Ulusal Cami Mimarisi Sempozyumu’nda “Cami Mimarisindeki Biçimcilik ve Kriz” konuşuldu



Aykut Köksal’ın başkanlık yaptığı “Çağdaş Camiler 2” adlı oturuma, Türkiye’de yakın zamana ait çağdaş cami mimarlığı örnekleri vermiş olan mimarlık bürolarından, Nevzat Sayın (NSMH), Nil Ayna (EAA), Can Çinici (Çinici Mimarlık), Adnan Kazmaoğlu (MAM) konuşmacı olarak katıldılar.

Köksal: “Doğa içinde mekânın elverdiğince uzanan tek bir kıble duvarı”

Oturumda ilk olarak söz alan Aykut Köksal, konuya ilişkin bir çerçeve çizerek konuşmasına başladı. Çağdaş cami mimarisinden bahsederken bugünkü krizi, modernleşme bağlamında ele almak gerektiğini belirten Köksal, bu süreç Osmanlı’dan başlayarak ele alındığında orada cami mimarisinin modernleşmeye paralel bir gelişme izlediğini ancak aradaki kopukluğun ve krizin Cumhuriyet ile başladığını belirtti. Köksal’a göre bunun nedeni, Cumhuriyet’in din alanında yürüttüğü ya da yürütmeye çabaladığı radikal düzenlemeler ve bunun karşısında halkın cami mimarlığını devlete teslim etmemesi. Köksal bunun cami mimarisi üzerinde biçimci bir korumaya yol açarak 90 yıl boyunca bugüne dek binlerce kiç caminin inşasına neden olduğunu belirtti ve bugün nihayet cami mimarisinin sorgulanmasında da artık iktidarın merkezine muhafazakarların yerleşmesinin etkisi olduğunu sözlerine ekledi. Camileri, sembol ve gösterge dizgesi bağlamında da irdeleyen Köksal, örneğin minarenin temelde caminin yerini gösterme ve çağrı olarak güçlü bir gösterge olduğuna, doğayla ilişkinin önemine değindi ve bütün bunlar üzerinden caminin bir tanımını yapmak gerekirse “Doğa içinde mekânın elverdiğince uzanan tek bir kıble duvarı.” olarak yapılabileceğini belirtti.

Köksal’ın ardından söz alan Nevzat Sayın konuşmasında, temelde bir mimar için cami ya da fabrika yapmak arasında bir fark olmayacağını ancak caminin anlam bakımından çok farklı bir boyuta sahip olduğunu belirtti. Sayın, kendisi için iki tür cami mekânı tipi olduğunu bunlardan birinin Selimiye, Süleymaniye gibi merkezi tek kütle, diğerininse Bursa Ulucami gibi sonsuz mekân olduğunu dile getirdi. Kendisinin ikincisine daha yakın olduğunu belirten Sayın, oturumun ikinci turunda da bu doğrultuda tasarladığı Malatya Camisi projesini anlattı.

Ayna: “Cami salt bir gösterge, işaret ya da alegoriye indirgenmemeli”

Nevzat Sayın’ın ardından söz alan Nil Aynalı ise Türkiye’den kötü cami örnekleri ile başladığı konuşmasında, Türkiye’de cami mimarisi tartışmasının daha çok biçim üzerinden yürütüldüğünü, oysa İslamiyet’in daha çok özle ilgili olduğuna vurgu yaptı. Cami mimarisinde taklit örneklerin dışında modern denemelerin kötü örneklerinin de daha çok bu biçimci yaklaşımdan ileri geldiğini belirterek, caminin salt bir gösterge, işaret ya da alegoriye indirgenmesinin yanlış olduğunun altını çizdi. Yaşanmakta olan krizin yeni sonuçlar doğurma potansiyeli de olduğuna dikkat çeken Ayna oturumun ikinci turunda EAA’ya ait Sancaklar Camisi projesine ilişkin bilgi verdi.

Can Çinici ise konuşmasına Behruz Çinici ile yaptıkları TBMM Camisi’nin öyküsü ile başladı. Projenin, kendisi babasına göre daha modernist bir eğitim almış genç bir mimarken, Behruz Çinici’nin daha romantik yaklaşımı ve kendisinin modernist yaklaşımı arasında bir diyalog hatta bir baba-oğul çekişmesi biçiminde geliştiğini belirtti. TBMM Camisi’nin tasarım sürecini aktaran Çinici daha önceki konuşmalarda da değinilen “biçimcilik” ile bu projede de, proje bittikten sonra “Caminin neden minaresi yok?” sorusuyla birlikte karşı karşıya kaldıklarını, bunun üzerine Behruz Çinici’nin bu sorunu minare yerine bir ağaç dikerek çözdüğünü anlattı.

Oturumda son olarak konuşma yapan Adnan Kazmaoğlu konuşmasına, Türkiye’de modern tarzda çalışan mimarların cami mimarisi alanındaki ürünlerinin azlığına değinerek başladı. Bu alanda çalışmanın kendisi ve çağdaşı mimarlar için oldukça zor olduğunu belirten Kazmaoğlu, 1000 yıllık cami mimarisi geleneği içinde biçimlenmiş bir tür anonim niteliği taşıyan Mimar Sinan camilerini, bu gün beyaz bir sayfa üzerinde, yetersiz bir deneyimle, yola çıkan müelllif mimarlarının ürünleri ile karşılaştırmanın doğru olmayacağına dikkat çekti. Gelecek için cami mimarisi bağlamında, nasıl olacağına, neleri içereceğine ilişkin bir çerçeve çizmenin olanaksız ve gereksiz olduğunu dile getiren Kazmaoğlu cami için bir sabit belirlenecekse bunun ancak biçimi ve içeriği değişmeyen bir işlev olarak namaz-ibadet olabileceğini belirtti. Kazmaoğlu oturumun ikinci turunda Ayvazdede Camii (Akhisar), Körfez Camii (Edremit), İslam Kültür Merkezi (İstanbul) projelerine ilişkin bilgi verdi.