Hükümetlerin görevi köprünün yapılıp yapılmayacağına karar vermektir.
Köprünün nerede yapılacağına mühendisler ve şehir planlamacıları karar verir.
Bizde böyle olmadı. Başbakan helikopterle İstanbul’u turladı ve “burada
yapılsın” buyurdu. Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’a da bu
buyruğu kamuoyuna açıklamak düştü: Yıldırım, geçtiğimiz nisan ayında, üçüncü
köprünün şehrin kuzeyinde, Karadeniz sahiline yakın Garipçe ve
Poyraz mevkileri arasında inşa edileceğini beyan etti.
Yıldırım’a göre 6 milyara mal olacak proje, kamu-özel sektör ortaklığıyla
gerçekleştirilecekti. Bütün hazırlıklar bu sene içinde tamamlanacak ve
yılsonundan önce ihale yapılacaktı. Oysa hükümetin seçtiği güzergâhla ilgili
birçok sorun var. Bunların en önemlisi bu yolun Boğaz köprülerindeki sıkışıklığı
gidermeyecek, şehirdeki toplu taşımacılığa katkıda bulunmayacak olması. Bir
başka deyişle, çözüm sorun olan değil olmayan yere uygulanacak.
Transit trafik oranı yüzde 1-2
DPT’ye göre İstanbul’un mevcut Boğaziçi köprülerinden geçen
trafiğin neredeyse yüzde 99’u şehir içi ve bölgesel, yani komşu illerden gelen
trafiktir. Transit trafik yüzde 1-2 civarındadır. Bu durumda Garipçe-Poyraz
mevkiinde konumlandırılan üçüncü köprü şehir içi trafiğini rahatlatmayacak.
Raylı sistem öngörmediği için de genel ulaşım sorununa önemli bir katkıda
bulunmayacak.
Ayrıca, Yıldırım’ın projesinin pek çok dezavantajı da
var:
- Sıkışıklık şehrin güneyinde devam edecek ve bu bölgede yeni bir köprü
yapılması ihtiyacını ortadan kaldırmayacak. Dördüncü bir köprü şart olacak.
Çünkü üzerinden metro hattı geçirilebilecek tek güzergâh iki köprü arasındaki
güzergâhtır. - Kuzey koridorunda trafik çok düşük olacağı için hükümet
trafik garantisi vermek zorunda kalacak. Köprüden geçsin geçmesin belirli
miktarda aracın geçiş parasını yapımcı ödeyecek. - Kuzey güzergâhı
gerçekleşirse çevresinde yapılaşma talebi patlayacak, şimdi boş olan bu alanlar
süratle bina ile dolacak. - Büyük bir orman alanını tahrip edecek.
- Su havzalarının içinden geçildiğinden, bu havzaları koruma imkânı
ortadan kalkacak.
İşte bu İstanbul’un kâbus senaryosudur. Kuzeydeki boş alanlar iskâna
açıldığında şehrin nüfusu patlayacak. “Bu iş olursa nüfus hızla 20 milyona
dayanır” dedi konuştuğum bir kaynak. “Cinnet senaryosu 23 milyondur. Dayanılır
gibi değildir. İstanbul Türkiye’yi ayakta tutarken kendisi batar hale gelir.”
İstanbul Belediyesi’nin belirlediği nüfus üst sınırı 13-15 milyon aralığındadır.
Ormanlık alanlar beton ve asfaltla kaplanınca şehrin havası dayanılmaz
derecede ısınacaktır. Bu olasılığın ne kadar yakın ve korkunç olduğu bir çevre
etki değerlendirmesi (ÇED) ile test edilebilirdi. Buna rağmen, Yıldırım’a bağlı
Karayolları Genel Müdürlüğü akıl almaz bir duyarsızlıkla proje eski olduğu için
“ÇED yönetmenliği hükümlerine tabi değildir” iddiasıyla çevre etki
değerlendirmesi yapmaktan kaçıyor. Bir başka deyişle, önerilen projenin
Türkiye’nin en önemli şehrini yaşanılmaz yapacağı olasılığını incelemeye değer
bulmuyor.