaki Dünya Mirası’ listesine alınabileceği konusunda uyarmış, belediye planları revize etmek durumunda kalmıştı. Ancak UNESCO’nun yeniden uyarması üzerine köprünün inşaatı 2010-2011 tarihleri arasında durduruldu. UNESCO’nun tarihi yarımadayla ilgili 2012 ve 2013 raporlarında, bazı düzeltmelere rağmen “köprünün tarihi yarımadaya olumsuz etki edeceği” yolundaki endişeler yine vurgulandı. 2014 raporunda ise hiç değinilmedi. UNESCO’nun Dünya Mirası Komitesi’nin bu yıl haziran ayında Almanya’nın Bonn kentinde yapacağı toplantıda tarihi yarımada yeniden gündemde olacak. Bu çerçevede en çok merak edilen sorulardan biri UNESCO’nun Haliç Metro Köprüsü konusunda nasıl bir tutum alacağı.

‘Artık müze kentte yaşamak İstemiyoruz’

UNESCO Genel Direktörü Irina Bokova’nın geçen ay başında İstanbul’a yaptığı ziyaretindeki “Haliç Metro Köprüsü Projesi tarihi yarımadanın etkilenmemesi için UNESCO’nun uyarılarıyla yeniden düzenlendi. Yönetim de diyaloğa açık” sözleri UNESCO ile ilişkilerin düzelmekte olduğuna işaret ediyor. Köprünün mimarı Hakan Kıran da UNESCO’yla ilişkilerin yeni dönemde çok daha bilimsel bir çerçeveye oturmakta olduğunu belirterek şöyle dedi: “Artık sistem çalışıyor. Ayrıca köprü tartışmaları, başka şehirlerdeki tarihi alanlara yapılacak çağdaş yapılarla ilgili referans oldu. Dresden, Londra, St. Petersburg ve Bordeaux da bizimle aynı tartışmaları yaşıyor. ‘Artık müze kentte yaşamak istemiyoruz’ anlayışı ortaya çıktı. Bu görüş bizdeki köprü tartışmaları üzerinden etkinleşti. UNESCO, yeni yapıları daha anlayışla karşılamaya başladı.”

‘Problem köprünün mimarisi değildi’

UNESCO’nun itirazlarının köprünün tasarımıyla ilgili olmadığını söyleyen Kıran sözlerini şöyle sürdürdü: “Proje, 1985’te metro ağı planlarının hazırlanması sırasında, metronun Haliç’in üzerinden geçme kararıyla gündeme alındı. Benim tasarımım 2005’te Koruma Kurulu tarafından tasdik edildi. Ardından itirazlar gelmeye başladı. Esas problem köprünün mimarisi değil, UNESCO’yla imzaladığımız anlaşmanın yükümlülüklerinin yerine getirilmemesiydi. Yapılacak köprünün incelenmesi gerekiyordu ve kızmakta haklılardı. Nihayetinde inşaat bir yıl süreyle durduruldu. UNESCO’nun kurduğu bağımsız bir heyet denetiminde inşaatı tamamladık. Böylece UNESCO danışmanlarının görevi sona erdi.”

‘Zamanla anlaşılacak’

Peki UNESCO’yla ilişkilerin düzelmesi, insanların köprüyle ilgili algısını değiştirecek mi? Kıran bu soruyu, “Tek yönlü bilgilenmiş insanlara yeniden bakma fırsatı doğabilir” diye cevaplıyor: “O zaman son derece iyi çözülmüş, karakterli, 21’inci yüzyılı temsil eden bir yapı görecekler. Köprünün anlaşılması zaman alabilir. Korumacılık anlayışı da değişiyor. Örneğin Paris bu konuda en gelişmiş şehirlerden. Zamanında Louvre Müzesi’nin meşhur piramidi yapıldığında protesto gösterileri düzenlenmişti. Şimdiyse piramitlerini kimseyle paylaşmak istemiyorlar. Bu süreçler her yerde yaşanıyor.”

Neden tartışma yarattı?

Köprü projesi Temmuz 2005’te Koruma Kurulu’nca onaylandı. Ancak uzmanlar köprünün kulelerinin Süleymaniye Camisi’ni gölgelediği ve tarihi yarımadanın siluetini bozduğu gerekçesiyle köprünün tasarımına karşı çıktı. Mart 2012’de İstanbul SOS Girişimi, aralarında Orhan Pamuk, Cemal Kafadar, Ara Güler ve Serra Yılmaz gibi isimlerin de bulunduğu 4 bin kişinin imzaladığı ‘Başka Bir Köprü Mümkün’ dilekçelerini Belediye ve Cumhurbaşkanlığı’na gönderdi.