Cumhuriyet Ankara 'da iki hafta önce yayımlanan ve Ankara ile benzer ölçekteki dünya başkentlerini ulaşım ücreti bakımından karşılaştıran yazımız üzerine Ankara Büyükşehir Belediyesi geçen hafta belediyenin yaygın organında geniş biçimde bu konuya yer ayırdı. Bizim yazımız için "rakamlarla oynanarak" yazıldığı, "özellikle seçilen kentlerle karşılaştırıldığı" iddia ediliyor ve belediye tarafından yapılan 'titiz araştırma' sonucunda Ankara'nın "Türkiye'de ve Dünyada en ucuz toplu taşımaya sahip kent olduğunun ortaya çıktığı" öne sürülüyor.
Büyükşehir Belediyesi'nin gayri ciddi açıklamalarını artık ezberledik ancak, göz göre göre belediyenin resmi yayın organı aracılığıyla Ankaralıların nasıl yanıltıldığına bir kez daha tanık olmak gerçekten esef verici!
Öncelikle belirtmek gerekir ki, anlamlı bir karşılaştırma yapabilmek için örnek verilen bu kentlerdeki toplu taşıma sistemlerinin kalite, konfor, hizmet ve yaygınlık düzeylerinin tümüne birden bakılmalı... Bu sayılan ülkelerin herbirinde;
- 20 yıllık otobüslerle hizmet verilmez, en fazla 5 yılda bir otobüs filosu yenilenir.
- Otobüsler konforlu, yaygın ve çok daha fazladır.
- Toplutaşıma kentin önemli arterlerinde geceleri de hizmet verir.
- Toplutaşımadan alınan paralar ve tüm belediye bütçesi halka hizmet olarak geri döner.
- Metro ağları yaygınlaştırılmıştır.
Dolayısıyla Ankara'daki toplutaşıma sisteminden yaygınlık, hız, konfor ve tarife yönünden kat be kat üstün olan bu Avrupa kentlerinin daha pahalı olması anlaşılır bir durumdur.
Milli gelir neden yok?
Kaldı ki, Avrupa ülkeleri ile yapılacak gerçek bir karşılaştırmada mutlaka satın alma gücü ve kişi başına düşen milli gelir dikkate alınmak zorunda... Ancak belediye yaptığı karşılaştırmada bilinçli biçimde bunu hiç hesaba katmıyor, hatta hiç değinmiyor. Örnek verilen ülkelerde 2007 yılı için kişi başına düşen milli gelirler; İtalya'da 22 bin 100 dolar, İngiltere'de 22 bin 800 dolar, Fransa'da 24 bin 400 dolar, Belçika'da 25 bin 300 dolar, Almanya'da 28 bin 700 Dolar . Ortalaması 24 bin dolara geliyor. Yani Türkiye'nin (5 bin 500 dolar) yaklaşık 5 katı düzeyinde... Asgari ücretlere baktığımızda ise yine benzer bir tablo görülüyor. 2007 yılı itibariyle asgari ücretler; İngiltere'de 1361 euro, Belçika'da 1259 euro, Fransa'da 1254 euro. Almanya ve İtalya'da asgari ücret uygulanmıyor ancak en düşük ücretler yine 1200 euro düzeyinde... Bu ülkelerdeki asgari ücretin ortalaması Türk parası ile 2 bin 100 YTL, yani Türkiye'deki asgari ücretin (410 YTL) 5 katı !... Dolayısıyla ulaşım ücretindeki gerçek farkın anlaşılması yönünde doğru bir karşılaştırma için bir Fransız işçi ile Türk işçinin aldığı aylık ücretin ne kadarını ulaşıma ayırdığına bakılmalı. Ankara'daki bir asgari ücretli, aldığı 400 YTL'nin en az yüzde 20'sini ulaşıma ayırmak zorunda kalırken ayda 1200 euro alan bir Avrupalı işçi maaşının sadece yüzde 7-8'ini ulaşıma ayırır.
Gerçek fiyatlar çok daha düşük
Satın alma gücü yönünden bir değerlendirme yapılmasa bile bu Avrupa kentlerindeki toplutaşıma fiyatları belediye bülteninde ifade edilenden çok daha düşük. Şöyleki; Roma, Brüksel, Moskova, Paris, Londra ve Berlin kentleri için belediye bülteninde, özellikle en pahalı bilet olan ve çoğunlukla otobüs içinde şoförden alınan tek bilet fiyatı örnekleniyor, çoklu kartlar ve aylık, yıllık kartlar hiç yokmuş gibi davranılıyor. Aslında "rakam oyunu" belediye tarafından yapılıyor. Oysa bu kentlerin belediyeleri, her gün toplutaşıma kullanan hemşerileri için aylık, mevsimlik ve yıllık toplutaşım kartları ile fiyatları bir anda üç-dört kat düşürüyor.
Londra: Belediye bülteninde de ifade edildiği gibi otobüs içinde peşin olarak tek binişte ödenen fiyat 2 sterlin. Ancak, aylık otobüs kartı alındığında (50 sterlin) günlük 1,6 sterlinlik bir fiyat ortaya çıkıyor. Dolayısıyla günde 4 kez otobüse binen bir Londralı için tek biniş fiyatı 0,4 sterline (1 YTL) düşüyor.
Roma: Belediye bülteninde Roma için tek bilet fiyatı 1 euro olarak belirtiliyor. Oysa Romalılar aylık kart aldıklarında sadece 30 euro (52 YTL) ile bir ay boyunca istedikleri kadar toplutaşımaya binebiliyor. Günde iki kez toplutaşım aracı kullanan bir Romalı her binişte yalnızca 0,50 euro (0,85 YTL) ödüyor.
Brüksel: Belçika'nın başkentinde aylık toplutaşım kartı (MTB) alındığında (46,5 euro) günde 1,5 euroya (2,5 YTL) Brükselliler toplu taşıma araçlarına sınırsız biniş hakkına sahip oluyor.
Paris: Avrupa'nın en pahalı metropollerinden biri olan Paris için belediye bülteninde 1,5 euro olarak belirtilen tek bilet toplutaşıma fiyatı doğrudur. Ancak, Ankara Büyükşehir Belediyesi aylık karttan (Carte Orange) bahsetmiyor. Bu kartın kısa ve uzun mesafe ortalama fiyatı 70 euro olup günlüğü 2,3 euroya (3,90YTL) geliyor. Bu rakamla gün içinde sınırsız toplutaşıma aracına binilebiliyor.
Görüldüğü gibi milli gelir olarak ülkemizi beşe katlayan Avrupa ülkelerinde aslında toplutaşıma ücreti fiyatı, uygulanan aylık kart sistemleriyle çok makul düzeylere geliyor. Yıllık kartlarda ise fiyat daha da düşüyor.
Asıl büyük sübvansiyon doğalgaz borcunun affedilmesi
Belediye bülteninde belirtilen ülkelerde merkezi hükümetlerce toplu taşımacılığa çeşitli oranlarda sübvansiyonlar sağlandığı da iddia ediliyor. Bunların doğru olduğunu kabul etsek bile burada doğrudan bilet fiyatı ile ilişkilenen bir sübvansiyon söz konusu olamaz. Bu ülkelerde toplam giderin belli bir oranının karşılanması biçiminde bir uygulama söz konusu... Kaldı ki, AKP iktidarı döneminde Türkiye'de hiçbir belediyeye yapılmayan kıyak bir uygulama yapıldı ve Ankaralıların peşin ödediği, Ancak EGO'nun BOTAŞ'a ödemeyerek nereye harcadığı belli olmayan 1 milyar YTL'ye yakın borç, EGO'nun doğalgaz bölümünün özelleştirilmesi adı altında 5669 sayılı yasayla affedildi. Affedilen borç ile uzun süre Ankaralılara bedava ya da yarı fiyatına toplu taşıma hizmeti verilebilirdi. Asıl büyük sübvansiyon bu değil mi?