Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, İstanbul'un gözbebeği ''Çamlıca sit alanı''ndaki ruhsatsız villasını ''kendisi'' yıkarken özetle şunu anımsatmıştık: ''Örnek bir belde sakini olabilmek için önemli olan, yıkılanın yerine daha büyük binalar yapmamak; 'ayrıcalıklı yeni imar hakkı'yla dokuya aykırı yoğun yapılaşma peşinde koşmamak gerekir.'' (Cumhuriyet-05 Şubat 2006)
Ne var ki Unakıtan, çevreye duyarlı bir ''Çamlıcalı'' olmak yerine, kendisine sağlanan ''özel imar olanakları''nı değerlendirmeyi yeğledi. Kamuoyu da ''ev''ini yıktığı için gerisini artık önemsemedi; hatta ''yasalara uydu'' (!) gibisinden yazanlar bile oldu...
Oysa yeni ve ''daha yüksek yoğunluklu yapılaşma olanağı''nı elde etmeseydi, belediyenin de açıkça göz yumduğu kaçak villasına acaba ''dokunur muydu?..''
Nitekim aynı arsada çok daha büyük boyutlarda yapılacak yeni binaların projelerine ait 23 Haziran 2006 tarihli ''Mimari ÇED Raporu'' da Mimarlar Odası'nca açıklandığı halde, ''medya''da yeterince ilgi toplamıyor..
Cumhuriyet'in 29 Haziran 2006 tarihli haberinden bu yana yetkili kurumlardan da ses çıkmadığına göre, yıkılmış kaçak villanın ''büyütülerek inşa edilmesi'' önemsenmiyor...
Skandal ötesi
Yeni projenin mimari ÇED raporu, adeta ''skandal ötesi'' denebilecek ''saptama ve uyarılar''la dolu. Mimarlar Odası'nda mimari projeler incelenirken, ''tasarıma yön veren imar durumu koşulları''nın hukuk ve şehircilik ilkelerine uygun olup olmadığı da irdeleniyor. Bu irdelemeyi yaparak rapora bağlayan Oda'nın, ÇED Kurulu'nda da her biri yıllarca üniversitelerde ders vermiş, hatta ''hocaların hocası'' olan mimarlık ve şehircilik bilgeleri ile imar hukuku ''uzmanlar''ı yer alıyor.
Adına 'mimari ÇED' denen ve Oda'nın ''anayasal yükümlülüğü'' ile 1995'ten bu yana sürdürdüğü irdelemenin, Unakıtan villalarına ait projelerle ilgili sonuçlarında bakın neler var:
-Tapuda Bulgurlu, 81 pafta, 54 ada, 44 parselde kayıtlı arsa, 1998'de ilan edilen ''Çamlıca III. Derece Doğal Sit Alanı'' nda kalmaktadır. Bu alandaki yapılaşma koşullarına göre, bina taban alanı arsanın yüzde 6'sını; toplam inşaat alanı yüzde 12'sini aşamaz; ve bina yüksekliği de en çok 6.50 metre yani 2 kattır; ''arsada ikinci bir bina yapılamaz'' .
- Buna göre 2054 m2 alanlı arsada en fazla (2054 m2 X 0.06) 123 m2'ye oturan ve iki katta toplam inşaat alanı 246 m2'yi geçmeyecek bir bina yapılabilir...
- Ancak bu koşullara ''aykırı ve izinsiz yapılaşma'' nın (yıkılan kaçak villa) saptanması üzerine Koruma Kurulu, 22 Ocak 2005 tarihinde ''parseldeki ruhsatsız yapılaşmanın acilen kaldırılması; (...) tüm mevcut ağaçların korunması'' kararını alır. Ne var ki bina yıkılmadığı gibi, 2863 sayılı Koruma Yasası'na muhalefet edenler hakkında ''yasal işlem'' bile başlatılmaz...
- Koruma Kurulu'nun 9 Mayıs 2006 gün ve 1631 sayılı kararı ile onaylanmış olduğu anlaşılan bu projede ise, bina taban alanı, yüzde 6'dan yüzde 15'e; toplam inşaat alanı da yüzde 12'den yüzde 30'a çıkartılmıştır! Böylece 246 m2'lik yasal inşaat alanı, yeni projede 660 m2'dir.
Mimarlar Odası'nın işte bu gerçeği tüm yasal ve teknik belgeleriyle sergilediği 'Mimari ÇED Raporu' şöyle sonuçlanıyor;
''Büyük ve Küçük Çamlıca Doğal ve Kentsel Sit Alanı kararının ayrıcalıklı olarak 'sadece bu parsel için' bozulmuş olması, bölgede geriye dönülmez 'uygunsuz yapılaşmaya' da 'örnek' oluşturacağı için, proje onay kararının ruhsat işleminden önce tekrar gözden geçirilmesi dileği ile...''
Bakalım Üsküdar Belediyesi ruhsat ''vermeden'' önce bu raporu dikkate alacak mı? İmar kurallarını neredeyse ''2.5 misli aşan yapılaşma''ya ait projeleri yeniden sorgulayacak mı?.. Böylece ''kendi saygınlığı'' ile birlikte sit alanını da gözetecek mi?
Ya Unakıtan? O ise 660 m2'lik yeni yapılarının inşaat malzemelerini ''zam gelmeden'' istiflemekle meşgul olmalı...