Çevre ve Orman Bakanlığı, en önemli sulak alanlar arasında sayılan Uluabat Gölü çevresinde sanayileşme için izin verdi. Karacabey Belediyesi, Bursa Barosu ve AKP'liler ise iptal davası açtı.
Dünyanın en önemli sulak alanları arasında sayılan Uluabat'a, 'metal ve ahşapla sınırlanması' koşuluyla sanayileşme izni verildi. Çevre ve Orman Bakanlığı'nın Uluabat'a sanayileşme izni vermesi AKP'den de tepki çekerken, bölgedeki sivil toplum örgütleri 'iptal' için yargıya başvurdu. Başbakanlık Teftiş Kurulu'nun da izin konusunda inceleme başlattığı öğrenildi.
Bursa Karacabey Sanayi ve Ticaret Odası 1993 yılında, Uluabat'ta Organize Sanayi Bölgesi (OSB) kurulması için müracaatta bulundu. Ancak Türkiye, 1994 yılında taraf olduğu Ramsar Sözleşmesi kapsamında, 1997 yılında Uluabat Gölü ve çevresini 'sulak alan' kapsamına alarak korumayı vaat etti.
Çevre Bakanlığı da, 22 Temmuz 1998'de 'gölün bataklaşma sürecine gireceği' gerekçesiyle OSB'nin kurulmasına karşı çıktı. Bakanlığın görüşünde, yakın geçmişte içilebilir nitelikte su kalitesine sahip olan Uluabat Gölü'nün Bursa ilinin içme suyu kaynağı olarak düşünüldüğü hatırlatıldı. Buna karşın sanayileşme ve nüfusun artması gibi nedenlerle hızla kirlenme süreci yaşandığını kaydeden Bakanlık, "Gerekli tedbir alınmadığı takdirde gölün kısa süre sonra bataklaşma sürecine gireceği, OSB'de yer alacak tesislerin atık sularının arıtıldıktan sonra Uluabat Gölü'ne verilmesi durumunda dahi tehlike sınırına yaklaşmış olan göl için olumsuz etkiler yaratacağı, söz konusu yerin bu faaliyet için uygun olmadığını" belirtti."
6 yıl sonra görüş değişti
Çevre Bakanlığı'nın bu görüşü üzerine OSB'nin yer seçimi çalışması 6 yıl önce durduruldu. Ancak Sanayi ve Ticaret Bakanlığı 'metal ve ahşap sanayiyle sınırlanması' koşuluyla OSB'nin kurulması için yeniden harekete geçti ve Çevre ve Orman Bakanlığı'na bu konudaki görüşünü sordu.
Bakanlığın 21 Ağustos 2000 tarihli yazısında ise, bölgenin kirlenme sürecini yoğun yaşadığı tespitine yer verilmesine karşın, "Metal ve ahşap sanayi sektörüne ait belirtilen üretimler dışında yüksek düzeyde kirletici özelliği taşıyan, zehirli atık üreten sanayilere izin verilmemesi kaydıyla" alanın OSB yeri olarak uygun görüldüğü belirtildi. Sanayi Bakanlığı 'yanlış uygulamaya meydan vermemek' için Çevre Bakanlığı'na 13 Ocak 2004 tarihinde yeniden görüş sordu. Çevre ve Orman Bakanlığı'nın 22 Mart 2004 tarihli yanıtında da, söz konusu bölgenin OSB olarak onandığı ifade edildi.
Gerekçe: Yönetmeliğe aykırı
Bu gelişmeler üzerine, Karacabey Belediyesi Bölge İdare Mahkemesi'ne, Bursa Barosu Çevre Grubu da Danıştay'a söz konusu iznin iptali için dava açtı. Dava dilekçelerinde iznin Sulak Alanların Korunması Yönetmeliği'nin 21. maddesine aykırı olduğu ifade edildi. Söz konusu maddede, "Gayrisıhhi Müesseseler Yönetmeliği'nin Ek-5 sayılı listesinde belirtilen 1. sınıf gayrisıhhi müesselere yapılamaz. Organize sanayi bölgeleri kurulamaz" deniliyor. AKP'nin Bursa milletvekillerinden Şerif Birinç ile Ertuğrul Yalçınbayır, sanayileşme izninin iptali için uğraşırken, Altan Karapaşaoğlu OSB'nin kurulması yönünde görüş bildirdi.
Yalçınbayır, Türkiye'nin uluslararası taahhütte bulunduğunu vurgulayarak, konuyu soru önergesiyle Meclis gündemine taşıdı. Birinç ise araştırma önergesi verirken, Danıştay'a da iptal için kişisel dava açtı. Birinç ayrıca, Başbakanlık ile Çevre ve Orman Bakanlığı'na yazılı başvuruda bulunarak, iznin iptal edilmesini istedi. Birinç'in verdiği bilgiye göre, bu başvurulardan sonra Başbakanlık Teftiş Kurulu, söz konusu izinle ilgili Maliye, Çevre ve Orman ile Sanayi ve Ticaret Bakanlıkları nezdinde inceleme başlattı.
Temmuz ayında DSİ, Bursa İl Sağlık Müdürlüğü ile Hıfzıssıhha Merkezi'ne bölgedeki dört akarsuda kirlilik analizi yaptırdığını söyleyen Birinç, Nilüfer Çayı'nda 4. derece, Susurluk ile Uluabat çaylarında 3. derece, Karadere Çayı'nda 2. derecede su kirliliği olduğunu açıkladı. Sanayileşmenin 'metal ve ahşapla' sınırlandırılmasının çevre kirliliğine neden olmayacağı görüşünün doğru olmadığını belirten Birinç, "El yıkamak bile belirli bir kirliliğe neden olacaktır. Bilimsel araştırmalara göre arıtma tesisleri kirliliği ancak yüzde 75 oranında önlüyor" dedi.